Tefekkür insanın en bilinçli zihinsel eylemlerindendir. Bununla birlikte alışkın olmadığımız bir faaliyettir. Bütün takva programının başarısının sırrını aslında bu anahtar kelime oluşturmaktadır. Allah ile ilişkilerimizi kuvvetlendirmek için tesbih, hamd, şükür, sevgi, korku, saygı(haşyet) kapıları tefekkür anahtarıyla açılmaktadır. Bu sebeple tefekkürü kendimize alışkanlık haline getirmeliyiz.
1. Tefekkür nedir?
Tefekkür, “bilgiyi bilinene doğru sevk eden güçtür. Kalpte bir sureti/şekli meydana gelebilen şeyler için kullanılır. ‘Ovmak’tan dönüştürülmüştür, bu da işlerin hakikatlerine ulaşmak için onları irdelemek ve araştırmaktır.” (Rağıb el İsfehani). Bu açıklamalarda önemli olan iki nokta var, birincisi tefekkür zihinde bilginin objesini (örn. göklerdeki ve yerdeki ayetleri) tasavvur etmek, resmini çizmek ile gerçekleşmekte, ikincisi ‘ovmak’ manasıyla bağlantılı o şeye daha derinlemesine nüfuz etme çabasıdır, bu da kainattaki ayetlerin işleyişini derinlemesine bilmeyi ve oradaki harika nizamı görmeyi amaçlamaktadır. Tefekkür eylemi ancak bu şekilde icra edilebilir, sadece zihinden bir şeyin manasını geçirmek tefekkür değildir.
Tefekkür bir mikroskop gibidir. Mikroskopla nasıl ki 1. derine inmek, 2. eşyanın derinliğindeki mükemmelliği idrak etmek 3. bunun sonucunda hayranlık duymak mümkünse tefekkürün de güzergahı aynıdır.
Kainattaki ayetleri tefekkürün hedefi Allah’ın sıfatlarının yüceliğini gözlem yoluyla edindiğimiz veriler üzerinde derin düşünerek idrak etmektir. Tefekkür bizi doğal bir tarzda ‘hamd ile tespih’e götürür, göklerin ve yerin yaratılışındaki gözlemlenen mükemmellik fıtratı bozulmamış insanı bu düzeni Yaratanı övgüyle yüceltmeye sevkeder. Tefekkür Allah’ı bize farklı bir perspektiften tanıtmaktadır. Bu farklı tanımanın neticesinde insanı takvalı olmaya itecek duyguları harekete geçirmektedir.
2. İhmal edilen ibadet: Tefekkür
Aşağıdaki ayetler tefekkür kelimesinin orijinal haliyle Kuran’da geçtiğini ve bizden beklenen bir ibadet olduğunu çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu ayetlerde gökler ve yerdeki (Allah’ın yüceliğine delalet eden)işaretler üzerinde tefekkür etmemiz istenmektedir. Yine aynı ayetlerde basar ve nazar kelimelerinin kullanılması dikkat çekmektedir. Tefekkür için önce bakışımızı tabiattaki ayetlere çevirmek ve bunlara nazar etmek gerekmektedir. Fark edilen mükemmellik üzerinde derinlemesine düşünerek(tefekkür) aynel yakin bir neticeye ulaşılması istenmektedir.
Biz ayetlerimizi hem afakta, hem kendi nefislerinde onlara göstereceğiz(senurîhim âyâtinâ); öyle ki, şüphesiz onun hak olduğu kendilerine açıkça belli olsun. Her şeyin üzerinde Rabbinin şahid olması yetmez mi? (41/53)
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah’ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) “Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru.”(Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ard, rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ(bâtılan), subhâneke fekınâ azâben nâr(nârı).) 3/191
O, biri diğeriyle ‘tam bir uyum’ (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir ‘çelişki ve uygunsuzluk’ (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip gezdir(ferciil basara); herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun?
