19 Mayıs 2025 - Pazartesi
  • Ana Sayfa
  • Künye
  • İletişim
Sık Kullanılanlara Ekle
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Venhar Haber
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Venhar Haber
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Makaleler

Sessizlik Ne Kötü Bir Hastalıktır…

“Size gerçek, gerçeğin ta kendisi olarak diyorum ki, toprağa düşen bir buğday tanesi yok olmazsa sadece bir buğday tanesi olarak kalır; ama yok olursa o zaman bereketli mahsul doğurur.” (İncil, 12. Bap, 24. Ayet)

Yazar: Bünyamin ZERAN
22 Şubat 2019
Kategori: Makaleler, Venhar Özel
0 0
4
Sessizlik Ne Kötü Bir Hastalıktır…
PaylaşTweetleWhatsapp ile GönderE-posta Gönder

Sessizlik dedi babam en kötü hastalıktır… Ne demek istediğini anlayamamıştım. O çocuk aklımla anlamam da zor idi. Sessizlik neden bir hastalıktır üstelikte en kötü hastalıktır baba diye sordum. Çünkü bizler biraz yaramazlık yapsak susun, sessiz olun bakiim diyerek kaşlarınızı bize çatmaz mısınız? Sessizlik her zaman kötü bir hastalık değildir o zaman dedim içimden. Babam ne demek istediğimi anlamış olmalı ki evet evlat dedi sessizlik her daim kötü bir hastalık değildir. Lakin susmasını bildiğin yerde derdin devası da olur.

Peki öyleyse nerde susacağımızı ya da susmamız gerektiğini neye göre bileceğiz? Ölçümüz ne olacak, diye sordum. İşte dedi cevaplaması en güç sorulardan birini sordun. Zira toplumların ve bireylerin çıkarlarına hizmet ettiği bir dünyada hakikat buharlaşıverir. Hakikatin kaybolduğu bir yerde de susmak ve çığlık atmak ölçüyü kaçırabilir dedi. Yaşım itibariyle babamın söylediklerini anlamam zor gibi görünüyordu. Babam okuyan biri idi. Dilinin ucunda onca kelime ve sözcükler adeta hücum borusunu bekleyen bir asker gibiydi. Hemen dışarı atılmak için sıra bekliyorlardı. Oysa babam konuşsak olmuyor sussak gönül razı değil kabilinden kendini hırpalıyordu. Babamın hiç sigara içtiğini bilmem. Böylesi durumlarda da sigaraya ihtiyaç duymazdı. En sıkıntılı zamanlarında kafasını toplayabilmek için uzun yürüyüşler yapardı. Kendiyle konuşur, bazen de kendine kızardı. İçindeki öfkeyi kimse susturamazdı. Sakinlediği zamanda ise konuşacaklarını anlayabileceğine inandığı insanların yanında ortaya döküverirdi. Dilinin söylediğinden çok daha fazlası kalbinde telaffuzsuz bir şekilde kalakalırdı. Bir iç çeker sonra “insanın derdini anlatabileceği yeterlikteki kelimeler henüz insanlık tarafından icat edilemedi” derdi.

Yüzünde sürekli taşıdığı bir hüzün vardı. O hüznün yalnızca öldüğünde kaybolduğunu gördüm. Teneşire boylu boyunca yatırdıklarında “sizin dünyanızdan kurtuldum” der gibi mutlu bir çehresi vardı. Oysa o çehre yıllarca hüzün deryasıydı benim için. Onu yaşarken o hüznünden kurtulmuş olarak görmeyi ne çok isterdim. Öldüğünde görmek nasip oldu. “Sessizlik” derdi, “en büyük lanetimiz olmalı.” Babamı anlamadığım zamanlar onun yüzüne uzun uzun bakardım yine öyle yaptım. Babam saçlarımı okşayarak yüzüme baktı. Gözlerinde hüznün aydınlattığı bir gülümsemeyle senin anlayacağın bir dille anlatayım evlat dedi. Senin anlayacağın bir dille dilim döner mi bilmem zira ben büyüyeli çok oldu dedi. Ben çocukken büyük olmak zorunda olanlardandım oysa şimdi yaşları kırka, elliye varmışların bile çocuk kaldıkları bir çağda yaşıyorum dedi. Konuşurken kelimelerine dikkat ederek benim kalbimin tüm açıklığıyla anlamasına gayret ediyordu. Adeta bir mayınlı arazide mayına basmamak için dikkatlice yürüyen bir kişi gibi yanlış bir kelimeyle gönlümde tahrip edici bir patlamanın önüne geçmeye gayret ediyor gibiydi.

