23 Eylül 2023 - Cumartesi
  • Ana Sayfa
  • Künye
  • İletişim
Sık Kullanılanlara Ekle
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Venhar Haber
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Venhar Haber
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Makaleler

MEMLEKET MESELELERİ

Yazar: Dilek BUZ
25 Temmuz 2018
Kategori: Makaleler
0 0
0
PaylaşTweetleWhatsapp ile GönderE-posta Gönder

Bir arkadaşımla “memleket meselelerini” değerlendiriyorduk. Biraz ters düşmüştü fikirlerimiz. En sonunda bana memleketi nasıl gördüğümü anlatmamı istedi. Belli ki düşüncelerini, yapacağım tanımlama üzerinden yürütecekti. Kendi kendime “adil ve anlaşılır olmalıyım” dedim. Öyleyse nasıl bir tanımlama yapmalıydım? Ben gördüklerimi, siyasi, sosyal ve ekonomik tabloyu, bir uzman gibi ifade edemezdim. Ben uzman değildim ve uzmanların diline yabancıydım. Gördüklerimi, nasıl kendi gözümle okuyorsam, anlatırken de kendi dilimi kullanmalıydım. Ve arkadaşıma bir teklifte bulundum. Daha bu sabah yapmış olduğum bir gözlemi anlatacaktım. Değerlendirmeyi ise kendisi yapacaktı. Kabul etti. Ve ben de anlatmaya başladım.

“Bu sabah resmi bir işimi halletmek üzere şehir merkezine gittim. Otobüsten indim ve sabah telaşında olan büyükşehir insanlarının arasına katıldım. Sanki herkes benle aynı yere gidiyormuşçasına adım yarıştırıyordu. Birkaç yüz metrelik kaldırım yarışını başarıyla sürdürmeme rağmen sonlara doğru yavaşladım. Güzergâhımın hemen yakınında “büyükşehir meyve sebze hali” vardı. Kaldırım yoluna devam etmek yerine dar bir alana sıkıştırılmış olan halin içerisinden geçmek istedim. Hiçbir işim yoktu orada ama çocukluktan beri bu tür yerler ilgimi çekerdi. Daha önce de aynı yerden birkaç defa geçmiştim. İyi bir şeyler hatırlamasam da, dayanamadım ve hale doğru yöneldim. İçinden hızla geçecektim ve bir sabah telaşına ortak olacaktım. Hem bu şehir halinde sadece meyve sebze satılmıyordu. Et-balık ürünleri, tava tencere çaydanlık gibi mutfak ürünleri, emayeciler ve tamirciler, baharatçılar ve şarküteriler, kaçak sigaracı ve tütüncüler, el yapımı bıçaklar ve çamaşırcılar, çaycılar, simitçiler… Kimler ve ne işler, ne işler vardı orada. Sanki semt pazarı, çarşı, hal hepsi bir aradaydı orada. Belki de bu hengâme ilgimi çekiyordu. Neticede “hareket olan yerde bereket vardır” öğretildi bizlere.

Her neyse, yürüdüğüm kaldırımdan halin girişine doğru yöneldim. Zaten rahatça görülüyordu, yakın bir mesafedeydi. Girişe yaklaştım. İlk başta kale girişini andıran kapı çevresi esnafına ve müşterilerine hiç dikkat etmedim. Gözüm hal içindeydi. Birkaç serseri omuzdan son anda sakınarak kapıdan içeri adımımı attım. Kısa ama karanlık bir bölümdü bu kapı girişi. Yaklaşık dört metre boyu vardı. Zemine siyah, geniş ama farklı ölçülerde ki kesme taşlar döşenmişti. Bu taşların sünger gibi bir yapısı vardı sanırım. Bunu düşünmeme sebep olan, taşlardan fışkıran, inanılmaz ağır bir kokunun burnumun direğini düşürmesiydi. Peynir suyu, küf ve insan idrarından oluşan karışımı daha önce bu kadar net hatırlamıyordum. (Zira daha önce hep kış aylarında gelmiştim. Demek ki toprak gibi, kar gibi, yağmur gibi soğuk da bazı ayıplarımızı saklayabiliyormuş.) Tereddüt ettim içeri girip girmemeye. Sonra içeride bu kokunun olmayacağını düşünüp içeri girmeye çalıştım. Üç dört adım daha attım. Sol girişte et ve tavuk ürünleri satan bir esnaf tezgahı gördüm. Aramızdaki mesafeye rağmen, tezgaha doldurulmuş, rengi gümüş griye dönmüş tavuk bonfilelerini rahatça görebiliyordum. Tezgahtaki kirli etiket de dikkat çekiciydi. Normal piyasa fiyatlarının neredeyse üçte biri gibi bir fiyat yazılıydı. Fiyat etiketi başına toplanan potansiyel müşteri kitlesi ise en az elli yaş ve üzeri insanlardı. (En az dört beş kişi vardı). Bir fiyat etiketine bir de tezgahtaki gümüş gri etlere bakıyorlardı.