Sonra gözünü iki kere daha çevirip gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir.(67/3-4)
Bakmıyorlar mı (efala yanzuruna) o deveye; nasıl yaratıldı? Göğe, nasıl yükseltildi? Dağlara; nasıl oturtulup kuruldu? Yere; nasıl yayılıp döşendi? (88/17-20)
Onunla [gökten indirdiği su ile] ekin, zeytin, hurma, üzümler ve her çeşit meyvelerden bitirmektedir; muhakkak bunda düşünen bir kavim için ayetler vardır(inne fi zalike le ayatin li kavmin yetefekkerun).(16/11)
3. Tefekkürün hikmetleri
1.Allah’ın varlığını, tekliğini, birliğini hem akıl hem de duyu organlarının yardımıyla ispatlamak ve yakîni artırmak à Hedef: İman + İtminan duygularını güçlendirmek
Kuran’da Allah hakkındaki bize verilen bilgilerin sağlam, şek ve şüpheden uzak olduğunun teyid edilmesi için tefekkür yoluyla kainatın gözlemlenmesi istenmektedir. Kainattaki bu işaretler verilen bilgilerin doğruluğunun delili mesabesindedirler. Rabbimiz bize sadece akli ve nakli deliller sunmuyor, gözleme dayalı deliller de sunmaktadır.
Böylece aklen kabul ettiğimiz hakikatleri duyu organlarıyla da tasdiklemiş oluyoruz.
Tefekkür hadisesi imanı hem pekiştirmenin hem de taze tutmanın yoludur. İmanı pekiştiren tefekkür faaliyetinin sonunda hedeflenen ise tüm benliğimizle şu sözü söylemektir: ‘Evet Allah aynen inandığım gibi alim, kadir, azim, rahim bir varlıktır’.
Hz. İbrahim’in kuşlar kıssasındaki
[1] olayda kendi gözleriyle görme isteğinin hikmeti mutmain olmak içindi. Peki biz bunu nasıl sağlayacağız? İşte burada tefekkür devreye girmektedir. Tefekkürde de amaç aynıdır. Biz Hz. İbrahim’in yaşadığının ‘benzerini’ örneğin yumurtanın içinde civcivin nasıl yaratıldığını gösteren belgeseller izleyerek yaşayabilmekteyiz. İtminan olunca Allah için sevdiklerimizi kurban etmede zaaf oluşmamakta. Teslimiyetin oranı/gücü itminanın derecesiyle doğru orantılıdır. Bu nedenle ne kadar iman etsekte itminanı sürekli artırma peşinde olmalıyız.
2. Allah’ın yüceliğini, büyüklüğünü idrak ettirmek à Hedef: Hamd, haşyet, havf duygularını harekete geçirmek ve hamd ile tespih ibadetinin daha derinden ifa edilmesini sağlamak
Tefekkürün esas hikmeti Allah’ın azametini, kudretinin muhteşemliğini (akıl-göz ile) ‘keşfetmektir’. Allah’ın yüceliğini bir insanın idraki için mümkün olan en geniş boyutuyla idrak ettirmektir. Dolayısıyla tefekkür Allah’ın yüceliğini idrak ettiren mekanizmanın adıdır.
Kelimeler Allah’ın kudretini anlatamaz. Tefekkür bu dar kalıpları kırar. Kuru kuruya ‘Allah kadirdir’ demek insanı gerçek anlamda Allah’a bağlamaya yetmiyor, çünkü kelimelerin içinde insanı harekete geçiren o muhteşemlik o azamet yok. Bunun böyle olduğunu(Allah’ın ne kadar yüce, kadir, azim olduğunu) ancak kainatta bizzat müşahede ederseniz ve üzerinde derin düşünürseniz kavrarsınız ve sizin üzerinizdeki gerçek etkisini işte o zaman gösterir.
Kainattaki ayetlere nazar ettiğimizde Allah’ın yüceliğini farkediyoruz. Tefekkür ederek ise bu yüceliği daha derinlerde müşahede ediyoruz. İşte o zaman hayranlık, haşyet vb. duygular harekete geçmektedir.
