Sudan zor günler yaşıyor. Rejimi, siyasi, kültürel ve sosyal yapısı ile jeo stratejik konumu itibarıyla Afrika kıtasında önemli bir potansiyele sahip olan Sudan’ı uzun yıllardır takip ettim, ediyorum.
1996 yılından bugüne belli aralıklarla ziyaret ettiğim, tarihten bugüne yaşanan siyasi olayları ve İslam referanslı ‘İnkaz (Diriliş) Devrimi’ üzerindeki araştırmalarımı ‘Mehdi Hareketinden İslam Devrimine Sudan’ adlı kitabımda topladım.
Kitabım 1999 yılında yayınladı. Araştırmaların süreci içinde ve zaman içindeki ziyaretlerimde, Devlet Başkanı Ömer el Beşir, İslam referanslı ‘İnkaz(Diriliş) Devrimi’nin manevi lideri ve Sudan Milli Meclis eski Başkanı olan rahmetli Dr. Hasan el Turabi, ayrıca muhalefet liderinden Sadık el Mehdi ve Ali Osman Mirganı başta olmak üzere çeşitli sivil toplum kuruluşları ve toplum içinde saygınlığıyla bilinen kanaat önderleriyle görüşmeler gerçekleştirdim.
Güney Sudan’daki ayrılıkçıların en büyük örgütü olan ve şimdilerde ‘Güney Sudan Devleti’nin yönetimini elinde bulunduran Sudan Halk Kurtuluş Hareketi (SPLA)’nın öncülerinden John Garang ve Arokton Arok ile görüşme fırsatı buldu.
Ancak, Sudan şimdi çok daha değişik olaylara sahne oldu. Kitabım yayınlandıktan sonraki en önemli gelişme, Güney Sudan Devleti’nin 9 Temmuz 2011 tarihinde bağımsızlığını ilanıyla Sudan resmen ikiye bölündü.
Ancak, Sudan’da siyasi olaylar faklı versiyonlar üzerinden devam etti ve siyasi istikrarsızlığa sebep olan olaylar bu sefer Darfur eyaletinde 2003’te patlak verdi.
İç siyasi hesaplaşmalar ve iktidarı ele geçirme mücadelesi hiç bitmedi ve son aylarda yaşanan protestolar maalesef rejimle hesaplaşma noktasına taşındı.
OLAYLAR İÇ SAVAŞA DÖNÜŞÜR MÜ?
Dolar’ın aşırı yükselmesi ve buna paralel olarak ekmek, yakıt, tüp gibi ürünlerde görülen aşırı fiyat artışı ve ekonomik krizi protesto etmek için ilk kıvılcım, 19 Aralık 2018 tarihinde başkent Hartum’un 350 kilometre kuzeyindeki Atbara kentinde çıkmıştı.
Hükümeti uyarıcı olarak başlayan barışçı tepkileri istismar eden dış güçlerin içteki rejim karşıtlarına yönelik kışkırtıcı girişimleriyle, sokak hareketleri ülkenin diğer bölgelerine de sıçratılarak, bir rejim karşıtlığına dönüştürüldü.
Protestolarda ölenler ve yaralananlar oldu ve bazı bölgelerde devletin kolluk kuvvetleri ve güvenlik birimleri arasında da küçük çaplı da olsa karşı cepheleşmeler yaşandı.
Dış mihrakların desteğiyle içteki rejim karşıtlarının hedefi, Devlet Başkanı Ömer el Beşir’i devirip rejimi yıkmaktır.
Gelinen noktada, Sudan’da yeni bir süreç başladığı ve rejimin tehlikede olduğu bir gerçektir.
Nitekim, Sudan Devlet Başkanı Ömer el Beşir, dış destekli bir iç isyanla karşı karşıya olduklarını itiraf ederek, ülkesinin Yemen, Suriye ve Libya’daki gibi bir iç savaşa sürüklenmesine müsaade etmeyeceklerini ifade ederek; hükümeti feshedip, bir yıl süreyle olağanüstü hal ilan etti.
BUNDAN SONRA NELER OLABİLİR?
Tarih boyunca istilalara uğrayan Sudan, bağımsızlığını kazandıktan sonra da iç savaşlar, katliamlar ve askeri darbelerin sebep olduğu büyük acılar yaşamış bir ülkedir.
30 Haziran 1989 tarihinde Sudan İhvan Hareketinin lideri Dr. Hasan el Turabi’nin manevi liderliği ve desteğiyle General Ömer el Beşir’in gerçekleştirdiği İslam referanslı muhafazakar ‘İnkaz (Diriliş) Devrimi’, ABD ve İngiltere’nin başını çektiği emperyalist güç odakları tarafından sürekli olarak ekonomik yaptırımlarla siyasi baskılar altında tutulmuştur.
30 yıldır devam eden ekonomik ambargo ve siyasi baskılar ile 22 yıl aralıksız süren İkinci Kuzey-Güney iç savaşı ve sonrasında Darfur eyaletinde yaşanan çatışmalar, Ömer El Beşir yönetiminin itibarını ve ülke ekonomisine çok ciddi anlamda sarsmıştır.
Aralık 2018’den bugüne devam eden olaylar işte o geçmişin ağır şartlarının bir sonucudur.
30 yıldır ülkeyi yöneten Ömer el Beşir, kendisinin tekrar aday olmayacağını ve hükümeti de görevden almış olması, ayrıca 2020 yılındaki seçimlere gidileceğini vaat ederek ulusal uzlaşma çağrısı yapmış olması elbette önemli ve olumlu gelişmelerdir.
23 partinin, ülkede işleri yürütmek için bir ‘Geçiş Konseyi ve Milli Hükümet’ kurulması yönündeki çağrısının El Beşir, tarafından değerlendirileceği inancındayım.
Ancak Sudan halkı, öncelikli olarak yaşam şartlarına acil çözüm bulunmasını bekliyor.
Ülke yönetiminde her şey şu an rejim güçlerinin kontrolündedir. Ancak, ülkeyi içine sürüklenmek istendiği kaos ortamından kurtarmak ve rejimin devamlılığını sağlayabilmek için halkın başta ekonomik olmak üzere haklı talep ve beklentilerine çareler bulunmalı.
Aksi halde, yapılan vaatler inandırıcı olamayacağı gibi hükümetin de görevden alınması vaziyeti kurtarmaya yetmeyebilir.
Bir uzlaşma zemininde milli bir mutabakat sağlanması hem arzum hem de duamdır.
Çünkü, Sudan’ı ve samimi Müslüman, candan ve bir o kadar da misafirperver olan Sudanlıları seviyorum.
Akit / Mehmet Koçak