25 Mayıs 2022 - Çarşamba
  • Ana Sayfa
  • Künye
  • İletişim
Sık Kullanılanlara Ekle
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Venhar Haber
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar
  • Her Güne Bir AyetRAMAZAN ÖZEL
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar
  • Her Güne Bir AyetRAMAZAN ÖZEL
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Venhar Haber
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Makaleler

MEV’ÛDE’DEN SORULACAĞIZ

Yazar: Mehmed DURMUŞ
30 Temmuz 2018
Kategori: Makaleler
0 0
0
PaylaşTweetleWhatsapp ile GönderE-posta Gönder
Hemen her olayda hep aynı şeyler tekerrür ediyor: Bir hadise oluyor; toplumu üzen, ölümlerin, yaralanmaların olduğu, insan dramlarının ortaya çıktığı, sadece çok az kişinin umurunda olan, kimi yürek burkan insan dramlarının ortaya döküldüğü hadiseler bunlar. Örneğin, ayağındaki yırtık-pırtık lastik ayakkabısına rağmen, dünyanın en onurlu adamlarını bu gibi hadiselerde öğreniyor dost ve düşman… Ortalama Türk insanının bütün algılarını tepetaklak ediyor bu görüntüler.
Bu hadiselerin içerisine cinsel içerikli suçların karışması, hadisenin etkisini bir kat daha artırıyor. Şaşırtıcı bir şekilde, toplumun geneli bu tür suçları hazmedemiyor. Bundan sonra ise sıra her zamanki rutine geliyor: öncelikle olayda ölenlere yönelik baş sağlığı mesajları, varsa yaralılar, geçmiş olsun dilekleri…
Bütün bunlar alelacele yapılıyor çünkü herkesin acelesi var. Bir an önce, herkes bütün silahlarını alıp, baltalarını keskinleştirip, savaşa tutuşması gerekiyor… Hadise, bir an önce kendi haline terk edilmiş, hesaplaşma başlamıştır. Dem bu demdir; bu fırsat asla kaçmamalıdır.
İşte bu aşamadan sonra, olayla ilgili en makulünden en saçma olanına, en itidalli olanından en kışkırtıcı olanına kadar her türlü beyanata rastlamak mümkündür.
Herkes, orta yerde duran müessif hadise üzerinden kozunu paylaşmaktadır. Koz paylaşımında oyunun kuralları da aşağı yukarı bellidir: ‘Muhalefet’ adında bir rol üstüne yatmış olan ensesi kalın, tuzu kurular zümresi, en bayağı, en aşağılık, en nezaketsiz, en kaba yöntemlerle iktidardakileri suçlayacak, fırsatı kaçırmama pahasına, en arlanmasız saldırı yöntemleriyle, kendi lehlerine, iktidarın aleyhine, durumdan vazife çıkartacaklardır… çünkü misyonları budur.
İktidar denilen canavara yaslananlar da, aynı yöntemlerle, önce muhaliflerine cevap yetiştirecekler ve ardından, olaydan duydukları üzüntüyü dile getirecekler, olayın faillerinin en kısa zamanda bulunup adalete teslim edileceğini, layık oldukları cezaya çarptırılacaklarını söyleyeceklerdir. Bu esnada, olayda ölenlerin yakınları ya da mağdurlar ziyaret edilecek, ağlayanlarla birlikte ağlanacak, onlarla birlikte şikâyetçi olunacaktır.
Öte yandan gazeteci-yazar, sanatçı, müzisyen, sporcu, iş adamı, akademisyen gibi kesimlerden oluşan belirli bir zümre de, olayın bir yerlerinden tutup, kendi zaviyesinden, kendi bildiği doğrular üzerinden ve kendi lisanı/üslubu çerçevesinde bir okuma geliştirmektedir. Apaçık bir gerçek varsa o da şudur ki, herkes olayı kendi dünyasına çekmekte, kendisi olayın ‘yanına’ gitmemektedir.
İşaret edilen kesimlerden hemen hiç kimse, olan-bitenden hareketle doğrulara gitmenin peşinde olmayıp, kendi doğrularını, vakıaya söyletmenin hesabını yapmaktadır. Yani hemen herkes mevcut olayı, “ben dememiş miydim!” edasıyla, kendi tezlerinin doğruluğunun kanıtı olarak tescillemek istemektedir.
Sözü artık Mersin’de işlenen o kahredici cinayete getirebiliriz. Bu cinayete üzülmeyecek bir insan, yüreği yanmayacak bir anne-baba, utancından başını önüne eğmeyecek bir erkek, yüreği volkan gibi patlayacak denli dolmayan bir anne tasavvur edemiyorum. Olayın faili/faillerine yönelik söyleyecek bir sıfat bulmakta zorlanıyoruz. Ama işte bir gerçek var ortada; bu cinayeti bir ‘beşer’ işledi. Bu kahpe cinayet ilk değil, herhalde son da olmayacaktır. Öldürülen kız çocuğu böyle bir hakaret ve saldırıyı asla hak etmedi. Allah’ın tayin ettiği yaşama hakkını, yine Allah’ın tayin ettiği sebeplerin dışında hiç kimse alamaz. Allah’ın, “Haklı bir sebebe dayanmadıkça, O’nun muharrem kıldığı cana kıymayın…” uyarısı tam da bunu bildirmektedir.
