Epey zamandır dikkatinizi çekmiştir; hele yaşı elli ve üzeri olanlar eksikliğini daha fazla hissetmektedir. Terzilerden bahsediyorum. Birçok meslek gibi terziler de artık bir bir kapanıyor. Hazır giysi her tarafı istila etmiş bulunuyor.
Esas problem yaptığım konu ise; her şeyin “hazır”ının piyasaya sunulmasıdır. Belki hazır elbiselerin sunumunu tolere edebiliriz ama esas üzerinde durulması gereken hazır inançlar çağının içinde yaşıyor olmamızdır. Baudrillard, “Sessiz Yığınların Gölgesinde” isimli eserinde hazır inanç çağı üzerinde durmakta; bu konuda asıl problemi de paganizm olarak açık ve örtük şekillerde tanımlamaktadır.
İlerlemeci tarih açısından bakıldığında paganizm, geçmiş ilkel insanların çağında kalmış; kültürel, bilimsel bir gelişmemişliğe denk getirilerek tanımlanmakta; dolayısıyla bugün karşılığı olmayan bir öge şeklinde görülmektedir. Halbuki paganizm, tam da postmodernliğin içinden yeniden boy vermeye başlamışken. Aslında Hitler gibi örnekler üzerinden modern versiyonunu izleyebileceğimiz paganizmler, her dönemde farklı farklı imgelemlerle insanın önünde arzı endam etmeye devam ediyorlar.
Jameson külliyatlı kitabında postmodernliği, kapitalizm mantığı içinde okumaktadır. Benim kanaatim de, Jameson’ı büyük oranda desteklemektedir. En azından postmodernizmi, kapitalizm olmadan asla okuyamayacağımızı düşünüyorum. Postmodernlik, hakikati parçalayıp ideolojiler çapının sonuna gelindiğini iddia ettiğinde, kapitalizmin işleyebileceği iki zemini hazırlıyor. Birincisi, insanların kapitalizm karşısında direnç geliştirebileceği bir ortodoksi bırakmıyor. “Ne olsa gider” mantığı bunu sağlamaya matuf. İnsanların direnebilecekleri bir ortodoksileri kalmadığında kolayca kitleselleşip sürüleşebiliyorlar. İşte tam da bu noktada devreye bir ideolojik aygıt olarak medya giriyor.
Büyük bir yalanı ifade eden “ideolojiler çağı sona erdi” argümanı, kapitalizmi ve piyasayı bir ideolojik aktör olarak saymıyor. Burada birinci adım; insanların hazır ceplerindeki boşaltarak küresel aktörlere doğru akıtmak. Cepleri boşalıp hazırda kalmayınca insanların krediler alarak geleceğe doğru borçlandırılması ve bunlardan alınacak ekstra faizlerle küresel aktörleri daha da zenginleştirmek ikinci adım.
Tüm bunları sağlayabilmek için, insanlara senkretik, direnç noktaları zayıflatılmış tıpkı hazır ürünler gibi hazır inançlar sunuluyor. Böylece insanlar hep inançlı olduklarını düşünüyor, hem de piyasanın memnun edilmesi için ellerinden geleni yapıyorlar. Hazır inançlar, maliyeti ödenmemiş, dünyaya karşı bir duruş ve perspektif sunmayan “kullan at” mantığıyla düzenlenen inancımsı şeyler. İşte tam da bu sebeple, Tanrı taklidi yapan imgelerden besleniyor ve Baudrillard’ın da vurguladığı üzere Tanrı imgesi Tanrı’nın önüne geçiyor. Paganizmin en önemli vasfı ise, Tanrı imgelerinin çokluğu ve Tanrı imgelerinin Tanrı’ya ulaşma noktasında tıkanıklık yaratmalarıdır.
Farklı insanlar ve bedenler için düzenlenen giysiler, gözlükler gibi kişilerin sürekli olarak bağlanmayabilecekleri inançlar, zaten piyasanın koşulları içerisinde anlamlı hale getirilmiştir. Fakat burada Tanrı, klasik anlamda insanların üzerinde egemen olan bir varlık olmayıp, sadece derece bakımından bizden farklıdır.
Bugün bir başka açıdan bakıldığında din ve ilahiyat kriziyle karşı karşıyayız. Dinlerin geleneksel versiyonunun cevap verebilme kapasitesi düşmüştür. Belirttiğimiz ilişkiler ağını faş edecek, bunları okuyacak zihinlere ihtiyaç vardır. Her şeyden önce, modern zamanlarda yeni bir insan inşa edilmiştir. Eğer ciddi bir değişim gerekliyse, bunun için insanların bulundukları yeri değiştirerek farklı bir perspektiften bakmalarını sağlamak elzemdir. Çünkü her şeyin yeri değişmiştir ve hakikat bu sebeple bulanık görünmektedir.
Prof. Dr. Mustafa Tekin