Hamd, övgü, sena, teşekkür âlemlerin Rabbi olan Yüce Allah’a; salât ve selam da biricik örneğimiz, rehberimiz, önderimiz, öğretmenimiz olan Hz. Muhammed’edir.
İyi düşünüp tahlil edilirse eğer herkes, kabul ve retlerin ördüğü bir hayatı yaşıyor. İnsanın düşündüğü, konuştuğu, yapıp ettiği ne varsa neredeyse hep kabullerinin ya da retlerinin ürünü. Zihninde, kalbinde, dilinde ve eyleminde neleri yaşatıyorsa insan, bilmeli ki hayatının adı da, tadı da, yâdı da odur.
Mü’minler için yaratan, yaşatan, rızık veren, hükümler va’z eden Yüce Allah’a imandan, ona yaraşır kulluk etmekten daha ulvi bir paye olmasa gerek. Öyle bir iman ki bu, içinde melekleri, kitapları, peygamberleri, ahiret gününü, kaza ve kaderi, hayır ve şerrin hak olduğunu da barındırır, onlarla daha bir anlam ve değer bularak kemal noktasına varır.
O iman ki Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (sav) Allah Teâlâ’dan getirdiği kesin olarak bilinen haberlerin, dini esas ve hükümlerin doğru ve gerçek olduğuna tereddütsüz inanmak, bunların tamamını izan ve kabul ile tasdik ve itiraf etmektir. Yani Yüce Allah’a, Hz. Muhammed’in son peygamber olduğuna ve bütün İslami esaslara, hükümlere ve haberlere, kesin olarak inanmak, tamamını kabul ve tasdik etmektir. İman, küfrün zıddıdır. Âlemlerin rabbi olan Allah’ı tanımak ve O’na yönelmektir. Ayetleri kabul edip onlara bağlanmak ve yaşamaktır.[1]
Bu öyle bir bağlanış ve yaşayış olmalıdır ki şirke, küfre, zulme, fahşaya dair ne varsa hepsini yerle bir etmelidir. Onların yerine tevhidi, hakk’ı, adaleti, ahlakı yerleştirmelidir. Asla ve asla sözde olmayıp özü kuşatmalı, ispat gerektirmelidir. Çünkü iman, bir iddiadır ve her iddia, ispat gerektirir. “Eşhedu” ile başlayan şehadet kelimesinde ifade edilen “Ben şahitlik ederim ki Yüce Allah’tan başka ilah yoktur ve yine şahitlik ederim ki Hz. Muhammed (sav) O’nun kulu ve peygamberidir” iddiası, ispat edilmesi icap eden çok büyük, çok ağır ve çok derinlikli bir sözdür. Sadece “şahitlik ederim,” “iman ettim” demenin yeterli gelmeyeceği bir anlam harikası, bir hakikat haykırışıdır.
Serinin İkinci, Kendisinin ise Beşinci Kitabı
İşte bunları ve daha fazlasını, muhterem Ali Kaçar’ın Kasım 2023 tarihinde ilgilisine sunduğu “İman ve Değişim” isimli beşinci kitabında buluyoruz. Bilinç Serisi’nin ikinci eseri olarak Müslümanlara kazandırdığı bu taze çalışmasında değerli Kaçar, imanı ve onun fert ve toplumda meydana getirdiği değişimi masaya yatırıyor. İki bölüm ile okuyucusunu muhatap ederek ilk bölümde, hacminin kifayet ettiği kadarıyla iman konusunu detaylandırıyor; ikinci bölümde ise imanın getirdiği doğal ve belki de zaruri diyebileceğimiz değişimi, değişimleri örnek şahsiyetlerle gözler önüne seriyor.
Genel olarak imanın üzerinde duran yazarımız, tanımlarıyla icmali, tahkiki ve tafsili imana yer verdikten sonra kerim kitabımız Kur’an’daki ayetler bağlamında iman kavramına ve imanın şartlarına değiniyor. İmanla ilgili belli başlı tartışma konularından olan imanın artıp eksilmesine, geçerli olması için taşınması gereken şartlara, sadece “iman ettim/ettik” demenin yetip yetmeyeceğine dikkat çekiyor.
Kitap; imanın ciddi bir iddia olup ispat gerektirdiğini, onu kuvvetlendiren, sağlamlaştıran, çepeçevre sararak koruyup kollayan salih amelle muhakkak surette beslenmesinin olmazsa olmazlığını, büyük günah işleyenlerin imanlarının durumunu, ayet-i kerimelerde ve hadis-i şeriflerde salih amel konusunun oluşturduğu gözden kaçırılamayacak derecedeki ayrıntıları, inkârcı nasipsizlerin amellerinin boşa çıkıp kabul edilmeyeceğini bizlere, yeniden hatırlatıyor.
İmanı/Akideyi Bozan Şeyler Nelerdir?
