وَاِنّ۪ي كُلَّمَا دَعَوْتُهُمْ لِتَغْفِرَ لَهُمْ جَعَلُٓوا اَصَابِعَهُمْ ف۪ٓي اٰذَانِهِمْ وَاسْتَغْشَوْا ثِيَابَهُمْ وَاَصَرُّوا وَاسْتَكْبَرُوا اسْتِكْبَاراًۚ
“Gerçekten de, sen onları bağışlayasın diye kendilerini ne zaman davet ettiysem parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, inanmamakta ayak dirediler ve kibirlendikçe kibirlendiler.” (Nuh, 7)
Tuğyandakilere İlahlık Taslatan Kibirleridir
Nuh (a.s.) ve tevhid mücadelesi; Kur’an’da adı çokça geçen, her yaşta Müslüman’ın aklında kolayca da kalacak türden bir hikayesi olan ve dini tebliğ konusunda kavmiyle mücadelesine yer verilen peygamberlerin belki de ilkidir… Kur’an’da Nûh’tan önceki bazı peygamberler de anılmakla birlikte onların inkârcılarla mücadelesi hakkında detaylı bilgi verilmemiştir. Nûh’un soyu, hayatı, peygamberliği, inkârcı toplumuna karşı sergilediği mücadele farklı surelerde detaylı anlatılmıştır.
Muhakkak ki Allah, bir kıssa da Nuh (a.s.) ve ailesinden olsun diye kitabında zikretmemiştir. Bununla, Mekke’deki kafirlerin Hz. Muhammed’e (s.a) karşı takındığı tavrın Nuh’un (a.s) kavminin takındığı tavrın aynısı olduğu açıklanarak uyarıda bulunulmaktadır. İlk ayetlerden itibaren, en sonunda; “Ve eğer bu tavrınızdan vazgeçmezseniz sizin sonunuz da aynı Nuh’un (a.s) kavminin sonu gibi olacaktır” demenin hazırlığı yapılmaktadır. Esasında, tebliğ metodu konusunda vahye muhatab olan herkesin izlemesi gereken ana bir çerçeve çizilmiştir.
Yaradan ve vahyeden, Nuh (a.s.)’ın tebliğ süresi boyunca gerçekleştirdiği cihadını, sabrını, fedakarlıklarını, katlandığı cefayı ve kavmini gece gündüz, gizli ve açık olarak nasıl imana çağırdığını olayların ilk oluşundaki sıcaklığı ile şahit olmamızı istemektedir. Peygamber için de Nuh (a.s.) adeta üsve-i hasene olarak zikredilmektedir. Nuh neler neler yaşadı 950 yıllık ömrü boyunca. Benzerleri sizin de başınıza gelecektir.
Yine bizler Kur’an’dan biliyoruz ki, Peygamberler de yiyip içen çarşıda gezen ve duyguları olan insanlardır. İnsanları Hakka çağırmak ve mele/mütref/belam/tağut takımları ile mücadele etmek çok zorlu bir süreçtir. İşte var gücü ile kendini Allah’ın yasalarını anlatmaya veren bir Peygamberin artık elinden gelenlerin tamamını yaptığı bir noktada söylediği bu sözler, hem yürekleri burkmakta hem de inkâr edenlere karşı Müminlerin kinini arttırmaktadır. Öyle ya, hangi cesaretle Allah’ın Rasulü’nün söylediklerine kulak tıkamakta, duymamak/görmemek için yüzlerini örtmektedirler. Bunlara, yaptıklarını haklı gösterecek cesareti nereden almaktadırlar? Bu nasıl bir kibirdir ki, yeryüzünden silinip gidecekleri ve ahirette de azaba uğrayacakları kendilerine açıkça okunmasına rağmen artarak devam ettirebilmektedirler?
Kulakları tıkamak veya elbiselerini başlarına bürümek gibi ifadeler, ister hakiki manada ister mecazi manada ele alınsın, tarih boyunca Peygamberlerin yürüttüğü tevhid mücadelesinde gözlemlenen ve insanoğlunun tuğyanını çok iyi anlatan kibir emareleridir. Onları Yaratan’a karşı pasif bir başkaldırı, Allah’ın buyruklarından yüz çevirecek haddi kendimde buluyorum demenin bir türüdür. Toplumun ileri gelen meleleri, medya kalpazanları, ticaretlerinin kesada uğramasından korkan burjuva kesimi; vahiyden kendilerine okunanları duymamak, kafa konforlarını bozan hakikatlerin üzerlerini örtmek için şimdi de aynı yöntemi izlemekte değil midir? Bu kesimler, medyada istemedikleri haberlerin çıkmaması, insanlar arasında Allah’ın kitabına olan teveccühün artmaması için olan güçleri ile bir mücadele sürdürmekte ve vahyin buyruklarını hayatlarına katmak isteyen Allah’ın mescidlerini, sırf kendi dinleri ile örtüşmediği için merdiven altı kabul etmektedirler. Kendi kendilerine yeter olduklarını ve Allah’ın azamet ve merhametine bir ihtiyaçlarının olmadığını düşündükleri için, kibir çepeçevre kuşatmıştır onları… Artık söz onların, hüküm onların, zannetmekte; “ol” deyince her istediklerini oldurabileceklerini düşünmektedirler.
Dönemin Romalı muvahhidi Plutonyus Santus idam edilmeden önce, İsa (as)’a atfedilen şu sözleri sanki şimdi yaşıyor gibi; “Karanlıkta dile getirmekten çekindiğiniz hakikat, bir gün aydınlıkta işitilecek ve gizli mekânlarda öğrendiğiniz bir inancı, bir gün çatılardan haykıracaksınız ve insanlar buna inanacak.”
Bizleri de Nuh (a.s.) gibi davasına sıkı sıkıya sarılan ve Rabbimize beyan edecek bir mazereti olacak ameller işleyen kullarından eylesin…