اِنْ هِىَ اِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا نَحْنُ بِمَبْعُوثٖينَ
Hayat, şu dünya hayatımızdan ibarettir. Yaşarız ve ölürüz; bir daha diriltilecekte değiliz. (Mü’minun,37)
Allah’a imanın temel şartlarından biri de ahirete iman etmektir. Ahiret, insanların öldükten sonra dünya da yapıp ettiklerinin karşılığını istisnasız görme yeridir. (Zilzal,7-8) Bu karşılığa iman eden ve onu yakinen bilen insanın, ne bir haksızlık ne hırsızlık ne de arsızlık etmesi düşünülemez. Allah’ın kendisine ait özelliklerine ortak olamaz; koyduğu yasalara kast edemez, aykırı başıbozuk davranamaz. Bu yönü ile ahiret, adeta bir denge unsurudur. Dileyenin dilediği gibi yaşamasına mani olacak, her yapılan zulmün, sömürünün kısaca tüm münkerin bir hesabının olması gerektiği yer olması bakımından iman edenler için Allah’ın bir nimeti olarak değerlendirmekte mümkündür.
Ahirete imanın bu dünyayı tanzim edeceği kesindir. Ancak bu imanın inandım demekten ziyade fiili davranışlarıyla tezahür etmesi gerekir. Bu yönüyle baktığımızda Mekkeli müşriklerin inanmadıkları ahiret anlayışı çerçevesin de ki davranışları ile bugün inandım diyen dünya Müslümanlarının –istisnalar hariç- davranış biçimlerinde bir benzerlik söz konusudur. Her ikisi de tevhidi zedeleyen, haram ve helal dairelerini tanımayan halleriyle hayatlarını sürdürmektedir. Bu yönüyle baktığımızda rabbimizin ahirete iman esasını müşrikler özelinden bizlere de hatırlattığını bilmemiz gerekmektedir.
Mekke’de yaşayan müşriklerin hal ve davranışları, yaşam biçimleri, dünya görüşleri tam bir istikbar üzere idi. Kimseye hesap verme gibi bir düşünce onların hayatlarında olmayan bir şeydi. Kuralları kendileri belirler, diledikleri zaman kendileri iptal ederlerdi. Sanki dünya onların etrafında dönüyor, kendilerini bir kutup olarak görüyorlardı. Öldükten sonra dirilmeye, hesap vermeye, cennet ve cehenneme asla inanmıyorlardı. Belki de haddi aşmalarının sebebi burasıydı. Bunun temel sebebi bu hayattan sonra tekrar dirilmenin olmadığına inanıyorlar ve bu yüzden diledikleri gibi davranış biçimleri sergiliyorlardı.
Bu yüzden:
Biz ölüp toprak olduktan sonra yeniden mi diriltilecekmişiz? Bu vaad edilen şey eskilerin uydurma masallarıdır” (Mü’minun, 82-83)“Kıyamet vuku bulmayacak” (Sebe, 3),
Ve,
“Allah ölenleri diriltmeyecektir diye var güçleriyle Allah’a yemin ettiler” (Nahl, 38)