Üzerinde tefekkür edilen bu örnekler Allah’ın sonsuz kudrete sahip olduğunu, dolayısıyla övgüye gerçekten layık olduğunu(hamd), kusursuzluğunu ve mükemmelliğini(tespih) bize ispatlamaktadırlar. Sadece akıl düzeyinde değil his düzeyinde de ispatıyla birlikte gerçekleştirilen bir hamd ve tesbih faaliyetinin daha derinden duyumsanabileceği izahtan varestedir. Dolayısıyla his düzeyinde tasdik tefekkür ile olmaktadır.
3. İdrak edilen büyüklüğün çapını sürekli genişletmek ve kıvamı korumak à Hedef: Takvayı muhafaza etmek ve artırmak
Herkesin aklında Allah’ın büyüklüğüne dair bir tasavvur vardır.
[2] Bunun çapı ne kadar büyükse o kadar takvalı oluruz. Takvayı artırmak için bu çapı sürekli büyütmek gerekir. Bu çap sizin haşyetinizi doğrudan belirleyen bir özelliğe sahiptir. İttika/takva da haşyetin oranında gelişmektedir. Tefekkür bunu büyüten veya mevcut kıvamı koruyan fiilin adıdır.
Buradaki formül şudur: Allah’ın büyüklüğünü idrak oranı amellerimizin çapını belirlemektedir.
Haşyet-takva ilişkisi:
“Kim Allah’a ve Rasûlüne itaat eder ve Allah’tan haşyet eder , O’ndan sakınırsa (ittika ederse), işte kurtuluşa ve mutluluğa erenler bunlardır.”(24/52)
Takva-tefekkür ilişkisi:
Gerçekten, gece ile gündüzün ardarda gelişinde ve Allah’ın göklerde ve yerde yarattığı şeylerde ittika eden bir topluluk için elbette ayetler vardır(le âyâtin li kavmin yettekûn). (10/6)
Dolayısıyla muttaki olmak isteyen tefekkür etmelidir.
4. İnsanın duygularını harekete geçirmek suretiyle amele giden yolu döşemektir
Bilgi ile amel arasında nefis bir engel olarak durmaktadır. Bu engeli aşmak için duygu köprüsünü kullanmak gerekir. Duygu köprüsü tefekkür ile inşa edilmektedir. Tefekkür duygu köprüsünün direkleridir.
Bilgi à Duygu à Amel (bilgi duygu kanalından geçmezse amele dönüşmez)
Bilgi à Tefekkür à Duygu à Amel (duygular tefekkürle harekete geçer)
Amel etme süreci
Tefekkür
|
(Tabiattaki ayetler üzerinde derin düşünme)
|
Allah’ın büyüklüğünü ve azametini idrak etmek
|
(Daha önce teorik olarak bildiğimiz bu ‘bilgi’ ile daha derin ilişki kurmak)
|
Yüceliğine hayranlık duymak, derin saygı(haşyet) vb. duyguları harekete geçirmek
|
(Duygusal etkilenme, kalpteki ilk amel)
|
Amel/Pratik/İbadet
|
(Enerjisini daha önceki kalpteki amelden alan bağlayıcı bir uygulama kararına dayalı ikinci bir amel)
|
Tefekkür sonucu şu temel dört duygu harekete geçer: Sevgi, korku, şükür, saygı.
Allah’ın büyüklüğünü, gücünü ve kudretini gösteren bilgi ve örnekleri tefekkür etmek insanda haşyet/derin saygı ve korku(havf) duygularını harekete geçirdiği gibi, nimetlerle ilgili bilgi ve örnekleri tefekkür sevgi ve şükür duygularını harekete geçirmektedir.
