18 Haziran 2025 - Çarşamba
  • Ana Sayfa
  • Künye
  • İletişim
Sık Kullanılanlara Ekle
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Venhar Haber
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Venhar Haber
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Makaleler

MODERN DEVLET: ŞİDDETİN MEŞRU KAYNAĞI

Yazar: Yakup DÖĞER
26 Temmuz 2018
Kategori: Makaleler
0 0
0
PaylaşTweetleWhatsapp ile GönderE-posta Gönder
Yaklaşık iki yüz yıldır Müslümanlar için en problemli konulardan birisi şüphesiz ki “Devlet” konusudur. Özellikle Osmanlının dağılmasının ardından ümmetçe yaşanan kaos, yeni fikirlerin üretilememesi ve bir derya niteliği taşıyan geleneğin günümüze devşirilememesi sonucunda sorunun daha da derinleşerek zihinlerin bulanıklaşmasına, hakikat ile sahtenin birbirinden ayrılamamasına neden olmuştur.
Dahili ve harici bedbahtların sürekli olarak İslam Coğrafyalarına saldırması, içten satılmışların sürekli entrikalar çevirmesi, cepheden cepheye koşan Anadolu evlatlarını sürekli tüketerek yeni bir hayat kurmalarına da müsaade etmemiştir. Sonuçta yenilen bir neslin hangi hakikate sarılacağını bilmeyen evlatları, münafıkların aldatmaları sonucu, “İlayı Kelimetullah’tan” “Ne Mutlu Türküm”e savrularak, modern dünyanın görece hakikatleriyle yüzleştiler.
Artık her şey değişmişti. Devlet, millet, din, ümmet, şura, adalet asli hüviyetinden soyutlanarak içleri boşaltılmış, bunların üstüne üretilmiş kutsallar getirilerek bilindik her şey ters yüz edilmiş, tekçi, ırkçı, sınırcı, despot yeni bir devlet kurulmuştu. Toplumun direnmeye gücü olmayan insanların oluşması ve tek tük direnenlerin de çeşitli yöntemlerle ortadan kaldırılması, yeni düzenin egemenliğini kolaylaştırmış, ciddi bir dirençle karşılaşmamıştı.
Batının ve özellikle Fransız felsefecilerinin düşünceleri, yeni düzenin kurulmasında etken bir rol oynarken, devleti dizayn edilmesi ve şekillendirilmesi için de yine onların görüşleri üzerinden gerçekleşmişti. Laikliğin ilk transferi de, Fransız Devriminin bir ürünü olan ve tarihsel süreçte bu ülkeye özgü bir kurum olarak ortaya çıkan, bu devrimden birçok açıdan esinlenmiş olan Türk Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla toplumsal hayata da girmiştir.
Devlet tanımları ve devletin işlevi de batının yaşadığı son süreçte felsefi görüşlerin ışığında şekillenen bir yapı halini almıştır. İstinasız bütün felsefeciler devletin ne olduğunun tanımını yaparken tamamen batının dinle yaşadığı süreci göz önüne alarak tanımlar yapmış, yapılan devlet tanımlarına bu çizgi damgasını vurmuştur. Ama bu tanımların tamamında toplum gözünde meşruiyet sağlanabilmesi için dine ait temel kavramlar pervasızca içi boşaltılarak kullanılmış, seküler yapılanmanın temeli yine bu kavramlarla sağlanmıştır. Alman hukukçu ve devlet kuramcısı Carl Schmitt’in bu noktaya açıklık getiren sözü olayı daha iyi anlamamız açısından önemlidir. Schmitt modern devletin üzerine oturduğu kavramların tamamen içi boşaltılmış ilahiyat kavramları olduğunu söyler.
Devlet nedir?
Kısaca Devleti, belirli bir toprak parçası üzerinde egemen olan belirli bir insan topluluğunun oluşturduğu bir varlık olarak tanımlayanlar olduğu gibi, belli unsurların üzerine oturtanlar ve bu unsurlar olmazsa devletin olmayacağından bahseder ki, bu da modern devletin varoluşunda zaruret arz eder. Alman hukukçu Georg Jellinek’in “üç unsur teorisi diye bilinen teoriye göre yapılmış olan tanım bu yöndedir, bu teoriye göre devlet, “insan, toprak ve egemenlik” unsurlarının bir araya gelmesiyle oluşmuş bir varlık olarak tanımlanmaktadır.
