Dönemleri belirleyen durumlar olur her zamana. İnsanın olduğu dönemlerle ilgilidir bu da. İnsanların içinde bulundukları ruh, ortam, düşünce biçimleri, hayat anlayışları ortamı belirliyor. Hiçbir şey kendiliğinden oluşmuyor. Hayatı anlamlandıran, bereketlendiren, hızlandıran ve durağanlaştıran da insan.
Dünyayı saran, bir karabasana dönüştüren, içinden çıkılamaz duruma dönüştüren hakikat düşüncesinden ve onu oluşturan bilinçten uzaklaşmalardan kaynaklanıyor. Değişin bir düzen var. Doğasında ve rutininde olması gerekirken tersinden işleyen ve yürüyen bir hâl var.
Yanlışlarda ısrar ve bunları doğru sunma veya ters ve çarpık düşünüşlerle insanların zihinlerini karıştırma başlıca yöntem. Çünkü hakikatin önü kapatılıyor, üstü örtülüyor ya da.
İslâm ile karşıtları arasındaki çatışma tarihin başlangıcından itibaren var. Şeytanlar da bu dünyanın gerçeği. İnsanın kendi içinde dolaşan soyutluğu. İnsanı alıp sürükleyen, yoldan çıkaran ve hakikatten uzaklaştıran bir varlık.
Şeytanlar artık nesnelerde, durumlarda gizli. İnsanı büyüleyen yanılsatıcıklarda. Yoğun bir kuşatması var.
Bahanelerin ardına saklanmaya gerek yok. Bunu oluşturan insan ve kendi elleriyle, yaptıklarıyla. Bu dünyayı düzene koyacak da, düzenden çıkaracak ve karmaşa oluşturacak olan da kendisi.
Kargaşa deyip işin içinden çıkılamaz. İnsanın sorumluluğu kendisiyle başlıyor, kendi beniyle. Hayatta zorluklar her zaman var ve olmaya da devam edecek. Kargaşaların, olumsuzlukların ve hayırlı olmayan şeylerin kendiliğinden düzelmesini beklemek safdillik. Önemli olan hayata karşı olan düzenli ve olumlu çabayı sürdürmek ve yolculuğu sürdürmek. O zaman belli bir düzen oluşur.
Bunlar insan tekinden kaynaklı olabileceği gibi toplum bütünlüğü açısından söz konusudur.
Asıl çatışma insan beniyle olsa da asıl büyük çatışma kültürler ve düşünceler arasındadır.
Batı, teknoloji, sanayi ve bilişim üstünlüğünü ele geçirdikten sonra Müslümanlardaki şaşkınlık gerileyişlerine neden oldu. Böyle olunca da kendini yenileme ve hamle yapma duygusu ve düşüncesini yitirdi. Bunun karşısındaki yeniklik hamle yapma yerine teslim olmaya sürüklendi. Bu düşünceyi savunan ve kapılanlar asıl ihanette bulundular. Onlar teslim olmanın ötesinde dalganın bir parçası hâline gelmeyi tercih ettiler. Milletimiz içindeki çatışmaların temel nedeni de budur. Teslim olanlar ve onlarla birlikte olanlarla şaşkınlık içinde olanlar arasında.
Bir millet, kendi öncülerinin açtığı yolda geleceğe yürüyecekse kendisi olmak zorundadır. Yoksa yenilgiyi kabullenerek bir yana çekilme de bir teslimiyettir. Bir Müslüman için teslim olma gibi bir durum asla söz konusu olamaz. Şu arzın altında kendisine yüklenen sorumluluk bilinciyle yol açma, yolunu sürdürme zorundadır.
Kargaşaların yoğunluğu, seyrekliği veya sıradanlığı her zaman var ve olacak. İnsan uyanık olmadıkça bu gibi durumlara kapılmaktan kurtulamaz. Yolunu ve gidişini aydınlatınca yol yürüyüşü ve yönünü esenlikle sürdürür.
İnsanı bilinçli tutan, inanış ve ibadetleridir. Hayata karşı duyarlılaştırır, yanlışlar ve sapmalarda sakındırır. Çünkü iman ediş ve bağlanış başka şeyleri düşünmeye fırsat tanımaz, koruyucudur.
Kargaşaların olduğu ortamlarda sağlıklı düşünüş fırsat bulmaz. Zihnin meşguliyeti başka alanlara kayar. Kendini bulabilmesi zorlaşır. Kargaşa oluşturanların amacı insanların sağlıklı düşünmesini engellemek içindir.
Günümüz ortamının en belirgin özelliğidir karmaşa.
Sağlıklı düşünen, düşünen insan bu zamanda çok daha kıymetlidir.
Karanlıklar ve karmaşa, hakikat bilincinde olan güzel ve sağlıklı düşünen insanlarla olur.
Ali Haydar Haksal/Milli Gazete