Allah, gökleri ve yeri zeval bulurlar diye (her an kudreti altında) tutuyor. Andolsun, eğer zeval bulacak olurlarsa, kendisinden sonra artık kimse onları tutamaz. Doğrusu O, Halim’dir, bağışlayandır. (35/41)
Kainatın büyüklüğünü tefekkür ettiğimizde bu ayetin belki Kuran’ın en dehşetli ayetlerinden birisi olduğunu kavrarız. Bu büyüklük hakkında etkileyici bir tasavvura ulaşabilmek için şu bilgiler üzerinde düşünelim: İçinde bulunduğumuz samanyolu galaksisinin(yıldızlar topluluğu) büyüklüğü ile başlayalım: Uzaydaki mesafeler, kilometrelerle ifade edilmez. Burada ışık yılı ölçü alınır. Işığın hızı 300.000 km/s (yani ışık saniyede 300.000 km geride bırakıyor). Samanyolunun büyüklüğünü anlamak için şöyle bir karşılaştırma yapalım: Güneşin gönderdiği ışıklar bize 8 dakikada geliyor (Güneşle dünya arasındaki mesafe 148 Milyon km). Samanyolunun bir ucundan diğer ucuna ise 100.000 yılda varır. Yani samanyolunun boyu 100.000 ışık yılı uzunluğunda, genişliği ise 20.000 ışık yılı (bu şu demektir: Samanyolunun bir ucundan saniyede 300.000 km uçan bir uzay gemisine binseniz, öbür ucuna 100.000 yıl sonra varırdınız). Bize en yakın komşu galaksi -Andromeda- 2,5 milyon ışık yılı uzaklığında. Yani en yakın komşumuza ışık hızıyla gitmek istesek iki milyon sene sonra oraya varırdık. Ve şimdi kainatta bunun gibi en az 100 Milyar galaksinin varlığını tasavvur etmeye çalışın. Ki bunlar sadece teleskopların görebildikleri! Bu galaksilerin bazıları bize 12 Milyar ışık yılı uzaklıktadır. Şimdi bütün bunların üzerinde tefekkür ederek Yaratanın büyüklüğünün ‘çapını’ farketmeye çalışın. Bu kadar büyük bir kainatta tek başına ve eş zamanlı trilyarlarca hadiseyi hiç yorulmaksızın düzende tutan, yöneten, çekip çeviren, ihtiyaçlarını gideren varlık ne yüce bir varlık olmalıdır.
Allah’ın büyüklüğünü bir böyle bilmek, duymak var bir de kitaplardan okuyup ‘büyük’ diye bilmek var. Elbette kelimelerin de bir etkisi olmakla birlikte esas etkisini kelimeler üzerlerindeki gerçekleştirilecek olan tefekkür faaliyetiyle gösterirler. Kelimelere ruh/canlılık kazandıracak olan tefekkür faaliyetleridir. Muhtemelen bu eksiklikten dolayı Kuran’daki kainatı tefekküre yönlendiren ayet sayısı bu kadar fazladır. Rabbimiz kendisini sadece kelimeler ve nakiller üzerinden değil, gözlerimizle de Yüceliğini farketmemizi, keşfetmemizi istemektedir.
O, gökten su indirendir. Bununla her şeyin bitkisini bitirdik, ondan bir yeşillik çıkardık, ondan birbiri üstüne bindirilmiş taneler türetiyoruz. Ve hurma ağacının tomurcuğundan da yere sarkmış salkımlar, -birbirine benzeyen ve benzemeyen- üzümlerden, zeytinden ve nardan bahçeler (kılıyoruz.) Meyvesine bir bakıverin (unzurû ilâ semerihî), ürün verdiğinde ve olgunluğa eriştiğinde. Şüphesiz inanacak bir topluluk için bunda gerçekten ayetler vardır. (6/99)
Bu ayette kanıksadığımız nimetlere özel bir dikkatle bakmamız istenmektedir. Merhametinin ve sevgisinin boyutlarını görmemiz istenmektedir. Bu ne derece görülürse bizdeki şükür ve sevgi duyguları da o nispette güçlenir.
Bu açıdan tefekkür faaliyeti bir define çıkarmaya benzetilebilir. Tefekkür defineyi aramak, bulmak ve sandığın kapağını açma faaliyetidir. Sandığın içini görünce tefekkür faaliyeti bitmiş amacına ulaşmış demektir. Gerisini duygulara bırakmıştır. Sandığın içindeki altınları, elmasları, yakutları, incileri gören kişide hangi duygular canlanıyorsa o duyguların ‘benzeri’ Allah’ın yüceliğini görünce yaşanmaktadır.