Devlet tanımları içinde belki de en çarpıcı olanını Alman hukukçu ve sosyolog Max Weber’in yaptığı tanım olarak görebiliriz. Weber devleti tanımlarken, “Şiddetin meşru kaynağı” olarak tanımlamakta, tabi bu tanımını tamamen seküler bir anlayışla yapmaktadır, çünkü dinin tanımladığı şiddet ve yine dinin tanımladığı meşruiyet tamamen farklıdır.  Devleti şiddetin meşru kaynağı olarak göstermesinin temel nedeni ise, devletin mevcut ideolojisini koruması bu yönde gereken ne varsa yapabileceğine toplum nazarında meşruiyet zemini oluşturmasıdır.
Tarihsel süreçte devletin insan için var olduğu ve olması gerektiği anlayışı, zaman içerisinde modern anlayışla, insanın devlet için var olduğu anlayışına devşirilmesi, belli kutsalların devleti bütün değerlerin üstüne çıkarmak için kurgulanmış bir gelişme olarak görebiliriz. Artık ideolojisinde üretilmiş kutsallar olan modern devlet, kendi ideolojisini ve kutsallarını korumak için her türlü şiddeti meşru görecek, devletin ideolojisinin bekası “Eşref-i Mahlukat” olan insandan çok daha önemli olacaktır. M.Ö. Yaşamış Yunan Filozof Sofokles’in söylediği söz zaman içerisinde modern devlet paradigmasında etkin bir yer almıştır. Sofokles, “Korkuya yer vermeyen devlette yasalar hiç bir zaman gerekli saygıyı göremezler” demektedir.
Kendisine İlel Ebet, sonsuza kadar yaşama ya da ölümsüzlük payesi biçen modern devlet halkının tamamına, biçtiği kefenleri giydirmekten çekinmez. Kendi egemenliğinin muhafazası ve paradigması doğrultusunda bütün halkını, kendi değerlerine inansın ya da inanmasın feda etmeyi varlığının meşru bir sebebi olarak görür. “Şehitler ölmez vatan bölünmez” bunun günümüzdeki en bariz tezahürüdür. Modern Devlet için önemli olan sınırların kutsallığı anlayışıdır ve üretilmiş bir kutsal bin yıldır bir arada yaşayan insanların köyünü ortadan bölse bile, insanların bir birlerine ziyaretine, gidip gelmelerine, akrabalarıyla bayramlaşmalarına asla müsaade etmez.
Batının felsefecilerinin en pervasız yaklaşımlarından birisi de, devletin tanımı ve egemenliği konusunda,“Kadiri Mutlak” ’tan yola çıkarak yaptıkları tanımdır. Devletin tanımında ve egemenlikanlayışında “Kadiri Mutlak”kavramı önemli rol oynar, devlet şiddetin meşru kaynağı olurken, bunu “Kadiri Mutlak” olmasından dolayı gerçekleştirir. Devletin egemenliğini Kadiri Mutlak olarak tanımlayarak topluma kabul ettirmek, devletin bekası için en önemli gelişmelerdendir. Bu noktadan sonra genelde bütün insanlığın özelde ise ümmet olarak yaşamaya alışmış Müslümanların sivil topluma dönüştürülmesi sonucunda önlerine sivil toplumun tanrısı olarak her şeylerine müdahale eden devletin konması, bilinmeyerek çıkılan bir serüvenin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Artık devlet her şeydir, en üst değerdir, Müslümanların inancına asla uymayan bu yeni anlayıştaki devlet yapılanması, en çokta Müslümanlar üzerinde egemen olmuştur. Özellikle ülkemizde Modern Devletin yakın tarihte yapılan tanımlar doğrultusunda gerçekleştirdiklerinin ne denli zalimane olduğunun canlı tanıkları mevcutken, halende yapılan yanlışların bedelini bütün toplum olarak ödemekteyiz.
Devlet-Hükümet ilişkisi ve Müslüman zihinlerde bulanıklık
