İbrahim’de… sizin için güzel bir örnek vardır.(60/4)
Takva eğitiminde önümüzde duran en büyük engel nefsimizdir. Nefsi zaaflarımız bizim takva merdiveninde yükselmemize engel olmaktadırlar. Bu nedenle önceki yazılarda nefsimizi daha yakından tanımaya çalışmıştık. Bu yazılardan çıkan iki önemli sonuç var:
1. Nefis denilen olgu çok karmaşık ve güçlü bir yapıya sahip. Dolayısıyla onunla ilgili değişim isteklerimiz bu karmaşıklığı ve zorluğu hesaba katmalı.
2. Soyut temenni, arzu, iyi niyetler ile nefsin değişimi mümkün değildir. Bir şeyi nefsimize yaptırmak istiyorsak onu mümkün olduğu kadar somut formüle edip kesin bir karara bağlamak gerekiyor. Nasıl, hangi oranda ve ne zaman yapılacağı konusunda yeterince somutlaşmamış düşünce ve kararların uygulanma şansı çok azdır. Böyle düşüncelerin nefsin üzerinde fazla bir bağlayıcılığı yoktur. Çünkü nefis burada kendisine net bir direktif verilmeyişini bahane edip o düşünce ve kararları ertelemeye alıyor, kaçamak yapıyor. Bu bağlamda Nefis Bilinci-6-‘da dile getirilen ‘uygulama kararları’ konsepti ile hareket etmek başarının anahtarını oluşturuyor.
Kulluk eylemlerinin maksatlarını gözetmek
Kulluk için emredilen veya teşvik edilen amellerin takvamıza katkı sağlayabilmesi için onların maksatlarının gözetilerek eda edilmesi gerekir. İşlenen amel bizi maksadına götürmüyorsa, şekli boyutu doğru icra edilse bile, takvamıza bir artı değer kazandırmaz.
Kurban ibadetinin maksadı bizi Allah’a yaklaştıracak nefsimizden bir fedakarlığın gerçekleştirilmesidir (5/27).
Kurban ibadetinin sembol ismi: Hz. İbrahim
Mümtehine suresindeki ayetler nasıl ki bize Hz. İbrahim’in (a.) tağutlara karşı beraatini ilan etmesini örnek almamız gerektiğini dile getiriyorsa -ki bu dışa yönelik ibadi eylem ve tavırlara bir örnektir-, iç dünyamıza/nefsimize karşı ibadi eylem ve tavırlarda da yine aynı Peygamberi örnek almalıyız. Kurban ibadeti tam da bu konuyu örneklendiren çok önemli bir ibadettir. Hatta şunu söyleyebiliriz: Hz. İbrahim tarafından tağutlara karşı gösterilen keskin tavrın aynısı nefsine karşı da onun tarafından hiç tereddütsüz ve tavizsiz bir şekilde gösterilmiştir. Bu nedenle tağutla mücadele ile nefisle mücadelenin O’nun şahsında nasıl bir bütünlük oluşturduğunu görürüz. Saffat suresinde “Kurban kıssasının” Hz. İbrahim’in putları kırma hadisesinden sonra anlatılması da bunu teyid etmektedir.
Allah için zaaflarımızı kurban edelim
Hz. İbrahim’in Hz. İsmail’i kurban etme kıssasında kendi hayatımız için çıkaracağımız çok önemli dersler vardır. Bu derslerin birincisi şu soruya vereceğimiz cevapta yatmaktadır. Acaba biz de onun gibi nefsimize karşı tavizsiz bir mücadele içinde miyiz? Madem onu örnek almamız isteniyor, bu durumda onun yaşadığı teslimiyet imtihanını kendimiz de bir şekilde yaşamamız ve onun gibi nefsimize karşı tavizsiz olmamız gerekmez mi?
