Kur’an, cehaleti karanlık/zulumat olarak belirtir. Geceyi ise Allah’ın ayetlerinden biri olarak belirtir. Gece (leyl), ilk etapta karanlık olarak gelse de aklımıza doğrusu bir çok aydınlığında başlangıç noktasıdır. Mesela;
Rabbimiz, Allah resulüne ve bizlere Kur’an’ı geceleri düşüne düşüne ağır ağır okunmasını öğütler. (müzzemmil/ 2,3,4)
Musa (as)’ın Allah ile sözleşmesi zamanı gecedir. (Araf/142)
Kur’an’ın gece okunuşu daha tesirlidir. (Al’i İmran/113)
Musa (as)’ın kavmiyle birlikte yola çıkması yine bir geceyi gösterir. (şu’ara 52)
Kur’anîn gece indirilmeye başlanması (Duhan/1) ve Kadir suresi/1
Gece ile ilgili bu ve benzeri ayetleri çokça sayabiliriz.
Kur’an kadir gecesinde inmeye başlamıştır.
Kadir sözcüğünün “kader, takdir” anlamından yola çıkarak, “Kur’an’ın inişinin takdir edildiği yani, indirilmesinin belirlenip de indirildiği gece” anlamı verilebilir.
Kadir kelimesi aynı zamanda kıymet, ve şeref anlamları dikkate alınarak da kıymetli, şeref gecesi anlamı verilebilir.
Böylece her iki anlamda da Kur’an’ın değeri şerefi belirtilmiş olur.
1- Muhakkak ki biz onu Kadir gecesinde indirdik.
2- Kadir gecesinin ne idrak ettirdiğini sen bilir misin?
3- Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.
4- Melekler, Ruh ile Rabblerinin izniyle her bir iş için iner dururlar
5- Bir esenliktir o şafak sökene kadar/ aydınlığa kavuşuncaya kadar.
Geceler doğası gereği karanlıktır. Fakat zulumat değildir. Yukarıda belirttiğimiz gibi karanlık olan bir gece hayırla anılmaktadır. Rabbimiz için vaktin gece ya da gündüz olmasının bir önemi yoktur ve her ikisi de O’nun ayetlerindendir. Gece ve gündüzlere değer katan anılmalarına sıkça vesile olan kendilerinde meydana gelen olaylardır. Daha iyi anlayabilmemiz için tersinden güncel bir örnek verecek olursak 2001 ekonomik krizi yanılmıyorsam Çarşamba günü olmuştu ve o güne ‘kara Çarşamba’ denilmişti. Şimdi Çarşambanın bir günahı var mıdır? Çarşamba günlerini acaba hayırsız bir gün olarak mı bilmemiz gerekecek?
Kadir gecesine vurgu yapılan olay ise Kur’an’ın alemlere inzalidir. O’nun insanlar ve cinler için istifadeye sunulmasıdır. Her Mü’min kulun Kur’an ile tanıştığı an kadir anıdır. Kadir kelimesinin aynı zamanda insanlar için kullanıldığında külfetli, zahmetli bir işi çaba sarf ederek başarması başardığı şeyin kıymetli olması anlamındadır. O halde Kur’an’a iman, bundan sonra çaba sarf edilerek, emek vererek, gece-gündüz rahatlıktan fedakarlık ederek kazanılan en kıymetli kazançtır. Tabiri caizse melekler gökten zembille sevap getirmediği gibi bilakis insanların çalışıp başarması için uğraşacağı bir iş getiriyor. Bu iş karanlığın gidip aydınlığın geldiği an olan fecr vaktine kadar devam eder. Fecr vaktine kadar ifadesi burada sabaha kadar anlamından öte bir anlam ifade etmektedir. Bu ifade insanın Kur’an ile tam olarak Allah’a karşı sorumluluk bilincine ulaştığı an; insan ufkunun genişlediği, basiretin açıldığı, tüm cahiliye adetlerine tevbe edip kendisini güven veren barış veren bir ufku yakalayıp aydınlığa erdiği an olarak bilmemiz gerekir. İşte “tan yerinin ağarması” böylece gerçekleşmiş olmaktadır.
Bundan sonra dileyen öğüt alır ve istifade eder.
Rabbimiz, merhameti gereği insanı karanlıklar/ zulümat içinde kalmaması için Ku’an’ı indirmiş onunla aydınlansın, onunla kurtulsun diye. Kişi ne zaman O’nu okumaya ve anlamaya başladı karanlıklardan kurtulmaya başlayacaktır. Tıpkı gece, yerini gündüze/aydınlığa bıraktığı gibi tıpkı karanlığın gidip tan yerinin ağarması, etrafın aydınlanması gibi. Kur’an’da insanı cehaletten, karanlıklardan aydınlığa çıkaracaktır. Bu süreçte insanda bir hareketlilik ve güç meydana gelecek; zihni yapısı güçlenecek; basireti açılacak; hak ile batıl arasını ayırt edecek kabiliyete sahip olmak için bir ruha bürünecektir.
Kadir gecesinin ne zaman olduğuna gelince eğer tarih bu kadar önemli olsaydı rabbimiz onu bizlere mutlaka bildirir, Allah resulü de onu bize öğretirdi.