يَوْمَ تُقَلَّبُ وُجُوهُهُمْ فِي النَّارِ يَقُولُونَ يَا لَيْتَنَٓا اَطَعْنَا اللّٰهَ وَاَطَعْنَا الرَّسُولَا
وَقَالُوا رَبَّنَٓا اِنَّٓا اَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُـبَرَٓاءَنَا فَاَضَلُّونَا السَّبٖيلَا
Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün: Eyvah bize! Keşke Allah’a itaat etseydik, Peygamber’e de itaat etseydik! Derler.
Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk onlar bizi yoldan saptırdılar, derler. (Ahzab Suresi 66-67. Ayet)
Müşrik ve münafıkların aşağılanmalarıyla başlayan bir kıyamet sahnesi var karşımızda. Tokat atmanın nasıl insanı aşağılayan rencide eden bir yönü varsa burada da benzeri bir “yüzlerin ateşte evrilip çevrildiği” aşağılama söz konusu. Ve fakat bu aşağılanmaya karşılık ibretlik bir tepki görüyoruz ki bu da; derin bir pişmanlık.
Ademoğlunun yakin ömründe/dünya hayatında en çok içine düştüğü manevi hallerden başta gelir belki de pişmanlık hali. O hep geç kalmıştır bir şeylere, çalışmaya, konuşmaya, düşünmeye, tanımaya, tanışmaya, yaşamaya geç kalmıştır çoğu zaman. Eyvahlar, keşkeler biriktirmiştir.
Dünya hayatın da ne kadar kendini Rabbini tanıyamadı ise de bu ayet de görüyoruz ki en sonunda insan kendi varlığının farkına varıyor ve kendine şahitlik ediyor. Keşke Allah ve Rasulüne itaat etseydik! En sonun da yapması gerekeni kavrıyor fakat hakikaten en sona gelmiş durumda çünkü artık ahiret hayatı başlamış bulunuyor.
İstiğna fikri ve kibir insanı her zaman hidayetten ve hakikatten uzaklaştırmıştır. Hatta onu tuğyana sürükleyip Allah’a ve dinine savaş halinde yaşamayı ona süslü göstermiştir. “İnsan kendi kendisini müstağni görerek tuğyana düştü hâlbuki dönüş Rabbinedir”
Son iki-üç yüzyıllık süreç sanki bu durumu tefsir etmektedir. İnsanın kendi kendini bilmesi iddiasıyla başlayıp insanın kendi kendine yeterli olduğu sonucuna varılmıştır. Ben aklımla her şeyi kavrar her sorunu çözer, bir düzen/sistem kurar bu düzeni anlayıp açıklayabilirim! Aklı aşan, akıl dışında bir desteğe ihtiyaç duymadan varlığımı sürdürebilirim düşüncesi.
Bu tuğyan hali insanı Rabbine ve Rasulüne itaat etmekten her geçen gün daha da uzaklaştırmaktadır. Maalesef bu durum onu pişmanlığın fayda etmeyeceği, eyvahların keşkelerin telafisinin olmayacağı hesap gününden koruyamayacaktır.
Devam eden ayet de ise Allah’la bağlarını koparmış aklın, istiğna fikrinin insanı nasıl alçalttığına şahit oluyoruz. Yaratan ve terbiye eden Allah’a ve onun seçilmiş Rasulune imanı nefsine kabul ettiremeyen insan, kendisi gibi yaratılmış başka insanların kulu kölesi olmaktan kurtulamıyor. Acıklı bir şekilde de kendisine gerçek hürriyeti, izzeti ve şerefi vadeden Allah’a liderlerimiz, reislerimiz bizleri yoldan çıkardı mazeretini sunuyorlar. Muhakkak ki kurtuluş Allah katındandır.