Modern Devlet yapılanmasında tartışılan konulardan birisi de, devletin yönetilme konusudur. Devletin yönetilme konusunda yani hükümet oluşturma noktasında büyük oranda İngiliz felsefeci  Thomas Hobbes’ın ve onun görüşleri esas alınmıştır. Hobbes devletin nasıl yönetileceği konusunu izah ederken, “İnsanlar birbirlerine ‘Ben haklarımdan vazgeçiyorum ve tüm haklarımı bu insana ya da insanların meclisine veriyorum’ demelidirler. Böylece bütün güç ve kudret tek bir insanda ya da mecliste toplanır” der. 17. yüz yılda yaptığı bu tanım, modern devletin kurgulanmasında önemli rol oynar. Devlet ve yönetenler diye iki sınıf ortaya çıkar ve devlet devamlılık arz ederken, yönetenler her zaman değişir, devletin daimiliği esas alınırken, yönetenler her an ortadan yok olabilir.
Bu günün Müslümanlar açısından en önemli sorunu da burada yatmaktadır, devletle hükümeti birbirinden ayıramamakta, birbirine karıştırmaktadırlar. Devletin modern tanımla “Kadiri Mutlak”,yönetenlerin ise Kadiri Mutlak’ın birer hizmetçisi olduğunu anlayamamaktalar.
Oysa, devlet “İlel Ebet” anlayışı üzerine kurulmuştur, yani ölümü hayatın hiçbir alanına sokmayan modern düşüncenin devlet anlayışındaki kurgusu böyledir, hükümet ise bu ilel ebet’in bir hizmetkarıdır. Onu korur, muhafaza eder, hizmetlerini yapar, üretilen kutsallarının yasal dayanaklarını sürekli günceller.
Devlet toplum nazarında her zaman meşrudur, meşruiyetini asla kaybetmez, hangi ideolojiye mensup olursa olsun kimse devletin gayri meşru olduğundan söz edemez, hükümetler ise meşruiyetini kaybederler, iktidardan düşerler, yerine başkaları gelir, ama devlet bütün paradigmasıyla “İlel Ebet” kuralı üzerine kurulduğundan her zaman varlığını korur.
Hükümetler devlet otoritesinin işlemesine ve devletin egemenliğini devamına hizmet eder, hangi ideoloji olursa olsun, kim olursa olsun esas gayesi devletin bekasıdır. Hükümetin mensuplarının Müslüman olması, laik olması, sosyalist olması, Marksist olması, liberal olması veya herhangi bir ideolojiye mensup olması, devlet paradigmasının dışında davranmasını sağlamaz. Yani hükümetleri oluşturanların bir tek görevi, kurulu devletin ilkeleri üzerinden o devletin bekasına hizmettir, asıl kurucu ilkelere muhalefet etmeleri söz konusu değildir. Modern devleti yönetmeye talip olan bütün hükümetlerle onların liderleri, modern zihnin ürettiği bütün üretilmiş kutsallara saygı duymak, saygı duyulmalarını sağlamak, ritüellerini yerine getirmek, protokol kurallarını uygulamak, her zaman atalarına sadakatini beyan etmek zorunda kalırlar, buna da mecburdurlar. Bu durumun böyle olması, kişilerle alakalı değildir, bu kişilerin üstünde, kişilerin asla aşamayacağı bir kuraldır.
Müslümanların bakış açılarını yeniden gözden geçirmeleri bu konu üzerinde yeniden düşünmeleri gerekmektedir. Hükümetle devletin ayrı şeyler olduğunu, yaşadığımız yakın tarih sürecinde görmeleri, stratejilerini bu yönde geliştirmeleri gerekmektedir. Aksi taktirde bunu ayıramazlarsa, sempati duydukları ve destekledikleri hükümetlerin eliyle, Kur’ani bir kavram olan “Taguti” rejimlerin bekası için çalışmış olurlar.
Müslümanların en önemli sorunlarından birisi de, “Vela” ve “Bera” konusudur. Velayet ve Beraat konusu Kur’an’ın bütüncül anlayışından kopartılarak parçacı yaklaşımlarla ve metin tahlilleriyle tevil edilmekte, Kitabi olan hakikatler modernist yaklaşımlara feda edilmektedir. Devletin başına sevdikleri sempati duydukları şahıslar geldiğinde devletçi, devleti sahiplenici olurlarken, sevmedikleri gelince ise devleti dışlayıcı olmaktadırlar. Oysa devlet hükümetlerin ve şahısların erişemeyeceği kadar, ona müdahale edemeyeceği kadar uzaktadır.