Her bilinçli duygu kıpırdaması kalbin bir fiilidir. Bu açıdan bir ibadettir, kalbin salih amelidir. Tefekkürün bizatihi kendisi bir ibadi eylem olduğu gibi, onun sonucunda oluşan kalbimizdeki kıpırdamalar da birer ibadi eylemdirler. Gündelik hayattaki kulluk eylemlerimizin temelini kalbimizdeki bu ibadi eylemler teşkil etmektedirler. Bu temel üzerine diğerlerini bina edebiliriz. Örneğin gözünü haramdan sakındırma konusunda sorun yaşayan kişi önce kalbinde Allah’a karşı saygı, sevgi, şükür, korku duygularını beslemelidir. Bu temel olmadığı veya zayıf olduğu için sorun yaşanmaktadır. Zira gözü çekmek kolay değildir. Bu güçlü arzuya karşı koyacak o nispette güçlü bir saygı/haşyet, korku veya sevgi duygusu gereklidir.
Veya arabanızla bir yere gitmek istiyorsunuz. Önce tankınızı benzinle doldurmanız lazım. Benzin olmadan son model arabanız olsa bile gidemezsiniz. Tıpkı bunun gibi namazımı dosdoğru kılmak istiyorum, kalbime(tankıma) duygu benzinimi doldurmazsam o hedefe ulaşmam çok zor olur. Zorlanmamızın en önemli sebebi namaz disiplinini bize sağlayacak olan motivasyon eksikliğidir. İstek, arzu ve temenni bulunmakta ve fakat benzinimiz yok.
Duyguların harekete geçirilmesi bilginin amele dönüşümünde
[3] bizi son aşamaya getirmektedir. Bu aşamada yapılması gereken şey harekete geçmiş duyguları ameli bir hedefe yönlendirmektir.Burada irademiz devreye girmektedir. İradi hamle amele geçmede tefekkürden sonra kullanılacak son araçtır. İrade iki yöntemle çalışır: 1. kesin karar vermek(uygulama kararı=somut eylem planı) ve 2. harekete geçirilmiş duyguların motivasyonu ile hamle yapmak.
5. Allah’ın sonsuz merhametini, iyiliğini göstermek à Hedef: Şükür ve sevgi duygusunu güçlendirmek
6. Allah’ın sonsuz ilmini ve hikmetini göstermek ve felsefi şüpheleri gidermek à Hedef: Allah’a, O’nun icraatine, icraatindeki hikmetine güven duygusunu pekiştirmek
Resulleri dedi ki: “Allah hakkında mı şüphe (ediyorsunuz)( Kâlet rusuluhum e fîllâhi şekkun) O, gökleri ve yeri yaratandır (14/10)
İmani konularla ilgili açıkta kalan sorular, henüz anlamadığımız, kavrayamadığımız noktalar olunca Allah’ın ilmine güvenmek gerekmektedir. Bu soruların tek tek cevaplarını arayabiliriz, tek tek bütün şüphelere cevap vermeye çalışabiliriz. Fakat kainattaki ayetler bütün felsefi şüpheleri/vesveseleri kökten siler. Bu belki felsefi şüphelerle başetmenin en kısa ve en etkili yoludur. Bu hususu kavrayabilmek için tabiattaki ayetlerden bir örnek üzerinde tefekkür ederken aklınıza o şüpheleri getirin, o müşahede ettiğiniz muhteşem manzaranın karşısında şüphenin karın güneşin altında erimesi gibi silinip gideceğini göreceksiniz.
