Bugün ‘Dünya Kadınlar Günü’ oluyormuş. Bu günün tam bir kandil kıvamında kutlanması uğrunda her geçen sene biraz daha mesafe alınmaktadır.
Kadınlar günü adında yeni bir ‘modern kandil’ günü ihdas edilmesini, dünyayı tekleştirme amacı güden bir medeniyet adına çok görmemek gerekir. Çünkü dünyayı yedi başlı ejderha gibi istila etme sürecinde olan söz konusu medeniyet için böylesine -‘mübarek’ yerine, ‘çok anlamlı ve önemli’ / rantabl- gün ve gecelere şiddetle ihtiyaç vardır.
Modern toplum tanrıyı hayatından kapı dışarı etmiştir; öyle demektedir. Tanrıdan boşalan yeri ise, başka pek çok tanrılarla doldurması zaruridir. Dünya kadınlar günü, Kilisenin yerine eğlence sektörünü, alış-veriş ve tüketim merkezlerini, çarşıyı, bankayı v.b. geçiren bir dünya görüşünde dört elle tutunulacak önemli bir ‘kandil’ günüdür. Allah mefhumu hayatından çıkartılan insanın ruhu açtır ve kutlayacak, hareket etmesini sağlayacak, sloganlar atacak bir etkinlik aramak durumundadır.
İslam’sız bir dünyada biyolojik ve fizyolojik varlıklarını sürdürmekte olan insanların, iblisin bütün gücüyle kışkırtılan ve nerede duracağı bir türlü kestirilemeyen duygularının tatmini için böylesi günlere gerek vardır. İslam, bizzat insan eliyle ortaya çıkartılan, insanın bizatihi kendisiyle alakalı olan bir davranış biçiminden/ahlaktan bahseder. Bu davranış biçiminin/ahlakın adı tuğyandır. Evet, insan tuğyan eden bir varlıktır, yani insan tağutlaşmaya yatkındır ve en uygun koşulları bulur bulmaz, hemencecik tağutlaşmaktadır. Tağutlaşmak, Allah’ın yerine insanı oturtma hevesidir. Tabi ki bu bir zihinsel tasavvurdur ama tezahürleri son derece belirgin, somut ve gerçekçidir. Yani tağutlaşmak öyle görünmeyen, var mı, yok mu bilinemeyecek kadar tesirsiz, hayali bir varsayım değildir.
Modern batı uygarlığı erkeği olduğu gibi, kadını da tağutlaştırmaktadır. İlk çıkış noktası olarak hangi tarihe, nasıl bir olaya atıf yaptıklarının hiç önemi yoktur: Dünya kadınlar günü, kadını tağutlaştırmanın önemli duraklarından biridir. Daha doğrusu bir kült, bir tapınma biçimidir.
Böylesine modern bur tapınç batı uygarlığında elbette bir yere oturmaktadır. Buna şaşırmak, Nuh kavminin Vedd, Suva, Yeus, Yeuk gibi tanrıları Allah’a denk tutmasına ‘şaşırmak’ gibi bir şeydir.
Fakat geçmişinde İslam bulunan, halen de İslam’la bağlarının güçlü şekilde sürdüğü kanısında olan toplumların bu tapınma biçimlerine koşar adım ilerlemeleri, aslında büyük çapta bir ‘din değiştirme’ iradesinin dışa vurumlarından başka nedir ki? Belki birilerimiz hala olayın vahametini görememekte ısrarcılarsa da, kendilerini İslam’a nispet eden bir toplumun, İslam’dan aldıkları bütün kavramları, değer yargıları, temel ilke ve amentüleri birer birer elden geçirilmekte, bir putperest amentüsü topluma yudum yudum içirilmektedir.
Devletin zirvesinden başlayarak, en alt katmanına doğru, putperest bir medeniyetin bu değerleri büyük bir tazim ve hürmet diliyle terennüm edilmektedir.
Kitabımız Kur’an mütemadiyen, Allah’ın Dinini ‘itina ile’ tahrif etmiş bulunan, Yahudi ve Hristiyan adını almış iki dini geleneğin şirk kültürlerine karşı bizleri sürekli uyarırken, topluma hükmeden sosyal ve siyasi güç odaklarının gayet ‘istikrarlı’ bir şekilde müşrik batı medeniyetinin değer, kavram ve kurumlarını empoze etmeleri acaba neden gerekli bir tepkiyi doğurmamaktadır? Putperest batı -veya doğu- medeniyetlerine kesin bir tavır almadan, ‘ülkenin düşmanlarıyla mücadele’ gibi sözler söylem olmaktan başka bir anlam ifade etmekte midir? Başka medeniyetlere tavır almak, ancak İslam’a gerçekten iman etmek, Allah’ı yegâne ilah olarak tanımakla mümkündür.
Allah’ın tek ilah, İslam’ın tek Din, Kur’an’ın tek hayat rehberi, Rasulullahın tek örnek dinî merci olarak kabul edilmediği bir din ve dünya algısı bize ait değildir.
‘Kadınlar Günü’ gibi modern kandiller, geleneksel kandillerin erişemediği alanlarda İslam’ın en mukaddes değerlerini bozmak, ‘kadın’ derken, aslında erkeği de ayırmaksızın, İslam müessesesinin yapısını sökmek isteyen bir ‘sivil toplum’ hareketidir. Bu gidişin çıkış noktasında kilise-vari bir ‘İslam’ gözükmektedir.
Allah erkek ve kadını birbirine eş yaratmış, ikisi birlikte, birbirini bütünleyerek, kendilerini var eden Allah’a iman ve itaat ederek bir tevhid ailesi oluşturmalarını murad etmiştir. İslam kadını sadece Allah’tan buyruk alır. Sadece İslam’ın değerlerini değer kabul eder. Kadına ‘hak’ namına ne varsa, sadece Allah verir. ‘Kadınlar Günü’ gibi günler ise kadını Allah’tan müstağni kılma girişimidir.
İslami değerlerimizin erozyondan heyelana dönüştüğü bu dönemlerde, Âd ve Semûd kavimleri misali helaklere maruz kalmamak için Hûd ve Salih Peygamberler gibi uyarılara ihtiyacımız vardır.