İktidar ve Muktedir meselesi
Devleti yönetmeye talip olan hükümetler belli zaman aralıklarıyla iktidar olurlar, devletin işlerini yönetirler, ulus içi ve uluslararasındaki ilişkileri devletin ideoloji sınırları içerisinde düzenlerler. Hükümetler iş başına geldiklerinde belli bir zaman içerisinde iktidar olurlar ama hiçbir zaman muktedir olamazlar, muktedir olan ise sadece devlettir, iktidar olmak, muktedir olmak değildir. Muktedir olan devlet, istediği zaman, iktidarda olan kendi hizmetkarı hükümetleri aşağı indirebilir, yerine başkasını getirebilir, iktidardan indirdiğini sürgün edebilir, hapsedebilir, katline karar verebilir, çünkü Modern Devletin egemenliği “Kadiri Mutlak” kuramı üzerine kurulmuştur ve “Şiddetin Meşru Kaynağıdır”. Bunun örnekleri yakın tarihimizde çok sıklıkla görülmüştür, yaşanmıştır, devlet muktedir olduğunu defalarca bu topluma hiç gerek yokken bile hissettirmiştir.
Muktedir olmak, mevcut egemen gücü, toplumun dönüşmesi sonucu değiştirmekle mümkündür. Bunun örnekleri ise Kur’an’da Nebilerin yöntemi olarak bizlere sürekli anlatılmıştır. Egemenlerin nasıl yıkılacağı, nasıl alaşağı edileceği, mevcut cahiliyenin nasıl hükümsüz bırakılacağı muhkem naslarla bellidir. Bunun dışındaki yol ve yöntemler faydacı, çıkarcı ve seküler düşüncenin kaygılar sonucu ürettiği, asla kitabi bir temele oturmayan yöntemlerdir, bir yanılma ve yanlış yorumun neticesidir. Donuk sahife fıkhının içtihadi yöndeki durgunluğunun eleştirisinin, yöntem olarak algılanması sonucuna dayanır.
Modern Devletin “Pragmatizm” tuzağı
Reel Siyaset (politika) ile pragmatizm arasında çok sıkı bir ilişki vardır ve ikisi de bu dünyaya ait hesapların ete kemiğe bürünmüş halidir.
Kısaca faydacılık, yararcılık olan pragmatizm, “Eğer bir bilgi günlük hayatta işe yarıyorsa o bilgi doğrudur, yaramıyorsa yanlıştır”olarak ifade edilir ve bu görüş üzerinden pragmatizm hayata müdahil olur. Devlet kendisine ilel ebed ömür biçerken, tabilerine reel siyaset anlayışı doğrultusunda günü birlik, faydacı, çıkarcı, sadece bu dünyalı bir hayat tarzı sunar, bu istikamette yönlendirir. Varlığını uzun soluklu, köktenci çözümlere bağlayamayan insanlar, bin yıllık sorunlara gündelik çözümler üretmeye başlar. Sorunlar nedenleri üzerinden konuşulmaya değil, ortaya çıkan sonuçları üzerinden konuşulmaya başlar, egemenler kendi çıkardıkları sorunların asıl kaynağının kendileri olduğunu her zaman ustaca kamufle ederek saklarlar.
Bunun çok açık örnekleri günümüzde sayılamayacak kadar çoktur, sorunları ortaya çıkaranlar hep sonuçların konuşulması yönünde tercihte bulunurlar ve öyle yaparlar. Oysa asıl sorun laik seküler, Kur’an’ın ifadesiyle cahiliye olan Modern Devletin kendisidir. Devlet bütün kötülükleri üretir, ürettiklerini topluma servis eder, insanlığı her şekilde ifsada sürükler, bunları da Müslümanım diyenlerin eliyle yapar lakin hiçbir zaman hedef tahtasında devlet yer almaz.
