Zorun zoru bir sorumluluk. Çileye hazırlanma ve içinde yanma sürecinin yolculuğu. Aşk ehlinin ruhunun hamurunu dert ile yoğurmaya hazır olduğu acılar yumağı.
Bir insan hem kendi olacak hem de kendi ruhunun ilkelerinden ödün vermeden var olmaya çalışacak.
Hakikat, Allah yolunun insana önerdiği, dilediği tek gerçek. Dünya yüzünün sorumluluğu insanda. İnsan yaratılmış varlıkların en üstünü. Dağların yükümlenmekten kaçındığı ağır yüke ve sorumluluğa aday varlık.
Hakikat yolculuğu insanın kendini insan ve kul bilmesidir. Kul, yani yaratılmış olan bir varlık. İnsanın insan olma üstünlüğünün de özellikleri var. Zalim, kindar, mağrur yani kibirli, bencil, zorba kişilikler insanı insan olmaktan uzaklaştırıyor. Bu tür insanlar daha çok şeytanlara yaklaşıyor ve onun bir aracı oluyor. Şeytanlar meleklerin lânetli ve dışlanmış olanları. Onlar da bir gerçeğidir bu dünyanın. İnsanın şeytanlaşması şeytanın yolunda gidiyor olmasıdır. Şeytan gurur ve kibir yaptı, insanı beğenmedi. İnsan, insanı beğenmeyince, onun konumuna düşüyor. Yani şeytanlaşıyor.
Hakikat bilinci içinde olanlar şeytanla yol arkadaşlığı yapmaz. Ondan uzak durur. Sakınmaya bakar. Bir yanlışı, hatası ve kusuru olunca bağışlanma diler. Bağışlanma ve sığınma ancak Allah’a olur. Kula sığınma, mazlum olanların, hakikat bilinci olan adil kimselerin yanına varmadır. Onlarla birlikte olmadır.
İnsan, bir kul ve yaratılmış varlık olunca onun üstündeki güç asıl varlıktır. Onun karşısında acizdir. Bir insanın ömrünü uzatması sağlıklı yaşaması ve beslenmesiyle bir süreliğinedir. Bir yer de zamanı tamamlanınca “vadesi dolunca” teslim olur. Hazreti Adem’den beri gelen bütün insanlar bu dünyadan öte dünyaya geçmişlerdir. Hakikat âlemine ve gerçek yurtlarına gitmişlerdir. İyiliklerde ve hayırlarda bulunan, iman sahibi kimseler o yurtta karşılıklarını bulup yaşayacaklardır.
İnsana dünyayı dar edenler de öteye gidiyorlar. Zulümleri ve kibirlerinin karşılığını da orada alacaklar. Onlardan insanlık hayrına ve güzelliklerine dair hiçbir şey geride kalmaz.
İnsan, her şeyden önce kendisinin sözcüsüdür. Diliyle, davranışlarıyla, hâliyle ve eylemleriyle.
Güzel ve iyi insan olma erdemli olmadır.
İyi ve güzel insan olma hakikat peşinde olmadır. Şeytanların, zalimlerin, kindarların, mağrurların peşinde olanlar değil.
Gönül ehli insanlar gönüllerinin güzelliklerinden sadır olanı, oluşanı ve yaşananı yansıtırlar. Bu, yüzlerine, dillerine, gözlerine yansır. Güzel bakan insanlar güzel görür. Yüzlerinde güller açar. Tebessümleri onların güllerdeki gonca hâlleri gibidir. Renk ve kokularıyla, güzellikleri etkilerler. Tebessüm eden, insanı hoş karşılayan güzel insanlar her türlü olumsuzluklardan uzak olurlar. Onlar hakikat görevlisi melekler gibidirler. İnsanlara yardımcı olurlar.
İnsan, yaptığı iyilikleri gönül hanesinde birikir. Bunlar birer tebessüm olarak dışa vurur. Dert ve aşk sahibi kimseler acı çeker. Bunun nedeni insanların, mazlumların, çaresiz kimselerin acılarına ortak olma duygu ve inancıdır.
Hakikat yolculuğunun zorlukları var. Fazlasıyla fedakârlık gerektirir. Dert sahibi olmak salt kendi dertlerinden kaynaklı bir durum değildir.
Acı çekmeyen insandan insana hayır gelmez. Kendisine de bir hayrı olmaz. Hayırsızlık dertsizliktir. Gamsızlık vurdumduymazlıktır.
Hakikat ehli kimseler hakikatten başka bir şey düşünmezler. İnsan ve kul olma bilincindedirler.
Hakikat sahibi kimseler hissederler, duyarlar, sezerler. Onların gönül kapıları açıktır. Merhamet ve sevgi duyargaları duyarlıdır. Gözleri, bakınca neyin doğru, neyin yanlış olduğunu görürler ve anlarlar. Güçleri yettiğince olumsuzlukları gidermeye bakarlar. Çünkü onlar dert sahibidirler. Çünkü onlar acıya tutkundurlar. Çünkü onlar Hüzün Peygamberinin ümmetidirler. Çünkü onlar hakikatin, adaletin, merhametin, sevginin ve aşkın sözcüleridirler.
Derdi olmayanın acısı da merhameti de sevgisi de olmaz.
Ali Haydar Haksal/Milli Gazete