Kıymetli yazar, imanı/akideyi yani “Lâ ilâhe illallah”ı bozan şeylerin en bilinmeyen, en yaygın ve en tehlikeli olanlarını on maddede, şu şekilde özetlemiş: 1. Şirk yani Yüce Allah’a ortak koşmak. 2. Yüce Allah’tan ve Rasulullah’tan geldiği kesinlikle sabit olan nâsların bir kısmını kabul ederken bir kısmını ise reddetmek. 3. Kâfirleri dost tanıyıp mü’minleri sevmemek. 4. Müşrikleri tekfir etmemek, onların kâfir olduklarında şüphe etmek, yollarının doğru olduğunu kabul etmek. 5. Yüce Allah ile, peygamberi ile, kitabı ve dini ile, dininin emirleri ve yasakları ile, cennet ve cehennem ile alay etmek, bunları mizah ve eğlence konusu yapmak. 6. Yüce Allah’ın isim, sıfat ve fiillerinden herhangi birini inkâr ederek O’nu gereği gibi tanımamak. 7. Reislere, efendilere, ileri gelenlere, yöneticilere, emirlere, âlimlere; helali haram, haramı helal kıldıklarında ve Yüce Allah’ın şeriatine muhalefet ederek kanunlar koyduklarında onlara itaat etmek suretiyle ibadet etmek. 8. İbadeti, Allah’ın dışındaki varlıklara yapmak. 9. Kur’an’ın zahirî manasına ters düşen batınî manasının olduğunu ve bu batınî mananın ancak ilham vasıtasıyla olacağını, onu da ancak insanlardan bir kısmının bilebileceğini iddia etmek. 10. Yüce Allah’ın hükmüyle hükmetmemek ve bu hükümleri kabul etmemek.[2]
İman, Olumlu Yönden Değişimi Hedefler
Ra’d suresinin on birinci ayet-i kerimesinin mü’minleri tefekküre sevk eden “Bir topluluk, kendi özünde olanı değiştirmedikçe Allah da onların durumunu düzeltmez” cümlesi ile giriş yaptığı ikinci bölümde yazarımız Kaçar; tağyir (değiştirmek), tebdil (bir şeyin yerine başka bir şeyi getirip yerleştirmek), tahvil (dikey ve yatay düzlemdeki -zamana ve mekâna bağlı- değişme) ve inkılâp (bir şeyin ters yüz olarak değişmesi) olarak Kur’an’da “değişim” anlamlarına gelen kavramlara parmak basıyor.
Kaçar’a göre iman, olumlu yönden değişimi hedefler. İnsanların karakterlerini, zevklerini, konuşma şekillerini, dostluk anlayışlarını ve tüm yaşamlarını şekillendiren inançlarıdır. İnanç, insanın hayata bakış açısını belirler ve o insana bir yol çizer. Bu nedenle dinsiz insanlarla dindar insanların hayatları birbirinden çok farklıdır. Dünya görüşleri, ahlakları, sevgi, saygı, sadakat ve kültür anlayışları, değer yargıları çoğunlukla birbiriyle taban tabana zıttır.[3]
O mükemmel ve olumlu değişimlere önce kitabımız Kur’an’daki Ashab-ı Kehf ile sihirbazlar örneği veren yazarımız, daha sonra imanın tadını tâ iliklerine kadar hissedip yaşamış olan Ashab-ı Kiram’a uzanıyor. O deryadan; Hz. Bilal, Hz. Osman, Hz. Abdullah b. Mes’ud, Hz. Ebu Zer, Hz. Habbab b. Eret, Hz. Mus’ab b. Umeyr, Hz. Ömer, Hz. Cafer b. Ebi Talib (radıyallahu anhum ecmain: Yüce Allah hepsinden razı olsun) gibi sahabileri çıkarıp önümüze koyuyor. Koyuyor ama gözümüzle birlikte gönlümüz de benzerine pek az rastlanacak -belki de hiç rastlanamayacak- bu örnekliklerle doyuyor elhamdulillah. En son olarak da Almanya’ya Türkiye’den işçi sıfatıyla giden birisinin evlendiği Hıristiyan kadın vesilesiyle bildiğini zannettiği dini İslam’ı, yeniden fark edip içselleştirerek yaşam tarzı haline getirme hikâyesini paylaşıyor.
Herkeste aynı şimşeklerin çakmayacağı, aynı kıvılcımların saçılmayacağı muhakkaktır. Ancak iman gibi muhteşem bir hakikati sahiplenip kuşanan her fert, bambaşka bir âleme uyanmış demektir:
Bu âlem ki Yüce Allah’ın; ilahlığını, rabliğini, melikliğini, hükümranlığını, rahmetini, azametini vb. öğretir ve yaşatır.
Bu âlem ki önümüze ve ömrümüze, Kitabullah’ı ve Sünnet-i Rasulullah’ı rehber bırakır.
Bu âlem ki sahih inançlar ve salih ameller kuşandırır.
Bu âlem ki içinde kardeşliği, ümmetliği, vahdeti barındırır.
Bu âlem ki geçici olandan alıp ebediyete, cennete ulaştırır.
Tadı damağımızda kalan bu güzel eseri için kendisine teşekkür ettiğimiz muhterem Ali Kaçar’ın, ömrüne Yüce Rabbimden bereket diliyor ve bu bereketli ömür içerisinde, ümmetin hayrına olacak nice kıymetli çalışmalar yapmasını temenni ediyorum.
Fatih PALA
Genç Birikim – Ocak 2024
[1] Kaçar, Ali; İman ve Değişim, Genç Birikim Yayınları, Kasım 2023, Ankara, s: 22
[2] A.g.e., s. 73-84
[3] A.g.e., s. 94