Ama bir de olaya şöyle bakmak gerekmekte değil midir: Bu kızcağız (bir nevi mev’ûde: 81/8-9), bir hayatın, belli bir hayat tarzının kurbanı değil midir? Rabbimiz, diri diri toprağa gömülen kız çocuğu ile ilgili hesap sorulacağını bildirmektedir: Bu kız hangi günahtan dolayı öldürüldü?! Özgecan adındaki kız çocuğunun katli bu sorgunun kapsamı dışında mı bırakılacaktır? Bunu hiç kimse iddia edemez.
Evet, burada bir günâh, çok büyük bir günâh bulunmaktadır; kimsenin sahip çıkmadığı, ortada, sahipsiz kalmış bir günâh… Daha doğrusu bu günâhın faturası bir tek kişiye kesilmektedir, olayın katil canavarına. Bu zavallı yaratık, ileriki günlerde bir cezaevine konduğunda çok büyük ihtimalle oradaki hükümlüler tarafından infaz edilecek ve toplumun da vicdanı rahatlamış olacaktır…
Peki, Allah Teâlâ, mev’ûde’nin günahını kime soracaktır? Bu gözü dönmüş katile mi?
Sanırım, zikri geçen katil, bu olayda sorgulanacak en son kişi olacaktır.
Sadede gelmek gerekirse: Yeryüzünde son Nebî’nin bıraktığı mücadele, kaldığı yerden devam etmelidir. Bu, hayat Allah’a mı tahsis edilmeli, beşere mi ekseninde bir mücadeledir. Bu mücadelede, mev’ûdeleri, yaşayacağı toplum içerisinde hiçbir güçlü donanımla donatmayan, onları sadece özgürlük, insan/kadın hakları, kadının ekonomik bağımsızlığı gibi, kadını sadece tuğyana sevk edici, gerçek hayatta ona hiçbir değer katmayan, sadece istikbar ve istiğna duygularını harekete geçirmeye yarayan ayartıcılar silsilesi inzar edilmesi gereken önemli bir kanadı temsil etmektedir.
Tabi ki çok basit şekilde, ülkede İslam egemen olursa, bütün bu cinayetler olmayacak gibi naiv bir iddiada bulunmak değil amacımız. Lakin yaşanan bunca kötülüklerin, kendisine maruz kaldığımız sosyal-siyasî şartlardan bağımsız olduğu iddia edilebilir mi? İslamsız bir toplum inşası insanlığa hayır getirebilir mi?
Yeryüzünde insana gerçek anlamda saygı, cenabet dillerden dökülen mülevves ‘sevgi’ değil, gerçek sevgi, kanaatkârlık, merhamet, paylaşım, insana güler yüz, kıskanmama, tahammül, sabır gibi en ulvî erdemler Allah’a tahsis edilmiş hayattan başka nerede bulunabilir ki?
Ortada kahpe bir cinayet var ve bunun üzerinden belirli bir kesim, adeta “inadına günâh, inadına haram, inadına fahşa ve münker!” demekte, ahlaka ve iffete dair her ne varsa, hepsini tahkir etmekte, hatta meydan okumaktadır. Evet, günahlardan kaçınma çağrısına meydan okunmaktadır. Allah’ın, temiz toplum olmamıza yönelik bütün yüce emirleri ti’ye alınmaktadır. Tıpkı Lut kavmi gibi, “temiz kalmak isteyen kimseler” (7/82; 27/56) olarak mü’minler horlanmaktadır.
Ne kadar kadına yönelik saldırılar olsa da, toplumun sevk edildiği özgürlükçü, kutsaldan arındırılmış hayata inadına devam edasında, günaha yaslanarak, marufa, hayra ve takvaya karşı diklenilmektedir. İstenmektedir ki, hem arzu ettikleri kadar günaha dalsınlar, şerri yaysınlar, fahşâ ve münkeri geçerli kılsınlar ama hiç kimse onlara, birtakım cinayetler üzerinden vaaz etmeye kalkmasın!
Rabbimiz bizleri, içine düştüğümüzde sadece zulmedenleri kuşatmayacak olan, bütünüyle toplumu harap edecek olan bir fitneye karşı uyarmaktadır. (8/25). Bu fitneden nasıl korunabiliriz acaba? Bu fitneden korunabilmek için, öncelikle bir ‘fitne’ bilincinin oluşturulması gerekmez mi? Fitne; kime ve neye göre? Bir müslümanın fitne dediği şeyin, bir fasık ya da bir müşrikin nazarında ‘iyilik’ olacağı kesindir. Demek ki bilincimizi oluşturacak kavramlardan başlamak gerekir işe.
Bir gencecik kızcağızın canıyla sonlanan trajediye hiçbir yürek dayanmaz. Katillerine herkes en büyük lanetleri okumaktadır. Ama şu çok nazik durum, pek fazla dikkat çekmemektedir: Bizler toplum olarak hayatımızı ıslah etmezsek, hepimizi, Özgecan’ın yaşadıklarından daha kötü bir akıbet beklemektedir. Bu dünyada en vahşi şekilde can versek de, sonuçta bu acı belirli bir sürede olup bitmektedir ama ahiretteki acıların süresi ‘ebedîlik’tir. Günâh toplumu olmak dünyayı bize cehennem yapmaktır ve bu yetmiyormuş gibi, bir de bizi asıl cehenneme hazırlamaktadır.
Bu acı gerçeğin üstünde ise bir mücrimler zümresi tepinip durmaktadır.
Allah’ın bizim için tensip ettiği hayat düzenine dönmekten, Allah’a büyük bir tevbe ile tevbe etmekten başka çıkar yolumuz yoktur.