Müslümanım diyenlerin sahiplendiği modern cahiliye,“Müslümanım” diyenlerin inançlarıyla asla örtüşmeyecek amelleri bir hayat tarzı olarak topluma dayatır. Kendisini ilah yerine koyan ve gerçek İlahın bütün yasalarına muhalif yasalar üreten, Allah’ı aciz olarak gören, kendisini sivil toplumun tanrısı yapan, “Kadiri Mutlak” olarak tanımlayan devlet, yine kendi bekası ve ilel ebedliği için kullanabileceği kim varsa kullanır. Devletin asıl paradigmasına muhalefet etmeyen her kim olursa olsun, Modern Devletin hizmetkarıdır. Bu yüzden her hükümet ve onun fertleri, devlete bağlı kalacağına, onun ilke ve inkılaplarını koruyacağına, devletin bağımsızlığı bekası için yılmadan çalışacağına, bu uğurda gerekirse ölümü bile göze alacağına dair yemin ederler.
Modern Devletin kâfirleri: Müslümanlar
Burada Müslümanların atladığı ya da göremediği başka bir nokta daha vardır, bu da devletin kendinden olmayan ama kendisindenmiş gibi görünenlere kesinlikle inanmadığı durumdur. Yani devlet paradigmasının takiyyeyi asla kabul etmediği gerçeğidir. Gömleğinizi değiştirseniz de, zikrinizi değiştirseniz de, düşüncenizi değiştirseniz de, hatta daha da ileriye gidip devletin istediği bütün işlevleri gerçekleştirseniz de, eğer halen kalbinizde Kitabi manada bir iman var ise, asla devlet tarafından kabul gören makbul bir fert olamazsınız. Devlet kendisiyle iş tutanları, kendisinin bekası için bile çalışmış olsalar sadece imanlarından dolayı mahkum eder. Müslümanlar, kendisini “Kadiri Mutlak” olarak gören Modern Devletin kafirleridir. Kendisindenmiş gibi görünen, kendisini asıl hedeflerine ulaşmak için bir basamak olarak kullanan, takiyye yapan, sistem içinde rol alan ama hedeflerinde İslami bir iktidar olan Müslümanlarda, modern devletin münafıkları listesinde yer alırlar.
Devlet İslam’ın ilkesel düşüncesinin ne olduğunu bilen bilgi birikimine sahiptir, kitabın ve resulün ne emrettiği, neyi hedef gösterdiği, devletin kurulları tarafından bilinir o yönde strateji geliştirilir. Modern Devlet, ben Müslümanlardanım diyenlerin imanlarının sahih olabilmesi için önce kendisini inkar etmeleri gerektiğinin bilincindedir ve bu yüzden, ben Müslümanlardanım diyen hiç kimseye güvenmez, itibar etmez, onları bozgunculukla, fesat çıkarmakla suçlar, kendi paradigmasının kafirleri olarak ilan eder. Ben Müslümanım demesine rağmen, kendisiyle iş tutanları, devlet bekası için de olsa çalışanları da, kendi paradigmasının münafıkları olarak görür.
Bir Müslüman, devletten daha akıllı olmak zorundadır, böyle olmasının önünde ise hiçbir engel yoktur. Önlerinde tahrif olmamış bir kitap örnekliği ilk günkü tazeliği ile duran resuller vardır. Devletten daha akıllı olmak için akademik kariyere ihtiyaç yoktur, ölçüsü tartısı, dinin genel kuralları çok net olarak ortadadır ve bunu nebiler canlı örneklikle ortaya koymuştur.
Ret ettikleri bir hayat tarzı Müslümanlar için kurtuluş olamaz, ret edilen değerler üzerinden strateji geliştirilemez, entegre olmak ideal olandan uzaklaştırmakla kalmaz, günü birlik reel bir anlayış içinde insanı pragmatist eğilimlere sürükler. “Devlet başa, kuzgun leşe” mantığı, zafere giden her yol mübah” düşüncesi bir Müslümanın tercihi olamaz.
Fransız tarihçi Albert Sorel’in sözü bu konuda fikir verme açısından önemlidir. Sorel; “Devletler kendilerinden daha önemli ve menfaatlerinden gayri kanun tanımazlar” demektedir. Yine Fransız filozof Albert Camus, “Tüm çağdaş devrimler devlet gücüne katkı ile sonuçlanmıştır”demektedir. Bu adamların sözleri asla görmezden gelinmemelidir, çünkü Modern Devlet bu ve bu adam gibilerin görüşleri doğrultusunda kurgulanmıştır.

