Haberleri hangi aygıttan takip ediyorsanız, onu açar açmaz suratınıza ilk fışkıran, ‘şiddet’ konulu haberler oluyor. Güç yetiren, gücünün yettiklerini eziyor, un ufak ediyor.
“O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaz-ı beşer,
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene; parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere sağnak sağnak”
Mısralarını kime sorsanız, Mehmet Akif’in Çanakkale şehitleri için yazdığı şiirdir der. Oysa bu şiir elan bizdeki ‘savaşı’ anlatmaya daha çok elverişli, ne yazık ki.
Elin gavuru ile Çanakkale’de boğuşmak Müslümanlar için şaşılası bir şey değildir. Çünkü gavur bunun için gavurdur. Fakat bir toplumun kendi içinde bu boğuşmayı yaşaması, kendi fertlerinin birbirinin gırtlağına sarılması gerçekten büyük ayıptır. Ayıp dediysek, bu, Allah’ın bizi uyardığı büyük ‘fitne’ anlamındadır.
‘Kadına karşı şiddet’ten bahsetmeyeceğiz çünkü o bahis çok daha büyük ve müstakilen işlenmesi, üzerine kafa yorulması gereken bir fitnedir. Biz bu kısa yorumumuzda bir nebze, doktorlara yapılan saldırılara değinmek istiyoruz.
Doktorlara yapılan saldırıların temelinde yatan en büyük itkinin, küstahlık olduğunu düşünüyoruz. Evet, küstahlık. Kişi küstahsa, hastasıyla -ya da hasta olan kendisiyle- doktorun yeterince ilgilenmediğini ya da yanlış teşhis ve tedaviler uyguladığını düşünerek pazılarına başvurmakta, yumruklarını konuşturmaktadır. Daha da Türkçesi, doktoru adeta tanrı yerine koymakta, canına can katmayan doktora tepesi atmaktadır.
Birer insan olarak her meslek erbabının hataları olabilir. Sorsanız, hatasız kul olmaz düsturunu yalanlayacak bir tek kul bulamazsınız. Fakat küstah kişi beden diliyle diyor ki, tamam ama benim hastama (ya da hasta olan bana) hata yapılamaz!
Gerçekten tüm aklı selim insanları iğrendiren, insanlığından utandıran bir durumla karşı karşıyayız.
Asıl iğrendiren de şudur: Bütün bir ülke tamamen bitmiş tükenmiş gibi, doktorlara yapılan saldırılar sadece haber kanallarının besin kaynağı olmaya devam etmektedir. Yetkisi sıfır olandan, yetkinin en tepe noktasına oturanına kadar bütün toplum üç beş küstahın küstahlığından şikâyet edip, ağıtlar yakmakla yetinmektedir.
Koskoca bir ülkeye yazık olmaktadır. İlkokul kitaplarında, bir ayının ayağındaki dikeni çıkartan kişiye iyilik olarak, gidip bal getirdiğini anlatan bir hikâye okutmuşlardı bize. Ne yapsak yapsak da, o ayıların sayısını çoğaltsak bari…