Kainattaki ayetleri tefekkür yoluyla Allah’ın ilmi ve hikmetinin mükemmelliğini, sonsuzluğunu, muhteşemliğini idrak ediyoruz. Bunun sonucunda Allah’ın hikmetine bilinçli ve akli bir temele dayanarak sonsuz güven duygusu oluşmaktadır. İşte bu duygu karşısında bütün felsefi şüpheler buharlaşıp gidecektir. Zira felsefi şüphenin içinde barınan ‘anlam’ Allah hakkında bir ‘kusuru’ ihtiva etmektedir. Bu da kainattaki ayetler hakkındaki gözlemle çelişeceğinden geçerliliğini yitirmiş olacaktır. Yaratan hakkında ‘kusur’ düşüncesi yaptığımız sayısız tefekküre dayalı gözleme aykırı düştüğünden -zira bütün alem onun kusursuzluğuna şahitlik etmektedir ve biz bunu tefekkür sonucu defaatlerce görmüş olduk – yanlışlığı kendiliğinden anlaşılmış olmaktadır. O şüpheye belki akli bir argümanla cevap bulamamış olabiliriz, fakat yanlışlığını, haksızlığını, geçersizliğini başka bir düzlemden ispatlamış oluyoruz.
4. Tefekkür örnekleri
Aslında insan tefekkür okyanusu içinde yüzüyor fakat farkında değil. Farkında olan bir insan için alem sayısız tefekkür malzemesi ile doludur. Rabbimiz sonsuz merhametiyle bize adeta sonsuz deliller sunmaktadır. Biz mikro alemden makro aleme kadar duygularımızı sürekli besleyecek oksijeni istersek sürekli soluyabiliriz.
Ayrıca yaşadığımız ‘bilim çağında’ en mükemmel örneklere şahit oluyoruz. Son yıllarda çevrilen belgeseller gerçekten kaliteli. Yüceliğini en güçlü, ürpertici, dehşetli şekilde idrak etmek için bu örnekler üzerinde tefekkür fırsatını kaçırmamalıyız.
Kuran 21.yüzyıldaki insanlara indirilseydi tefekkürle ilgili bir kısım ayetler: ‘Elektronları çekirdeklerinin etrafında ne kadar hızlı döndürdüğümüzü görmüyorlar mı, halen akletmeyecekler mi’ şeklinde gelirdi.
Birinci örnek: “Arılar kanatlarını saniyede 250 kere çırpıyorlar.”
Bu bilgi üzerinde tefekkür nasıl gerçekleştirilebilir? İlk önce bu rakamların üzerinde(saniyede 250 kere) düşünüp ne muhteşem bir yaratılış olduğunu görmek gerekir. Daha sonra böyle bir harikanın nasıl meydana gelebildiğini irdelemeliyiz. Biraz daha derine inerek örneğin kanadın takılı olduğu bedendeki yerden, oradan nasıl bu kadar hızlı çırpabilmektedir? sorusunu sormak gerekir. Bu tür sorularla üzerinde düşündüğümüz örnekteki muhteşemliği daha derinden farketmeye çalışıyoruz. Kanadın takılı olduğu incecik şeyin kendisinin ne kadar ağırlığı/gücü var ki, saniyede 250 kere çırpabiliyor, bu gücü nereden geliyor sorusu yaratılışındaki muhteşemliği ortaya koymaktadır. Tefekkür bu tür sorularla eşyadaki düzeni irdelemek ve bunun sonucunda harika yapıyı görme metodudur. Arıların küçücük yumurtalarında bu özellikte nasıl yaratılabildiği ve milyarlarca yumurtanın içinde Yaratanın bunları tek başına ve eşzamanlı nasıl yaratabildiğini düşünmek gerekir. Bunun sonucunda yaratanın ne müthiş bir kudret sahibi olduğunu his düzeyinde kavramamız mümkündür. Bu ‘ne müthiş bir kudret olduğunu düşünme’ hadisesi geldiğimiz aşamada çok ciddi bir gözleme ve tefekküre dayanmış olmaktadır. Tefekkürsüz de bu bilinebilmektedir, fakat insan sadece zihinsel bir varlık olmadığı duygulara, hislere de sahip olduğu için onun etkilenmesi duygularıyla birlikte zirveye ulaşmaktadır. Bundan dolayıdır ki, tefekkür bizi iman hakikatlerinden etkilenme konusunda zirveye taşıyacak olan yegane vasıtadır.
İkinci örnek: “Ana rahminde insanın yaratılışı başladıktan üç hafta sonra insanın beyninde her dakikada 250 000 beyin hücresi yaratılmaktadır.”