Tavukçunun hemen yanında gerçek bir hal esnafı vardı. Tezgahını renkli renkli meyve sebzelerle doldurmuştu. Tavukçunun karanlık, kasvetli havasının aksine, tezgahın üstünü birçok lambayla aydınlatmıştı. Halin çatı kısmından sabah güneşi kısmen içeri süzülse bile içeriyi tam aydınlatamıyordu. Dolayısıyla yapay ışık altında meyve sebze sergileniyordu. Henüz pek müşterileri yoktu ama çocuk yaştaki işçilerin azimle boş kasaları istif etmeye çalıştıklarını görüyordum. Bu arada kasa diplerindeki ezik-çürük seçilmişleri ortadaki geniş kasaya boşaltıyorlardı. Bunu gören ve kenarda bekleyen toplayıcılar hemen kasa başına üşüşüp, seçilenleri tekrar seçiyorlardı. Belli ki eve öğün çıkarmaya çalışıyorlardı.
Saniyeler içinde tanık olduğum bu iki esnaftan başka içeride bir şey göremedim. Halin içine girdiğimde ilk bakışım giriş kapısının solundaki tezgahlar olmuştu. Sağ tarafına bakma fırsatım olmamıştı. Zira attığım her adımda duyduğum kokunun dozu artıyordu. Hatta yeni kokular da ekleniyordu. Nerden geldiğini bilmediğim yoğun bir sakadat ve insan teri kokusu hissetmiştim. Tam halden çıkmak üzere dönecektim, son bir şey gözüme çarptı. Orta yaşın epey üzerinde olan bir kadın ve erkek, kol kola girmiş, kaba kahkahalar, abartılı neşeli haller işliğinde hal içinde geziyorlardı. Elleri boş olduğuna göre alış veriş de yapmıyorlardı. Adam yetmişli yıllarda “beyefendi” diye karşılanacak şekilde takım elbiseler giymiş, seyrek saçlarını sıkıca taramış, siyah sivri burun ayakkabıları boyamış, cilalamıştı. Bir elinde dumanı tüten sigara tutuyor, diğerini de göbeğine yapıştırmış, koluna hanımı takmış gezdiriyordu. Hanım da, enteresan şekilde yanındakine uyum sağlamıştı. Yapılı saçlar, tiril tiril beyaz gömlek, büyük ve çok parlak siyah bir çanta.. Yürümesini zorlaştıracak kadar sivri topuklu bir ayakkabı. Abartılı makyaj.. “Bu tiplerin burada işi ne” diye düşündüm bir an. Ama daha uzun seyredecek kadar sabrım da takatim de kalmadı. Sırtımı döndüm ve uzaklaşmak istedim.
Hal içinde gördüğüm, gezinmekte olan en az beş yüz kişi vardı. Bu kokuya nasıl dayanabildiklerine dair hiçbir fikrim yok. Enteresan olan iğrenç kokunun hariçten değil, bizzat satılan ürünlerden ve ürünleri satanların kendilerinden kaynaklanmasıydı. Ağız kokuları ter kokularına, et kokusu peynir kokularına, kanalizasyon kokusu balık kokularına karışıyordu. Balık dedim de, tam kapıdan kendimi dışarı attım sağa dönüp uzaklaşmak istedim. Tam karşımda balık lokantası vardı. Lokanta önünü kapatan cam çerçeveler sonuna kadar açılmış balık ızgara yapılan tezgah ortaya çıkmıştı. Siyah ızgara üzerinde küçük balıklar kızarıyordu ve ızgaranın köşesinden (balık yağı olsa gerek) yağ sızıyordu. Bu yağın bir kısmı tezgahtan aşağı süzülmüş, kirli bir leke bırakmıştı. Lokanta içinde yemek yemekte olan birkaç müşteri görünüyordu. Lokanta çalışanı olan genç bir kız, elinde, arasını açtığı ekmekle son balıkların kızarmasını bekliyordu. Firma forması olan açık mavi bir gömlek giyinmişti. Başına taktığı yarım şapka ve önüne bağladığı kıpkırmızı renkteki önlükte de firma logosu okunuyordu. Mavi ve kırmızı renkler arasına sıkışan küçük ve beyaz yüzünde, uyku mahmurluğunu herkes görebilirdi. Ama sakin ve kayıtsız bir hali vardı. Bu inanılmazdı. Zira kaçmakta olduğum yoğun ve pis kokunun yönü, tam da o istikamette idi. Hatta bu nedenle yönümü yeniden değiştirmek zorunda kalmıştım.