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

VENHAR YAZARLARI

Ahmet DURMUŞ
Ahmet DURMUŞ

İslamsız Bayram Ruhsuz Kadavraya Benzer!

Yakup DÖĞER
Yakup DÖĞER

Modern Siyasete Meşruiyet Arayışları

Mehmed DURMUŞ
Mehmed DURMUŞ

'Makul Olmak' Kazandırır

Bünyamin ZERAN
Bünyamin ZERAN

Yine Yeniden ve Hep Bir Umutla Yaşamak

Mehmet Akif COŞKUN
Mehmet Akif COŞKUN

İp Gergin, Cambaz da

Şükrü HÜSEYİNOĞLU
Şükrü HÜSEYİNOĞLU

Gazze Ulusal Sınırların Kurbanıdır

Faruk KARAASLAN
Faruk KARAASLAN

Çeç

Erdal BAYRAKTAR
Erdal BAYRAKTAR

Teyakkuz Hali

Yazarın Diğer Yazıları

  • Modern Siyasete Meşruiyet Arayışları
    30 Mayıs 2025
  • Filibeli Ahmed Hilmi’de Avrupa Siyaset ve Medeniyeti
    28 Şubat 2025
  • İçtihad Kapısı Nereye Açılır?
    2 Şubat 2025
  • İslamcılık Üzerine Düşünceler
    7 Ocak 2025
  • İslamcılık Düşüncesinin Problemleri
    27 Kasım 2024
  • Katil Kim Amerika mı İsrail mi?
    5 Ekim 2024
  • Ulus Devlet Miti Olarak Vatan
    5 Eylül 2024
  • Çok Okunan
  • Çok Yorumlanan
  • Son Eklenen
“İslam Güncellenmeli” Diyen Haham!

“İslam Güncellenmeli” Diyen Haham!

