Bilgi âlimin her an sorduğu soruların bir yanıtı olarak yeryüzüne yansır. Eğer bilgi kendine yer edinecek bir zemin bulamadıysa burada sorun bilgiden ziyade onu üreten mekanizmanın yabancılaşması ile alâkalıdır. Âlim, Batı’nın entelektüelinden farklı olarak, söylediği söylemi damarlarına nüfuz edecek kadar yaşamaktadır. Onun sahiciliği canıyla ve kanıyla bir hayat tarzını diriltmesinde gizlidir.
‘Aydın’ ortaya çıkmasıyla birlikte dünyanın o güne kadar yaşadığı karanlığa karşı elinde kılıç yerine modernizmi egemen kılan kitapları ile tüm fabrikaları, şehir sokaklarını, beton binaları, ilkel Afrika’yı, Ortaçağın Orta-doğusunu, muhtaç Asya’yı diriltmeyi hedefler. Ona göre tüm dünya modern hayatın içinde kendine rağmen kendisini bulacaktır. Bu despotik bilim üretim tarzı hayata yön vermeyi kendi tekeline alma iddiasındaydı. Matematiğin hayatı dizayn ettiği bu ‘ilmi’ tarz yeni bir âlim tipi üretti. Burada adı geçen aydının bizdeki âlime tekabül etmediği/etmeyeceği muhakkak. O halde bizde ya da kadim toplumlarda bilmek nedir, bilen kimdir?
Kur’ân’ın insanı düşünmeye, akıl yürütmeye, evrene bakmaya ve nihayetinde bilgi sahibi olmaya davet etmesi İslâm’ın -en azından tarihsel bilgimizin Hz. Muhammed döneminden itibaren işlevsel olması- son Peygamberinden itibaren oluşturduğu toplumda bilgili mü’minleri hedeflediğini iddia edebiliriz. Âlim; bilen ve bildiği ile amel edendir. İlim, Allah’ın verdiği akıl ile Âlim’in eşya ile kurduğu ilişkide ulaştığı sonuçlardır. Doğal olarak ilim-âlim-eşya arasındaki organik ilişki bize göre Allah’ın bir hikmetidir. Bu ilişki hikmet gereği barışçıl ve uyum içeren bir yönelime sahiptir. Oysa modern dünya ile gelişen hayat ‘Hayy bin Yakzan’ın usulü yerine ‘Robinson Crouse’nun tüketiciliğini seçmiştir.
Bu tüketim kalıbı eşyayı yok etmekle kalmamakta ve yenidünyada ilmi (bilgiyi), doğal olarak Âlimi de tüketimin bir nesnesi haline getirmekte. Batı’da varolan yazarlığın ölümü onun otoritesini yani bilgi temelli dünyanın yok oluşunu simgelemekte. Eşya doğal olarak hırs, tüketim merkezli bu yenidünyada İslâm’ın ufkuna sahip bir âlimi konuşmak, yeniden ilme dönmek büyük bedel istemektedir.
Nida Dergisi’nin sayfaları arasında heyecan ve ilgi uyandıran yazılar ve yazarlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
Birey Olmak ve Birey Kalabilmek
Nurettin ÖZCAN
Taklit ya da Hakikate Giydirilen Deli Gömlekleri
Halil BALÇIK
Miras Mevcut Ya Vâris
Altan Murat ÜNAL
Muhafazakârlık
- Kürşad ATALAR
Cübbelerin Diktatörlüğü ‘Aracı’ların İhaneti
Nusret ALTUNDAĞ
Aydın Aydınlanmış mıdır ya da Işığı Tutan Kimdir
Arif ARCAN
Ramazan Yazçiçek İle
Dînin Kültürleşmesi ya da Kültürün Dînleşmesi Üzerine…
Röportaj: Fatih Bütün
Doğru Bir Dîn Anlayışı İçin Zihniyetin ve Ortamın Değişmesi Gerekir
İbrahim SARMIŞ
Yaratan Rabbinin Adıyla Oku
Ömer KARATAŞ
İlim
Hüseyin KARATAY
Sâlih Amel
Ferda KÜRÜN
Şehir Bir Hayat Tarzıdır
Yılmaz ALTUNÖZ
Kıtlık Günlerine Özlemle
Mücahid SAĞMAN
Şimdi Benim Bir Silahım Oldu
Nizar Qabbani Çev.: Sümeyye Hamarat
İran Sineması’nda İnsan ve Empati
Ali YALÇIN
Aile ve Cemaatler Bağlamında Proje Çocuk ve Proje Gençlik Kavramları
Rukiye KARAKÖSE
İrtibat İçin:
Tel. : 0 422 321 21 87
Web: nidadergisi.com
e-Mail: nida_dergisi@hotmail.com