Ali Haydar Haksal, 17.03.2021, Milli Gazete
Siyasal anlamda farklı gibi görünenlerin ırkçılık söz konusu olunca aynı ruh hâliyle birlikte saldırganlaşıyorlar. Merkez güç ırkçılık. Bu, bir anlamda Avrupa benmerkezciliğine benziyor. Kendilerinin dışında kalan kültür ve uygarlıklar asla kabul görmez. Çünkü üstün beyaz ırk duygusu orada ağır basar. Bir de buna Avrupa benmerkezci Haçlılık ruhu da eklenince kendilerinin dışında kalanlara kapıları tamamen kapatıyorlar. Bunun en somut örneği, sömürdükleri, yersiz yurtsuz ve evsiz bıraktıkları mazlum toplumlara kapılarını kapatmaları örneğinde olduğu gibi.
Türkiye özeline baktığımızda da benzer bir durum var. Zaman zaman dile getirdiğimiz Cumhuriyet ideolojisinin Türkçülüğü dokunulmazdır. Türk olmayan hiçbir unsur bu yapının içinde özel bir yere sahip değildir. Bu topraklarda yaşayan herkes Türk olmak ya da ona uymak zorunda. Çünkü bu ideolojinin amentüsü var. Bunlara uyulmadığında kıyamet kopar. Dayatmacı zihniyet bu kuralların zedelenmesini istemez.
Niyazi Berkes Atatürk milliyetçiliğini tanımlarken nasıl ifade edeceğine bir türlü bir karar veremiyor. Âdeta bin takla atıyor. Atatürk milliyetçiliğini Batı uygarlığı ile özdeş kılma çabası içinde çırpınıyor. Hem Türk milliyetçiliği, hem de Türkiye sınırları dışında kalan Türkçülerden farklı düşünme düşüncesi. Başka ırkların gerek Batıcı anlayış içinde, gerekse ırkçı doğucu anlayış arasında pek de bir fark yok ne yazık ki.
“ Andımız” üzerine olan tartışmalarda birbirlerine düşman gibi görünen hem Batıcı milliyetçiler, hem de diğerleri bir anda birleşiyorlar. Birbirlerine öfkeli olmalarına karşın. Birleştikleri tek şey Türk milliyetçiliği.
Bu anlayışı güçlendiren özellikle Müslüman olan diğer ırklara kapıların tamamen kapanmasıdır. Araplar üzerinde İttihat ve Terakki ırkçılığından beri bir husumet var. İngiliz emperyalizminin tuzağına düşen çıkarcı yöneticileri veya aydınları ile halkı bir görme. Bunu Anadolu sınırları içinde ele alındığında da benzer bir anlayış var. Örneğin Kürtler ile Ermeni özdeşliğinin ileri sürülmesi gibi. Ermenistan üzerinden Ermenilerin toptan bir görülmesi gibi. Yönetenler ile halk birbirinden ayrı düşünülmeli.
Hele de Müslüman olanlar üzerinde ırk tartışmasında bulunmanın vahameti daha korkunç. Asla İslâm inancıyla özdeş olmayan bir durum.
Irkçılar derin ve merkez güç ile belli kesimleri kontrol altında tutma çabasındadırlar. Bunun için de “bukalemun” olma zor olmasa gerek. Bunun somut oluşlarını görüyoruz. Çok değil şu son yirmi yılı gözler önüne getirir isek kanlı bıçaklı olanlar bir anda aynı potada yer alabiliyorlar. Yaşanmışlıkların hiçbir önemi yok gibi görünse de. Çıkar duygusu mudur ya da merkez adına kontrol altında tutma sorumluluğu mudur, bazı şeylerin üstü örtülebiliyor. Fakat milliyetçilik söz konusu olunca durum birden değişiyor. En keskin uçlar tek sese dönebiliyor.
Halkı Müslüman olan bu milletin ırk ile sınırlanması İslâm milletine genel anlamda zarar veriyor. Bütünlük ve birliktelik sağlanmadıkça huzur bulunamaz. Karşı tarafların ne yapıp ettikleri çok da önemli değil. İslâm inanç ve düşüncesiyle insanlar manevi olarak nasıl bir araya getirilir ve birlikte düşünülür.
İslâm bir alt kültür değildir, üst ve kuşatıcı bir kültürdür, medeniyettir. İslâm medeniyeti dairesine bütün Müslümanlar dâhil olurlar. Hatta eğer yönetenler Müslümanlar ise dini anlamda farklı kültürlere mensup olanlar da bu dairenin içinde yer alırlar. Dairelerinde bulunan her insandan sorumludurlar. Onların hakları ve kültürleri, inançları gözetilerek.