Evlat dedi, beş duyu organımızı bilirsin. Görmek, dokunmak, koklamak, tatmak, işitmek. Allah insanlara bu duyu organlarını niçin vermiştir? Eğer görmeyeceksen, duymayacaksan, işitmeyeceksen, tatmayacak ve dokunmayacaksan niçin bu melekelerin sende varolduğu ile gurur duyarsın. Ama baba dedim. Her şeyi tadamam ve her şeye dokunamam hatta bazı şeyler var ki ne konuşmam ne de duymam, ne de görmem doğru olur. Bunu bize sen öğrettin dedim. “Doğru”, dedi ben öğrettim. Bu organları veren kim söyler misin dedi. Ben Allah’tır tabiiki dedim. İşte evlat işin sırrı buradadır dedi. Ne duyacaksan Allah için, ne söyleyeceksen Allah için, ne tadacaksan Allah için, neye dokunacaksan Allah için ve neyi göreceksen Allah için göreceksin. Ölçün de Allah olacak. Şahitlik yapmak neyle olur bilirsin dedi. Görmediğin, duymadığın bir şey üzerine şahitlik edersen yalancı olursun. Ama gördüğün ve duyduğun bir şeyi söylenmesi gereken bir zamanda söylemezsen de zulmetmiş olursun. Hem kendine zalim olursun hem de senden şahitliğini söylemeni bekleyen muhatabına zalim olursun. İşte o vakit sessizlik senin en büyük lanetin olur dedi.

Babamın o sözleri hala aklımdadır. Söylenmesi gereken şeyleri söylenmesi gereken bir zamanda konuşmak gerek. İsmet Özel buna zor zamanda konuşmak diyor ki haklıdır. Babamın öldüğü gün büyümeye başladım. Ben de babam gibi çocukken büyüyenlerdenim. Tarih değişti, toplumlar değişti, insanların alışkanlıkları ve örfleri değişti. İnsan hep aynı insan olarak kalmaya devam etti. Kokuşmuş çamurdan yaratılan insan tarih boyunca çamur halini hep yanında taşıdı. Çok az insan zor zamanda konuşmayı seçerek adını şahitler listesine yazdırdı.

Modern insan, birey olarak kalmayı ve yaşamayı çok sevdi. Kendine her zaman bir hedef gösterildi. Gelecek şimdiden daha iyi olacak denildi. Daha iyi olacak şey onun konforuydu. İstikbal duygusu artık ahiret hayatı ile çevrelenen bir olgu olmaktan çıktı. İstikbal dediğimiz şey bireyin daha iyi bir iş imkanı, makam vaadi veya daha zengin olacağı mitlerle süslendi. Ve insanlar gelecek kaygısı, istikbal beklentileri nedeniyle beş duyu organlarını işlevsiz hale getirdiler. Konuşmaları gereken bir yerde sustular, görmeleri gereken yerde gözlerini kaçırdılar, duyduklarını inkar ettiler. Ey insanlar bu gidiş nereye ayetini görmezden geldiler. Ne var ki bu insanlar Kur’an okuyorlardı, İslam’ın temsilcisi oldukları iddiasındaydılar. Her biri namazlarına riayet eden ve Müslümanlığı kimseye bırakmayanlardı. Ama görmüyorlardı, işitmiyorlardı, kalplerine bir ağırlık çökmüştü. Sessizlik onların en büyük laneti olacaktı farkında değillerdi. Çünkü korkuyorlardı. İçlerinden birileri kral çıplak demişti de kral bu duruma çok bozulmuştu. Dört bir yana adamlarını saldı bulun ve cezalandırın bana çıplak diyenleri dedi. Dört bir koldan atlılar gelirken sessiz kalabalıkların içinden geçip gittiler. Kimse konuşmuyordu. Konuşursak bizi de cezalandırırlar diyorlardı, bize de kötülüğünüz bulaşır hem siz kral çıplak demekle zaten hakettiniz bunu diyorlardı. Oysa bunlar Firavun’un karşısında büyücülerin hikayesini nasıl da içli içli anlatıyorlardı vaazlarında. Musa kim, Firavun kim, büyücüler kim hepsi birbirine karışmıştı.

