İslam’ın güncellenmesinden bahis açmanın birden fazla gerekçesi ve hedefi olabilir. En genel anlamda İslam, hemen her çağda insanlığın en büyük meselesi olmuştur.
İslam insan için vardır. Mülkün sahibi Allah, insanın da sahibi olarak, onun kendi belirlediği değerlere göre hayat sürmesini istemektedir. İnsan, hayatı Allah’a dayandırdığı zaman, hem kendisine hayırda bulunmuş, hem de bütün alemlere iyilik etmiş olacaktır. Çünkü İslam dünyanın ve hatta evrenin hülasasıdır.
İslam belirleyen değil de, belirlenen olmuşsa, bundan çok korkmak gerekir. Çünkü bu, Allah’ın gazabını gerektirir. İnsan ürünü ideolojileri yaşam biçimi olarak kabul etmiş bir ülkede, halka yön verenlerle halk birlikte, İslam’la ilgili birtakım kararlar alacaklardır. Bu durumda alınan kararlar daha ziyade, İslam’ın yaşanan hayata uyarlanmasına dönük olacaktır. Yani devlet dini denetim altına alacak, birtakım yönlendirmelere girişecektir. İşte Müslümanlar tarafından hiçbir zaman, hiçbir şekilde kabul edilemeyecek olan da budur.
M. 2010’lu yıllarda insanlığın geldiği düşünce yapısında İslam’ın pek çok kuralı kabul edilemez bulunmaktadır. Esasen bunda da şaşılacak bir durum yoktur. Çünkü insanlığın bu kadar ideolojik ayartmaya maruz kalmadığı, bir nevi kabile hayatı süren, teknolojinin t’sinin hayal edilemediği o ilk dönemde bile kimi insanlar, İslam’ın son elçisine ya Kur’an’ı değiştirmesi ya da başka bir Kur’an getirmesi teklifini yapıyorlardı. İnsan hevası alabildiğine azdırılarak, Allah’ın inzal ettiği Din oldukça sıradanlaştırılmakta, bunun yanında, insan hevasının ürünü olan ideolojiler insanın asla vazgeçemeyeceği yaşam tarzları olarak kabul görmektedir.
Bu durumda gayet doğal olarak, İslam’a teslim olamamış kitleler İslam’dan rahatsızlık duymakta, İslam’ı orasından burasından çekiştirmektedirler.
‘İslam’ın güncellenmesi’ meselesinde bir ‘hayır’ yapmak isteyenler şu hedefe koyulmalıdırlar: İslam bütün insanların güncel meselesi olmalıdır. İslam gündemimize girmeli, günümüz ve gecemiz İslam’la dolu olmalıdır. İslam’ı kendi ülkemizin ve bütün insanlığın bir numaralı gündemi yapmanın yollarını aramalıyız. Her yerde İslam konuşulmalı, İslam anlatılmalıdır. Fakat bu, oryantalist bir projenin konusu olarak değil, BOP gibi projelerin konu başlığı olarak da değil.
İslam tam teslim olmayı gerektirir. ‘Ben Müslümanlardanım’ diyen insanlar, İslam’ın hangi hükmünün bugünümüze uymadığını tespite çalışmakla değil, kendilerini İslam’a tabi kılmakla meşgul olmalıdırlar.
İnsanı mal sahibi yapan ‘kötü komşu’ misali, İslam’ın bazı hikmetsiz ‘dostları’, İslam’a hükmeden otoritelere iş çıkartmakta, yaptıkları konuşmalardaki çam devirmeleriyle İslam’ın daha da ötelenmesine yol açmaktadırlar. Giderek halkın nazarında İslam, her türlü kabalığın adresiymiş gibi bir kanaatin oluşmasına sebebiyet vermektedirler.
Fakat ‘kötü komşu’ kurnaz İslam düşmanlarının İslam’ı çağa uydurmayı hedefleyen reformlarının meşruiyet gerekçesi olamaz. İslam bütün insanlığın kurtuluş ümididir. Bir kısmı Müslümanların kendi zaaflarından, bir kısmı da küresel güçlerin özellikle yürüttükleri İslam karşıtı politikaların eseri olarak oluşturulan İslam aleyhindeki kötü imaj mutlaka tashih edilmelidir. Bunun anlamı da, küresel çapta, nebevî metoda tam uygun, hikmetli ve basiretli bir tebliğ faaliyetinin yürütülmesidir. İslam’ın tebliğinin en güzide örnekleri, Kur’an’ın kıssalarını anlattığı nebilerdir. İslam, toplumun gündemine, o nebilerin girdirdikleri ölçüde girdirilmelidir. İslam hiçbir çıkar hesabına, hiçbir siyasi, ideolojik beklentilere alet edilmeksizin, sırf Allah’ın dini ve Müslümanların yaşam tarzı olarak tebliğ edilmelidir. Yani İslam, cahillerin beğenemedikleri için atılmasını ya da revizyona tabi tutulmasını istedikleri anlamıyla değil, bütün bir toplumu her şeyiyle kuşatan, toplumun tam teslim olduğu din anlamıyla gündemimize girmeli, güncellenmelidir. İslam abuk-sabuk vaazların değil, Allah’ın tertemiz dini olarak insanlığın gemisi olarak anlatılmalıdır.