Rüzgar yönüne ters yürümeye başlayınca kokunun takibinden kurtuldum. Ama gözüme takılan görüntülerden ve aklıma takılan sorulardan kurtulmak kolay olmadı. Bu kötü kokuların ortasında, bir balık lokantasında, o yaştaki bir kız çocuğunu çalışmaya zorlayan neydi? Velev ki aç bile olsa birisi, orada iştahla yemek yediren neydi? Sabahın o saatinde beyefendi ve hanımefendiye hali gezdiren, kokmuş olduğu malum olan et ve diğer ürünlerin başına insanları toplayan, geceleri halin duvarına pisleyen sarhoşları ve gece kuşlarını görmezden gelen, vergisi alınmamış sigarayı kaçak ama geriye kalan ne varsa yasal sayan neydi ya da kimdi?

Bir dakika bile sürmeyen teşebbüsüm hüsranla sonuçlanmıştı. Fakat zihnim inanılmaz derecede açılmıştı. Gözlerim dakikada milyon fotoğraf çekebilen kameraya dönüşmüştü. Her sesi, her görüntüyü, her kokuyu kaydetmiştim bir anda. İnsanların yaşlarını, tiplerini, konuşmalarındaki şivelerini, yanlarında ya da ellerinde taşıdıkları eşyalarını, gözlük ya da kulaklıklarını, bakışlarını, kokularını… Her şeyi hatırlıyorum. Ve ben bu tabloyu her gün gördüğümü, her gün yaşadığımı, hatta o tablonun bir parçası olduğumu şimdi daha iyi anlıyorum. Evet, büyükşehrin merkezindeki kirli, zavallı, karmaşık ve kokmuş sebze meyve hali ve müşterileri, aslında yaşadığım toplumun küçük bir yansımasıydı. Kimi bu pis ve kokmuş dünyanın öznesi olmuştu, kimi de nesnesi. Kimi ızgarada balık, kimi tezgahta tavuk.. Kimi aç kalmış ihtiyar, kimi doymayan gençlik. Sigaranın dumanı aynı çıksa bile kimi kaçak, kimi yasal.. kimi sünger olmuş taş, kimi de……..

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

VENHAR YAZARLARI

Mehmed DURMUŞ
Mehmed DURMUŞ

İslam'ın Gücü

Ahmet ALTINOK
Ahmet ALTINOK

Kardeşim Erkan İbretlik Bir Emanet

Şükrü HÜSEYİNOĞLU
Şükrü HÜSEYİNOĞLU

Değişim, Zorunlu Bir İstikamet midir?

Faruk KARAASLAN
Faruk KARAASLAN

Bireysel Ahlaktan, Bireysel Üst Ahlaktan Vasat Ümmet Ahlakına

Abdi KEÇELİ
Abdi KEÇELİ

İyiliği Emretmek ve Kötülükten Alıkoymak

Ahmet DURMUŞ
Ahmet DURMUŞ

Dalaletten Hidayete, Oradan Nereye…

Mehmet Akif COŞKUN
Mehmet Akif COŞKUN

Çocuktuk İşte

Bünyamin ZERAN
Bünyamin ZERAN

Hayal İle Kurgu Arasında

Yazarın Diğer Yazıları

  • “Batı Dersleri”
    23 Aralık 2018
  • Çocuklar Masum Değildir
    26 Temmuz 2018
  • Mülteci
    25 Temmuz 2018
  • KÜF
    25 Temmuz 2018
  • DOKTOR VE HASTA
    25 Temmuz 2018
  • ÇAYIN HİKAYESİ
    25 Temmuz 2018
  • Bir Sonbahar Yazısı
    25 Temmuz 2018
  • Çok Okunan
  • Çok Yorumlanan
  • Son Eklenen
“İslam Güncellenmeli” Diyen Haham!

“İslam Güncellenmeli” Diyen Haham!