Buradaki espriyi yakalayabilmemiz için Hz. İbrahim’den kurban noktasında hangi alanda veya noktada fedakarlıkta bulunması istendiğini tespit edip aynı kriterden yola çıkarak kendi hayatımıza geçireceğimiz benzer kalitede bir eylemi kurban hedefi olarak belirlemeliyiz. Buradan yola çıkarak şunu söyleyebiliriz. Kurban edilecek şeyle ilgili ortaya çıkan kriter ‘en çok zorlanabileceğimiz’, ‘en çok sevdiğimiz’ bir şeyin kurban edilmesidir. Bugün bizim en çok zorlandığımız şey, nefislerimizin en çok sevdiği zaaflarıdır. Nefis bunları düşkünlük derecesinde sevdiği için onlardan uzaklaşmaya karşı direniyor. Nefsi zaafların içine her türlü zaaf girer, tembellikten tutun da, boş zamanlarımızı verimli bir şekilde değerlendirememeye, çok uyumaktan çok televizyon seyretmeye, farzların eksik ifasından(huşudan yoksun namazlar vb.), haramlar konusunda yeterince titizlik gösterilmemesine(gözü haramdan sakındırmadaki tavizler) kadar ve ila ahir. İç dünyamız, ruhi ve manevi dünyamız bu zaaflardan dolayı harap. Dış mücadeleye verdiğimiz enerji ile kendimizi avutuyoruz, hastalığımızı doğru teşhis edemiyoruz. Bu nedenle bize düşen kurban da hangi konuda zaafımız varsa o alandan bir kurban seçmek olmalıdır. Kurban pazarlarına çıkıp en güzel, dolu dolu olan kurban hayvanlarını seçtiğimiz gibi, aynı şekilde nefsimizdeki zaaflardan da bizim Allah’a yakın olmamızı en çok engelleyen zaaflarımızı kurban edilecek ‘nesneler’ olarak seçmeliyiz.
Onların etleri ve kanları kesin olarak Allah’a ulaşmaz, ancak O’na sizden takva ulaşır. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirmiştir; O’nun size hidayet vermesine karşılık Allah’ı tekbir etmeniz için. Güzellikte bulunanlara müjde ver. (22/37)
Bu ayet bize ‘kesilen etlerin değil, takvamızın Allah katına yükseleceğini’ bildiriyor. Demek ki burada asıl hedef takvamızın önündekinefsimizden kaynaklanan engelleri kurban etmektir. Kurbanlık hayvanlar ise yine bu ayetten yola çıkılınca aslında birer semboldürler. Onların işaret ettiği gerçekliği doğru kavrayamazsak bu ibadettten de (takva adına) nasibimizi alamayız.
Hacc ibadetinde şeytan taşlama eylemi nasıl ki sembolik bir anlamı haiz ise tıpkı bunun gibi kurban hayvanı kesmek de bir şeyi sembolize ediyor. Bizim asıl uygulamamız gereken şey, o sembolik eylemin yanısıra onun altında yatan anlam ve bu anlamın bizi kendisine yönelttiği iç dünyamızda gerçekleştireceğimiz ‘eylem’dir.
Hacc’da şeytana atılan taş nasıl şeytana değmiyorsa, kesilen kurban etleri de Allah’a ulaşmıyor. Bu hareketler sembolik hareketlerdir. Kurban sembolü iç dünyamızda ‘en çok zorlandığımız ve sevdiğimiz’ (bir türlü üzerimizden atamadığımız, yıllardır kambur gibi omuzumuzda taşıdığımız) zaafları feda etmemiz gerektiğini bize işaret eder.
Burada söylemek istediklerimizi destekleyici bir başka ayeti daha aktarabiliriz:
Kim izzeti istiyorsa, artık bütün izzet Allah’ındır. Güzel söz O’na yükselir, salih amel de onu yükseltir. Kötülükleri tasarlayıp düzenleyenler ise; onlar için şiddetli bir azab vardır. Onların tasarladıkları ‘boşa çıkıp bozulur’. (35/10)
Zaafların giderilmesi de sonuçta bir ameldir. Allah’a yaklaştırdığı, Allah’la aramızda perde olan bir engelden bizi kurtardığı için salih bir ameldir. Dolayısıyla zaaflarla uğraşmak ‘salih amel’ cümlesinden olan uğraşlardır.
Kurban ibadetini başarıyla sonuçlandırmak
Hz. İbrahim Allah’a ne kadar bağlı olduğu konusunda nefsiyle olan bir imtihandan geçti.
