مَا يَفْتَحِ اللّٰهُ لِلنَّاسِ مِنْ رَحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَاۚ وَمَا يُمْسِكْۙ فَلَا مُرْسِلَ لَهُ مِنْ بَعْدِه۪ۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ
﴿٢﴾
Günümüz insanının, özelde de tüm dünya Müslümanlarının tabiri caizse bir cendereden geçtiği şu dönemde her ne kadar gelecek hakkında kaygı ve korkularımız olsa da bu ayet bu mübarek günde yine gönüllerimize su serpmektedir. Kafirlerin oyunu, planı, dünya nüfusunu ve ekonomisini kontrol altına almaya çalışma gayretleri ve başarıları her ne kadar sağlık, nesil, ümmet adına bizleri karamsarlığa sürüklese de mümin rabbinden ümidini kesemez kesmemeli de. Çünkü rabbimiz bize bu ayeti ile kendinden gelecek olan rahmeti kimsenin alıkoyamayacağını alıkoyduğunu ise kimsenin salıveremeyeceğini garanti etmektedir. Bizleri bir iç huzura sürüklemektedir. Ancak bu insanın kendi iç benliğinde algılayıp, mutmain olup davranışlarına ameli anlamda aksettirdiği takdirde bir anlam bulacaktır.
Bununda güzel örneklerinden birini merhum Seyyid Kutub’un zindanda bu ayeti kerimeyi okurken içine akan ‘rahmet deryasında’ görebiliyoruz. Kendisi bu mutmain oluşu şöyle ifade eder:
‘Şu anda bu ayeti okurken sıkıntı, bunalım, ruh darlığı ve ızdırap içinde idim. Ruhum kurumuş, içim kararmış, sıkıntıdan bunalmış bir durumdayken bu ayet karşıma çıktı. Böyle zor bir anımda bu ayetle yüzyüze geldim. Bu hava içinde bu ayetin özünü kavramaya, gerçek mahiyetini içimde özümlemeye beni muvaffak etti. Ayetin özü sanki burnuma çektiğim kokusunun, içime dalda dalga yayılışını hissettiğim bir misk idi. …. Bu rahmet, ayetin pratik açıklaması halinde ruhuma doluyordu. Allah’ın açtığı bir musluktan içime gürül gürül akıyordu…. Çevremde değişen hiçbir şey yok. Fakat her şeyin duygu dünyamdaki algısı değişiverdi. ….
Bir anda rahatlık, genişlik, huzur, doygunluk buluyorum. Kendimi bütün bağlardan kurtulmuş, bütün sıkıntıların baskısından sıyrılmış hissediyorum, tüy gibi hafifim. Oysa deminki yerimdeyim!’ Sözleriyle
Allah’ın bir rahmetinin de insanın bu rahmeti algılayabilmesi olduğunu Rabbine hamd ederek dile getirmiştir.
Rabbimizin bize bu dünyada bahşedip etmediği, ahirette de bahşedeceğine söz verdiği rahmeti hiç şüphesiz ki saymakla bitmez. Kur’an bunun pek çok örneğini bize sıralar. Aklı selim olan insan sadece kendi hayatına baksa bunu idrak edecek kapasiteye sahiptir. Bizler de şu anda içinde bulunduğumuz bu kasvetli günlerde bu ayetle rabbimizin bizlere sunduğu rahmet musluğundan içimize akıtarak bu iç huzura ve şuura kavuşabiliriz.
Şunu da unutmamak gerekir ki, madem ki yüce Allah rahmetinin kapılarını açınca bu rahmetin akışını hiç kimse durduramaz buna karşılık durdurunca da onu kimse salamaz öyleyse hiç kimseden ve hiçbir şeyden korkmaya gerek yoktur; hiç kimseye ve hiçbir şeye umut bağlamaya da ihtiyaç yoktur. İş doğrudan doğruya Allah’ın elindedir. Hiç kimseye danışmaksızın açar, ya da kapatır. Bu açmasının ve kapatmasının arkasında her zaman bir hikmet, haklı bir gerekçe bulunur.
Hiç şüphesiz merhum Mevdudi’nin de dediği gibi ‘bizlere Allah’tan başka hiç kimse rızık veremez, evlat veremez, ilim veremez ve hastalıktan sonra şifa da veremez. Allah’ın ortağı olduğu şeklindeki tüm düşünceler asılsızdır. Bu, yalnız Allah’ın lütfudur ve bağışladığı nimetler sadece O’ndandır. İnsanlar kendilerine fayda ve zarar verebilecek tek kudretin sadece Allah olduğunu anlasınlar ve böylece çeşitli yerlerde Allah’tan başkasını çağırmasınlar ve ortak koşmasınlar. O’nun emirlerinin uygulanmasına hiç kimse engel olamaz. O Hakîm’dir ve O’nun tüm emirleri bir hikmete mebnidir. Bir kimseye bir şey bağışlasa da, bağışlamasa da bunun mutlak bir hikmeti vardır. O’nun hiçbir işi hikmetsiz değildir.’
Rabbimiz duyduk ve itaat ettik hiç şüphesiz hüküm ve hikmet sahibi olan sensin. Rabbimiz dünyada da ahirette de bizleri rahmetinden mahrum bırakma.
Selamete çıkmak duası ile ….