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

VENHAR YAZARLARI

Şükrü HÜSEYİNOĞLU
Şükrü HÜSEYİNOĞLU

Tribünlere Oynamak

Mehmed DURMUŞ
Mehmed DURMUŞ

Hint Hilafet Hareketi

Ahmet DURMUŞ
Ahmet DURMUŞ

Okuma(ma)nın Zararları

Yakup DÖĞER
Yakup DÖĞER

İslamcılığın Kurucu Kavramlarından İctihad

Mehmet Akif COŞKUN
Mehmet Akif COŞKUN

Gözyaşlarımızın Coşkusundan Doğar Suretlerimiz

Bünyamin ZERAN
Bünyamin ZERAN

Bayramın İçinde Bir Çocuk

Ahmet ALTINOK
Ahmet ALTINOK

Tepkiselliğin Müslümanlar Üzerindeki İzdüşümü

Erdem ZERAN
Erdem ZERAN

Kültürel İkilik

Yazarın Diğer Yazıları

  • Hint Hilafet Hareketi
    10 Mayıs 2022
  • Mehmet Kantar Ağabeyin Yolculuğu
    23 Mart 2022
  • Müşriklerden Olma!
    15 Mart 2022
  • Doğru Ya da Yanlış Ekinleriz
    1 Mart 2022
  • Mustafa İslamoğlu Nereye Konuşuyor
    8 Şubat 2022
  • Ey İnsan
    17 Ocak 2022
  • Bir Ekonomik Tetikçinin İtiraflarına Kulak Verelim mi?
    12 Ocak 2022