21 Şubat 2020
Cemal Granda:Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri

Cemal Granda:Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri

19 Ekim 2018
Türbanlı Anneler ve Seküler Kızları

Türbanlı Anneler ve Seküler Kızları

7 Aralık 2018
Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

30 Kasım 2018
Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

Yenilendik !

Yenilendik !

Allah’sız Bir Adalet Anlayışı Adalet Getirmez

Allah’sız Bir Adalet Anlayışı Adalet Getirmez

Kardeşim Erkan İbretlik Bir Emanet

Kardeşim Erkan İbretlik Bir Emanet

“Yükselen Aslan Operasyonu” Kimlerin Sonunu Getirebilir?

“Yükselen Aslan Operasyonu” Kimlerin Sonunu Getirebilir?

17 Haziran 2025
İran’ın Yanında Olunmazsa “Sıra Bize Gelecek”

İran’ın Yanında Olunmazsa “Sıra Bize Gelecek”

16 Haziran 2025
HAMAS’a ve İran’a Sahip Çıkmalıydık!

HAMAS’a ve İran’a Sahip Çıkmalıydık!

15 Haziran 2025
Prof. Dr. İhsan Toker Bu Hafta Sonu İktibas’ta

Prof. Dr. İhsan Toker Bu Hafta Sonu İktibas’ta

13 Haziran 2025

Çeşitli ulusal/uluslararası basın yayın organlarından Müslümanlar’ın gündemini ilgilendirebilecek haberler iktibas eden ve Kur’an merkezli tevhidi bir din algısı oluşturabilmek için çeşitli makale, kavram, kıssa, video ve fotoğraf yayınlayan ve Nebevi bir duruş sergileme gayesinde olan bir web sitesidir.

Bizlere yönelteceğiniz eleştirilere açığız. Ancak alıntıladığımız her içerikteki düşünceye tam manasıyla katılmadan da yayımladığımız olmaktadır. Bu konuda anlayışınıza sığınırız…

Kategoriler

  • Venhar Yorum
  • Venhar Makaleler
  • Ne Okunur?
  • Ne İzlenir?
  • Kavramlar
  • Venhar Röportajlar
  • Öncü Şahsiyetler
  • Süreli İslami Yayınlar
  • Alıntı Söyleşi
  • Alıntı Makale
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Etkinlikler
  • Venhar Web TV
  • Fotoğrafların Dili
  • Duyurular

Yazarlar

  • Abdi KEÇELİ
  • Ahmet ALTINOK
  • Ahmet DURMUŞ
  • Arif BOTAN
  • Bünyamin ZERAN
  • Celal SANCAR
  • Dilek BUZ
  • Erdal BAYRAKTAR
  • Erdem ZERAN
  • Hasan BAKIRCI
  • Mehmed DURMUŞ
  • Mehmet Akif ÇOŞKUN
  • Sabri AYDIN
  • Şükrü HÜSEYİNOĞLU
  • Yakup DÖĞER

E-Posta Listemize Kaydolun!

E-Posta listemize kaydolarak öne çıkan makaleleri sürekli olarak takip edebilirsiniz.

*Lütfen gerçek hesaplar giriniz.

  • Ana Sayfa
  • Her Güne Bir Ayet
  • Yazarlarımız
  • Venhar Yorum Haber
  • Küçük Müslümanlar
  • Alıntılar
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Tavsiyelerimiz Var
  • Kavramlar
  • Röportajlar
  • Venhar Web TV
  • Fotoğrafların Dili
  • Duyurular
  • Künye
  • İletişim

© 2021 Venhar Haber – Rabbi için namaz kılan ve dik duran bir nesile…

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar

© 2021 Venhar Haber – Rabbi için namaz kılan ve dik duran bir nesile…

Hoşgeldiniz!

Hesabınıza aşağıdaki bölümden giriş yapabilirsiniz

Şifremi unuttum?

Şifrenizi kurtarın

Şifrenizi sıfırlamak için kullanıcı adı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş

Add New Playlist