21 Şubat 2020
Cemal Granda:Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri

Cemal Granda:Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri

19 Ekim 2018
Türbanlı Anneler ve Seküler Kızları

Türbanlı Anneler ve Seküler Kızları

7 Aralık 2018
Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

30 Kasım 2018
Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

Allah’sız Bir Adalet Anlayışı Adalet Getirmez

Allah’sız Bir Adalet Anlayışı Adalet Getirmez

Yenilendik !

Yenilendik !

Kardeşim Erkan İbretlik Bir Emanet

Kardeşim Erkan İbretlik Bir Emanet

“İnsanı Bilmeyen İlahiyatçı, Tarihi Nasıl Bilsin?”

“İnsanı Bilmeyen İlahiyatçı, Tarihi Nasıl Bilsin?”

23 Eylül 2023
Rahatlık Müritleri

Rahatlık Müritleri

23 Eylül 2023
Coca-Cola Varlığını ABD İç Savaşı’na Borçlu

Coca-Cola Varlığını ABD İç Savaşı’na Borçlu

22 Eylül 2023
Haklısın Ama…

Haklısın Ama…

22 Eylül 2023

Çeşitli ulusal/uluslararası basın yayın organlarından Müslümanlar’ın gündemini ilgilendirebilecek haberler iktibas eden ve Kur’an merkezli tevhidi bir din algısı oluşturabilmek için çeşitli makale, kavram, kıssa, video ve fotoğraf yayınlayan ve Nebevi bir duruş sergileme gayesinde olan bir web sitesidir.

Bizlere yönelteceğiniz eleştirilere açığız. Ancak alıntıladığımız her içerikteki düşünceye tam manasıyla katılmadan da yayımladığımız olmaktadır. Bu konuda anlayışınıza sığınırız…

Kategoriler

  • Venhar Yorum
  • Venhar Makaleler
  • Ne Okunur?
  • Ne İzlenir?
  • Kavramlar
  • Venhar Röportajlar
  • Öncü Şahsiyetler
  • Süreli İslami Yayınlar
  • Alıntı Söyleşi
  • Alıntı Makale
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Etkinlikler
  • Venhar Web TV
  • Fotoğrafların Dili
  • Duyurular

Yazarlar

  • Abdi KEÇELİ
  • Ahmet ALTINOK
  • Ahmet DURMUŞ
  • Arif BOTAN
  • Bünyamin ZERAN
  • Celal SANCAR
  • Dilek BUZ
  • Erdal BAYRAKTAR
  • Erdem ZERAN
  • Hasan BAKIRCI
  • Mehmed DURMUŞ
  • Mehmet Akif ÇOŞKUN
  • Sabri AYDIN
  • Şükrü HÜSEYİNOĞLU
  • Yakup DÖĞER

E-Posta Listemize Kaydolun!

E-Posta listemize kaydolarak öne çıkan makaleleri sürekli olarak takip edebilirsiniz.

*Lütfen gerçek hesaplar giriniz.

  • Ana Sayfa
  • Her Güne Bir Ayet
  • Yazarlarımız
  • Venhar Yorum Haber
  • Küçük Müslümanlar
  • Alıntılar
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Tavsiyelerimiz Var
  • Kavramlar
  • Röportajlar
  • Venhar Web TV
  • Fotoğrafların Dili
  • Duyurular
  • Künye
  • İletişim

© 2021 Venhar Haber – Rabbi için namaz kılan ve dik duran bir nesile…

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Ana Sayfa
  • Her Güne Bir Ayet
  • Yazarlarımız
  • Venhar Yorum Haber
  • Küçük Müslümanlar
  • Alıntılar
    • Alıntı Makale
    • Alıntı Söyleşi
  • İslam Dünyası
    • Filistin
    • Suriye
    • İran
    • Irak
    • Arakan
    • Pakistan
    • Yemen
    • B.Arap Emirlikleri
    • Diğer
  • Dünya
    • Ortadoğu
    • Amerika
    • Avrupa
    • Asya
    • Afrika
    • Diğer
  • Türkiye
    • Aile ve Çocuk
    • Aktüel
    • Eğitim
    • Ekonomi
    • Kültür & Sanat
    • Siyaset
  • Tavsiyelerimiz Var
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Kavramlar
  • Röportajlar
  • Venhar Web TV
  • Fotoğrafların Dili
  • Duyurular
  • Künye
  • İletişim

© 2021 Venhar Haber – Rabbi için namaz kılan ve dik duran bir nesile…

Hoşgeldiniz!

Hesabınıza aşağıdaki bölümden giriş yapabilirsiniz

Şifremi unuttum?

Şifrenizi kurtarın

Şifrenizi sıfırlamak için kullanıcı adı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş

Add New Playlist