Koronavirüs salgını aynı zamanda “üretim biçimleri”, tüketim alışkanlıkları, pazarlama teknikleri ve hatta “üretim araçlarının mülkiyeti” gibi birçok tartışmayı da beraberinde getirdi.
Endüstriyel üretim ve körüklenmiş tüketim üzerinden dünyanın “küçük bir köy” haline gelmesine yapılan atıf ve ardından gelen “Küreselleşme” tartışmaları koronavirüs üzerinden yeniden gündemde.
Koronavirüsün yayılmasını engellemeye çalışansa ulus devletler gibi görünüyor şimdilik.
Koronavirüs salgınını ulus devletler ile devleti olmayan, “küresel sermaye” arasındaki bir savaşın ana silahı olarak görenler de var… Pandemi sonunda yepyeni bir dünyanın kurulacağından söz edenler de… Küreselleşmeye karşı kendini, sınırlarını, kurumlarını içe kapatan ulus devletlerden söz edenler de…
DOĞAL SELEKSİYON İNSANLAR İÇİN DE Mİ ÖNGÖRÜLÜYOR?
Bir de Darwin’in “doğal seleksiyon” dediği ve “zayıfların elenip, güçlülerin hayatta kaldığı” formülü insan için de öngörüldüğüne dair izlenimler var. Yani yaşlıların ve kronik hastaların koronavirüs ile elenip geriye genç ve sağlıklı insanların kalacağı bir dünya kurmaktan söz ediyorlar! Hem yaşlı ve hastalardan kurtulmuş hem “çökmek” üzere olan sosyal güvenlik sistemini kurtarmış bir dünyadan..!
IMF’nin 1 trilyon dolar gibi bir krediyle oyuna girdiği bir günde, ulus devletlerden İtalya ve İspanya’nın pes etmek üzere olduğuna şahidiz. Amerika’nın dünyaya dolar pompaladığı bir günde, Türkiye gibi ülkelerde hala doların ateşinin düşmediğine şahidiz.
Almanya ve İngiltere’nin “bununla birlikte yaşamak” diye formüle edilebilen ancak kısa sürede “çöp”e dönen uygulamaları sonrası Avrupa Birliği’nde sınırların yeniden ortaya çıktığına şahidiz.
Türkiye’nin olağanüstü çabasının “dışarıdan gelenler eliyle vurulmak üzere” olduğuna şahidiz!
KANAATKAR OLMAK… EKİLEBİLİR TOPRAK VE İÇİLEBİLİR SUYUN KIYMETİ NE İLE ÖLÇÜLEBİLİR Kİ
Belki de koronavirüs vesilesiyle modern insan başını avuçlarının arasına alıp yeniden düşünebilir. Kim bilir?
“Dünyada insan için en değerli olan meta nedir” diye sonarlara yıllardır verdiğim cevap hiç değişmedi. İçilebilir su ve ekilebilir toprak!
Sevdiklerime de hep şunu tavsiye etmişliğim vardır: Köylerinizde atalarınızdan, dedelerinizden kalan yıkılmış kerpiç evleri, yan yatmış ahşap konakları gidin imar edin. Sınırları belli belirsiz hale gelmiş tarlalarınızı “mahsul alamasanız” bile ekin, ektirin.
Diyebilirsiniz ki “Bu tavsiyelerine ne kadar uyuyorsun?”
Hem atamızdan kalan köydeki evlerimiz, hem tarla tabanımız hamdolsun yerli yerinde duruyor.İçilebilir su istiyorsanız da üç küçük pınarımızdan akan billur gibi suyu tavsiye edebilirim. İlbüz’ün, Aşağı Tarla’nın ve elbet Mandı’daki Kara Pınar’ın kurnasına elinizi uzatın yeter!
Bütün bunlara ilaveten, Vakıf Zeytinlikleri başta olmak üzere, Kuzey Ege’den- Hatay’a kadar uzanan tüm zeytin alanlarının korunması için verdiğim çabaya siz de şahitsiniz…
Dünyalar durdukça durası Mustafa Kutlu ağabeyin son kitaplarından birinin ismi, “Kalbin Sesi”
Kitabın ana teması, “Yeniden toprağa dönülmesi. Kanaat ekonomisinin yeniden inşası. Ve insanın ‘az’ ile yetinmeyi bilmesi.” Mustafa ağabey, “Bunun kolay olmadığını biliyorum” da diyor.
SADE BİR HAYATI SEÇEBİLMEYİ DENEMEK…
Koronavirüs meselesi gündemimizin birinci maddesi olduğu günden bu yana bir kez daha “sade hayat”, doğal yaşam, kanaatkar olma üzerine düşünüyorum.
Çünkü, geriye ne gökdelenlerdeki milyon dolarlık katlar, ne değerli madenler ne de endüstriyel ürünler kalacak.
İçilebilir su ile ekilebilir topraktan daha değerli ne olabilir ki?
Sade bir yaşamı seçmekse dolu dizgin koşuşturmacayla yorulmuş olan modern insanı yeniden inşa edebilir; belki…
Hepsinin ötesinde, temiz bir toprak ve içilebilir bir suyunuz varsa dünyanın en zengin insanısınız.
Ne ki dijital/mobil enformatik kesin inançlılar güruhunda değilseniz!
YENİ DÜNYA, DAHA VİCDANLI OLABİLİR Mİ; BU MÜMKÜN MÜ?
Koronavirüs salgını dünyayı kasıp kavuruyor. Bunda bir kuşku yok. Ölümcül bir virüs geometrik bir hızla insan soyunu tehdit ediyor. Bunda da kuşku yok.
Ama, insan soyu buna benzer onlarca belayı tarih boyu bertaraf etmeyi bilmiş. Sonrasındaysa yepyeni bir dünya kurulmuş.
Koronavirüsten sonra yeni bir dünya kurulacak. Dileğim odur ki daha insani, daha vicdanlı daha kanaatkar bir dünya kurulsun.
Mümkün mü acaba, ne dersiniz?
Yeni Şafak / Hasan Öztürk