Kral bir yandan şöyle diyordu: Allah, bizi uyarmak için bu çapsız adamları mı bize gönderdi? Bunlar benim idaremde hangi yetkin belgeye sahipler? Bunlar benim kullarım değil mi? Tek bir sözümle onları yaşatacak ve öldürecek ben değil miyim ki bana çıplak deme bedbahtlığını göstermekteler? Eğer biz ilah edindiğimiz güç, para, mevkii, itibar, gayri safi milli hasılalar ve istatistiksel değerlere sahip çıkmasaydık bizi de kendilerine dönüştüreceklerdi. İşte hayat insana yine seçim şansı vermişti. Allah’a iman edenlere Allah lütufta bulunmuştu beş duyu organlarınızı kullanın, işlevsel hale getirin diye. Ama birçoğu Firavun’un yanında Haman olmayı seçti. Çünkü büyücü olmak artık gazabı gerektiriyordu.

Yıllar geçti babamı daha iyi anlayabiliyordum artık. Evet yıllar boyunca bir hüzünle yaşamak ve o hüznü gözlerinde taşımanın ağırlığını şimdi daha iyi duyumsayabiliyorum. Allah’ın verdiği her şeyi ve Allah’a ait olan her şeyi yine sahibinin buyruğunca kullanmak insanı eşrefi mahlukat yapıyormuş bildim. Ben babam kadar şanslı değilim. O tabiatın içinde uzun yürüyüşler yapardı. Ormanların ve çağlayan derelerin kıyında kalbini sükuna erdirirdi. Ben ise modernitenin inşa ettiği şehirlerde egzoz dumanı ve motor gürültüleri eşliğinde yürümek zorunda kalıyorum ve kalbimin bir yarısı hiç sükun bulmuyor. Sükun bulmayan yanımı çığlıklarımla bastırmaya çalışıyorum. Sessizlik diyorum benim lanetim olmayacak. Çünkü susmayacağım. Biliyorum susarsam hakikati örtmüş olacağım, hakikati örtersem Davut ve Meryem oğlu İsa diliyle lanetleneceğim. Birbirlerini kötülükten vazgeçirmeyip sessizce birbirlerinin kötülüklerini izleyen kimseler ve birbirlerine el uzatmaları gerekirken ellerini istikbal kaygısıyla birbirinden çekenler kuşkusuz sessizliğin lanetine uğrayacaklardır. Çığlık atarak ölmek babamın ölüm halindeki yüzündeki huzuru bana kazandıracaktır bilirim. İşte o vakit kurtuldum diyebileceğim.

“Size gerçek, gerçeğin ta kendisi olarak diyorum ki, toprağa düşen bir buğday tanesi yok olmazsa sadece bir buğday tanesi olarak kalır; ama yok olursa o zaman bereketli mahsul doğurur.” (İncil, 12. Bap, 24. Ayet)

Çok Yorumlanan 4

  1. G.Bağdatlı says:
    6 sene önce

    Selamun Aleyküm,
    Gözyaşları içinde okudum .Allah razı olsun hocam.

    Cevapla
  2. Bünyamin zeran says:
    6 sene önce

    Aleyküm selam kardeşim. Allah razı olsun

    Cevapla
  3. Devrik Lider says:
    6 sene önce

    Hüzünlendirdin beni de kardeş Allah razı olsun senden

    Cevapla
  4. Elyasa says:
    6 sene önce

    Allah’ın gör dediği yaşlılarımıza, onların imbiklerinden dökülen damlalara dokunalım. İstifade edeceğimiz birçok hikmetler bulacağız orada. Teşekkür ederiz Müslüman.

    Cevapla

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

VENHAR YAZARLARI

Mehmet Akif COŞKUN
Mehmet Akif COŞKUN

İp Gergin, Cambaz da

Şükrü HÜSEYİNOĞLU
Şükrü HÜSEYİNOĞLU

Gazze Ulusal Sınırların Kurbanıdır

Ahmet DURMUŞ
Ahmet DURMUŞ

Bir Toplumu Dışarıdaki Değil İçerideki Düşman Yıkar

Mehmed DURMUŞ
Mehmed DURMUŞ

Düşmanı Kahretmenin Yolu

Bünyamin ZERAN
Bünyamin ZERAN

Yaşamak Yüklü Kelimeler

Yakup DÖĞER
Yakup DÖĞER

Filibeli Ahmed Hilmi'de Avrupa Siyaset ve Medeniyeti

Faruk KARAASLAN
Faruk KARAASLAN

Çeç

Erdal BAYRAKTAR
Erdal BAYRAKTAR

Teyakkuz Hali

Yazarın Diğer Yazıları

  • Yaşamak Yüklü Kelimeler
    15 Nisan 2025
  • Mehmet Kantar’ın Ardından Rahmetle
    27 Mart 2025
  • Ya Eyyühel Müzzemmil
    23 Nisan 2024
  • Sahip Çıkılası Kelimelere Tutunulmalı
    14 Mart 2024
  • Ben Filistinim
    18 Kasım 2023
  • Hayal İle Kurgu Arasında
    18 Haziran 2023
  • Yitiğini Doğru Yerde Aramak
    30 Nisan 2023
  • Çok Okunan
  • Çok Yorumlanan
  • Son Eklenen
“İslam Güncellenmeli” Diyen Haham!