“Rüyana gerçekten sadakat gösterdin, şüphesiz ki, biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.” “Şüphesiz ki bu apaçık bir imtihandı.”(37/105-106)
O imtihanı başardı, ya biz? Biz Allah’a bağlılığımızı nefsimiz düzeyinde ne kadar kanıtlayabildik? Kanıtlamanın ölçüsü nedir? Neyi veya neleri yaparsak kanıtlamış oluruz? İşte kurban ibadetinin maksadını yakalamak bu sorulara verilecek cevaplardan geçmektedir.
Zaaflarımızı nasıl kurban edeceğiz?
Nefis Bilinci’nin 6. bölümünde dile getirilen ‘uygulama kararı’ yöntemini bir örnek olarak namaz konusundaki zaaflarımıza şöyle tatbik edebiliriz:
Niyet(genel hedef): Takvalı olacağım
Uygulama kararı(somut eylem hedefi ve planı): Bu hafta her gün namazlarımı huşu içinde kılacağım (eylem hedefi), bunun için ayetleri ve duaları yavaş yavaş okuyup üzerinde düşüneceğim (eylem planı)
Aşağıda namaz örneğinde yazılan stratejilerin içeriği değiştirilebilir, genişletilebilir, başka tekniklerle sürekli yeniden aktüalize edilebilir.
[1]
Aynı şema bütün diğer işlerimizde(farzları hakkıyla yerine getirme, diğer zaaflarımızı yenme) de uygulanabilir.
Stratejik eylem kontrolü ve yönetimi
|
Namazı huşu içinde kılmada stratejiler
|
1. İlgi kontrolü / seçici ilgi
|
Ayetlerin ve duaların anlamlarına konsantre olacağım, aklıma gelen dünyevi düşüncelere kapalı kalmaya kendimi zorlayacağım
|
2. Motivasyon kontrolü
|
Dünyevi düşünceler yoğunlaşınca huşu hedefinin cazip yönlerini aklımda canlandıracağım: Huşuyu sağlarsam Allaha daha fazla yaklaşmış olacağım, takva yolunda ciddi bir mesafe katedeceğim vb. cazip düşünceleri akla getirmek
|
3. Duygu kontrolü
|
Keder, üzüntü yorgunluk, bizi meşgul eden duygusal sorunlar vb. negatif duygular oluşuyorsa bunları önlemek ve bastırmak, tevekkül ve teslimiyet duygusuyla nötralize etmek
|
4. Başarısızlık kontrolü
|
Namazımızı tam dört dörtlük huşu içinde kılamadıysak pozitif yönlerini göz önüne getirip bir nebze dahi olsa huşum arttı diyerek kendimizi yeniden motive etmek ve gelecek sefere bu huşuyu daha da artıracağım diyerek daha azimli olmaya karar vermek
|
5. Çevre kontrolü
|
Namazı sessiz ve sakin bir ortamda kılmak, mümkün mertebe ziyaret zamanlarını namaz vaktinin girmediği vakitlere ayırmak, örn.: akşam ve yatsı vakti arası gitmemek, akşamı kıldıktan sonra ziyarete gitmek vb.
|
Sonuç:
Kurban Bayramı günleri, en az bir zaafımızdan kurtulmuş olmanın/o zaafı Allah için kurban etmenin sevincini yaşadığımız günler olsun. Asıl sevinç Allah’a bir adım daha yaklaştığımızdan (kurb) dolayı olmalı. Rabbim bizleri bu sevinci tadanlardan eylesin. Amin.
[1] Örneğin bir sonraki hafta için namazla ilgili eylem hedefi aynı kalabilir, fakat eylem planı şu şekilde değiştirilebilir: ‚Bu haftaki namazlarımı yavaş kılacağım. Nefsin hızlı kılıp bitirme eğilimini bastırarak zaman baskısına namazı feda etmeyeceğim. Bu cümleden olarak namazdaki hareketleri yavaş yapacağım, secdeye gitme, rükuya eğilme ve kalkma vb. acele etmeyeceğim.’