İlkyazımda belirtmiştim.
Bardağı gün sonunda yere bırakarak, sorunların yığılmasını engelleyebilirsiniz.
Hep aynı şeyler söylenmeye başlanmışsa, hep aynı şeyler anlatılmaya, eleştirilmeye başlanmışsa takıntılarda başlamış demektir.
İnsan vücudu da bir bilgisayar gibi dıştan gelecek virüslere karşı tedbirli olmak zorundadır. Virüslere karşı tedbir alınmaz ise bilgisayarın zamanla çalışamaz hale geldiği gibi, vücutta çalışamaz hale gelir. Bazı olayları olduğundan daha fazla önemseyerek bünyeyi bu takıntılar çevrelemeye başlar. Bunlara fazla değer verdikçe sinirler incelmeye başlar, zincir misali incelen yerden ise kopma oluşur. Duygular ağır bastıkça, karşıya olumsuz düşünceler yoğunlaşır. Duygularla hareket etmeden, düşünce boyutunda olayları bir tartmak gerekir.
Karşıya bakış takıntılarla baş etmede önemlidir. Kendi alanımız dışına nasıl bakıyoruz. Kabul alanı ne kadar? Nereye kadar kabul edebilirim? Kabul alanının genişliği ve darlığı takıntıya karşı durumumuzu belirler. Kabul alanının genişliğinde sabır çok önemlidir.
Takıntılar olmaz mı? Takıntısı olmayan insan var mı? Bunun galiba eveti yok. O zaman takıntı ile nasıl baş edilir? Sorusu daha önemli hale geliyor. Sessiz bir ortamda önemsenen şey gerçekten çok önemsenecek şey mi? Yoksa yönetilmeli mi? Yönetmede bir sıkıntı mı yaşanıyor? Burada ise önemli olan, bu olaylara aldırış etmemektir.
Aldırış etmemek;
Umursamazlık göstermek gibi bir şey değildir. Asli görevi bilerek, karşı tarafa karşı durum belirlemesi yapmaktır. Süreci yönetmektir. Sabırla olaylara bakabilmektir. Takıntılardan kurtulmanın en kolay yolu sabırla kötülükleri iyilikle savma düşüncesine sahip olmadır. Bu kişiliği kazanmaktır. İnsanın kendisine yapılan yanlışlara üzülmemesi imkânsızdır. Asıl olan karşı tarafa karşı güçlü bir virüs programı ile koruma sağlamaktır ki o model ise Allah Resulüdür. O’nun rehberliğinde kendimize yol belirlemektir. Gün bitiminde bardağı yere atmaktır. Karşıya karşı oluşan olumsuz duygu ve düşünceleri olumluya dönüştürecek düşünceye geçebilmektir. Nefsinde, karşı ile ilgili olumsuz duygulardan uzaklaşarak yarınlara umutla bakmaktır.
Artık öyle bir hale gelir ki insan, kendini helak edercesine olaylara bakışı olur. Peygamberlerde de aynı takıntılara karşı rabbimiz sen uyarıcısın kurtarıcı değilsin kendini helak etme diyerek yön haritasını, görev alanını belirliyor. Yani Cenab-ı Allah gücümüz üzerinde yük yüklemiyor. Kendimiz talip olursak yaradan da uyarıyor. Görev alanını bil. Kendimizi rahatsız etmeye çalışan şeyi iyi bir şekilde savmanın becerisini kazanmak gerekiyor. Bu ise,
Süreci yönetmekle başlıyor.
Takıntı haline gelen sorunla baş edilirse, kişiyi etkisi altına almadan kurtulma şansı yakalanır. Sonuçta en kötü senaryo olsa ne olur? Dediğiniz an, vücut kendisini toparlayarak dengeyi sağlar. Dengeyi bozmamak için ise gün sonunda bardağı yere bırakın olsun bitsin.