Burada tefekkür edilmesi gereken nokta(Allah’ın yüceliğini bize çarpıcı bir biçimde gösterecek nokta) bir dakikada bu kadar seri üretimin nasıl gerçekleşebildiği ve bu durumun ne muazzam bir hız ve mükemmellik içerdiğidir. Önce bu noktayı hayalimizde canlandıralım. Saatinizle 1 dakika tutun o dakika dolunca 250 000 hücrenin hazır olduğunu/yaratılmış bulunduğunu gözönüne getirin. Bu durum sizi heyecanlandırmıyor mu, hayranlık içinde bırakmıyor mu? O yaratılan hücreleri gözönüne getirdiğimizde, hayalimizde canlandırdığımızda şu an dünya üzerinde ana rahimlerindeki milyonlarca bebeğin beyinlerinde eşzamanlı olarak her dakika 250 000 hücre yaratılmaktadır. Sonunda hepsinde mükemmel bir organ meydana gelecektir. Bütün bunların nasıl kusursuz yaratıldığını düşünmek Allah’ın övgüye layık bir varlık olduğunu bize his düzeyinde idrak ettirecektir. Bu örnekler üzerinde düşünmek Allah’ın azametine dair idrakimizi genişletecektir.
Özetle Kuran’daki tefekkür
1. Bilim merakına sahip olanlara özgü bir şey değil, bütün müminlerin muhatap olduğu bir yöntemdir. Benim fizik, kimya ile ilgim yok diyerek bu imkandan kendimizi mahrum etmemeliyiz.
2. Tefekkür Allah’ın varlığını ispattan ziyade, Allah’ın gücünü, kudretindeki mükemmelliği idrak etmemiz için istenen bir eylemdir. Dolayısıyla imanında şüphesi olanlar içindir diye düşünerek tefekkürden uzak durmayalım. Amel etme becerimizin ve başarımızın Allah’ın yüceliğini idrakteki genişliğe ve bunun da tefekküre bağlı olduğunun bilincine varırsak tefekkür eylemi beş vakit namaz gibi her gün fıtri olarak yerine getirdiğimiz bir eylem haline dönüşür.
3. Tefekkürle insanın ruhunu etkileme amaçlanmaktadır. Haşyet, havf, sevgi, hamd, şükür duygularını harekete geçirip bunları sürekli beslemek tefekkürün en önemli hikmetlerindendir. Bu nedenle tekrar ‘takvalı olmak isteyen düzenli bir şekilde tefekkür etmelidir’ diyoruz.
Uygulama kararları:
1. Gelecek derse kadar her gün 5 dak. tabiattan/kainattan bir ayeti tefekkür etmek.
2. Bir belgesel izleyerek oradaki bilgiler üzerinde tefekkür etmek.
Twitter.com/hervele1
facebook.com/sabri.aydin.758
[1] Hani İbrahim: “Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster” demişti. (Allah ona:) “İnanmıyor musun?” deyince, “Hayır (inandım), ancak kalbimin tatmin olması için”( ve lâkin li yatmainne kalbî) dedi. “Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.”(2/26
[2] İnsan zihni sınırlıdır, sonsuzu ihata edemez, fakat Allah’ın büyüklüğünün sonsuzluğunu tasdikleyebilir. His düzeyinde Allah’ın büyüklüğüne dair ‘tasavvur’ sınırlıdır, zihin sonsuz kavramını kabullenir, hisler sonsuzluğu (sonsuz boyutta!) hissedemez. His düzeyinde büyüklüğü algılama çapını ne kadar genişletebilirsek o kadar haşyetimiz artacaktır. Tıpkı bir insanın Allah korkusu oranında amel etmesi gibi. Haşyet duygusunun çapını Allah’ın büyüklüğüne dair kalbimizdeki tasavvurun çapı belirlemektedir.
[3]
Bilginin amele dönüşüm süreci ile ilgili daha geniş bilgi için şu yazılara bkz.: Bilginin Amele Dönüşüm Süreci (1), (2)