“İslam Güncellenmeli” Diyen Haham!

21 Şubat 2020
Cemal Granda:Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri

Cemal Granda:Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri

19 Ekim 2018
Türbanlı Anneler ve Seküler Kızları

Türbanlı Anneler ve Seküler Kızları

7 Aralık 2018
Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

30 Kasım 2018
Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

Yenilendik !

Yenilendik !

Allah’sız Bir Adalet Anlayışı Adalet Getirmez

Allah’sız Bir Adalet Anlayışı Adalet Getirmez

Kardeşim Erkan İbretlik Bir Emanet

Kardeşim Erkan İbretlik Bir Emanet

İp Gergin, Cambaz da

İp Gergin, Cambaz da

18 Mayıs 2025
Nekbe’nin 77. Yıl Dönümünde

Nekbe’nin 77. Yıl Dönümünde

15 Mayıs 2025
Mehmet Akif Koç, Cumartesi Günü İktibas’ta

Mehmet Akif Koç, Cumartesi Günü İktibas’ta

15 Mayıs 2025
“Baas Darbesinden PYD/PKK’ya Suriye Kürtleri” Kitabı Üzerine

“Baas Darbesinden PYD/PKK’ya Suriye Kürtleri” Kitabı Üzerine

13 Mayıs 2025

Çeşitli ulusal/uluslararası basın yayın organlarından Müslümanlar’ın gündemini ilgilendirebilecek haberler iktibas eden ve Kur’an merkezli tevhidi bir din algısı oluşturabilmek için çeşitli makale, kavram, kıssa, video ve fotoğraf yayınlayan ve Nebevi bir duruş sergileme gayesinde olan bir web sitesidir.

Bizlere yönelteceğiniz eleştirilere açığız. Ancak alıntıladığımız her içerikteki düşünceye tam manasıyla katılmadan da yayımladığımız olmaktadır. Bu konuda anlayışınıza sığınırız…

Kategoriler

  • Venhar Yorum
  • Venhar Makaleler
  • Ne Okunur?
  • Ne İzlenir?
  • Kavramlar
  • Venhar Röportajlar
  • Öncü Şahsiyetler
  • Süreli İslami Yayınlar
  • Alıntı Söyleşi
  • Alıntı Makale
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Etkinlikler
  • Venhar Web TV
  • Fotoğrafların Dili
  • Duyurular

Yazarlar

  • Abdi KEÇELİ
  • Ahmet ALTINOK
  • Ahmet DURMUŞ
  • Arif BOTAN
  • Bünyamin ZERAN
  • Celal SANCAR
  • Dilek BUZ
  • Erdal BAYRAKTAR
  • Erdem ZERAN
  • Hasan BAKIRCI
  • Mehmed DURMUŞ
  • Mehmet Akif ÇOŞKUN
  • Sabri AYDIN
  • Şükrü HÜSEYİNOĞLU
  • Yakup DÖĞER

E-Posta Listemize Kaydolun!

E-Posta listemize kaydolarak öne çıkan makaleleri sürekli olarak takip edebilirsiniz.

*Lütfen gerçek hesaplar giriniz.

  • Ana Sayfa
  • Her Güne Bir Ayet
  • Yazarlarımız
  • Venhar Yorum Haber
  • Küçük Müslümanlar
  • Alıntılar
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Tavsiyelerimiz Var
  • Kavramlar
  • Röportajlar
  • Venhar Web TV
  • Fotoğrafların Dili
  • Duyurular
  • Künye
  • İletişim

© 2021 Venhar Haber – Rabbi için namaz kılan ve dik duran bir nesile…

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar

© 2021 Venhar Haber – Rabbi için namaz kılan ve dik duran bir nesile…

Hoşgeldiniz!

Hesabınıza aşağıdaki bölümden giriş yapabilirsiniz

Şifremi unuttum?

Şifrenizi kurtarın

Şifrenizi sıfırlamak için kullanıcı adı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş

Add New Playlist