Çeşitli ulusal/uluslararası basın yayın organlarından Müslümanlar’ın gündemini ilgilendirebilecek haberler iktibas eden ve Kur’an merkezli tevhidi bir din algısı oluşturabilmek için çeşitli makale, kavram, kıssa, video ve fotoğraf yayınlayan ve Nebevi bir duruş sergileme gayesinde olan bir web sitesidir.

Bizlere yönelteceğiniz eleştirilere açığız. Ancak alıntıladığımız her içerikteki düşünceye tam manasıyla katılmadan da yayımladığımız olmaktadır. Bu konuda anlayışınıza sığınırız…

Kategoriler

  • Venhar Yorum
  • Venhar Makaleler
  • Ne Okunur?
  • Ne İzlenir?
  • Kavramlar
  • Venhar Röportajlar
  • Öncü Şahsiyetler
  • Süreli İslami Yayınlar
  • Alıntı Söyleşi
  • Alıntı Makale
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Etkinlikler
  • Venhar Web TV
  • Fotoğrafların Dili
  • Duyurular

Yazarlar

  • Abdi KEÇELİ
  • Ahmet ALTINOK
  • Ahmet DURMUŞ
  • Arif BOTAN
  • Bünyamin ZERAN
  • Celal SANCAR
  • Dilek BUZ
  • Erdal BAYRAKTAR
  • Erdem ZERAN
  • Hasan BAKIRCI
  • Mehmed DURMUŞ
  • Mehmet Akif ÇOŞKUN
  • Sabri AYDIN
  • Şükrü HÜSEYİNOĞLU
  • Yakup DÖĞER

E-Posta Listemize Kaydolun!

E-Posta listemize kaydolarak öne çıkan makaleleri sürekli olarak takip edebilirsiniz.

*Lütfen gerçek hesaplar giriniz.

  • Ana Sayfa
  • Her Güne Bir Ayet
  • Yazarlarımız
  • Venhar Yorum Haber
  • Küçük Müslümanlar
  • Alıntılar
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Tavsiyelerimiz Var
  • Kavramlar
  • Röportajlar
  • Venhar Web TV
  • Fotoğrafların Dili
  • Duyurular
  • Künye
  • İletişim

© 2021 Venhar Haber – Rabbi için namaz kılan ve dik duran bir nesile…

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Ana Sayfa
  • Her Güne Bir Ayet
  • Yazarlarımız
  • Venhar Yorum Haber
  • Küçük Müslümanlar
  • Alıntılar
    • Alıntı Makale
    • Alıntı Söyleşi
  • İslam Dünyası
    • Filistin
    • Suriye
    • İran
    • Irak
    • Arakan
    • Pakistan
    • Yemen
    • B.Arap Emirlikleri
    • Diğer
  • Dünya
    • Ortadoğu
    • Amerika
    • Avrupa
    • Asya
    • Afrika
    • Diğer
  • Türkiye
    • Aile ve Çocuk
    • Aktüel
    • Eğitim
    • Ekonomi
    • Kültür & Sanat
    • Siyaset
  • Tavsiyelerimiz Var
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Kavramlar
  • Röportajlar
  • Venhar Web TV
  • Fotoğrafların Dili
  • Duyurular
  • Künye
  • İletişim

© 2021 Venhar Haber – Rabbi için namaz kılan ve dik duran bir nesile…

Hoşgeldiniz!

Hesabınıza aşağıdaki bölümden giriş yapabilirsiniz

Şifremi unuttum?

Şifrenizi kurtarın

Şifrenizi sıfırlamak için kullanıcı adı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş

Add New Playlist