Günümüzde birçok akımlardan söz edilir oldu. Ayak uydurulamayacak kadar hızlı ve değişken. Zaman zaman yoğunlaştığımız, zihnimizi kurcalayan ve bu değişkenlik karşısında nasıl davranacağımızı kestiremediğimiz gerçeğiyle baş başayız. Sorunlar çok katmanlı. Bulunduğumuz yerde durup kestirmeden yöntemlerle karar vermek oldukça çok zor. Dillerimiz, algılarımız ve bakışlarımız çok farklı.
Küresel gibi görünse de özde Hıristiyanî bir kuşatma altında insanlık. Her ne kadar Hıristiyanlığı aşıyor gibi görünse de, genleri bakımından özünden kopmayan bir ruh. Bu, öylesine etkili ki, insanlık farkında olmadan sanki bir kendindenlikle Hıristiyanî davranışlara girebiliyor. Laik ve seküler çevrelerin aileleri Ortodoks Hıristiyan yazarların, dinî yoğunluklu eserlerini çocuklarına okutmakta sakınca görmezler. Bunu ileri bir aşama olarak kabullenirler. Yakın zamanda Batıcı burjuvaların yoğun olduğu bir bölgenin bir ortaokul öğretmeni, önerilen ve okutulan bir kitapta “mezhep” sözcüğü geçtiği için tepki vererek öğretmen hakkında suçlamada bulunuyor. Ve tabiî soruşturma açılıyor.
Gene yakın zamanda Anadolu’nun önemli bir kentinin İmam Hatip Lisesinde bir öğrenci ile ilgili anlatılanlar hem ürkütücü hem de düşündürücü. Müdür öğrenciyi odasına çağırıyor, giyimi ve davranışları ile ilgili babacan öğütlerde bulunuyor. Öğrencinin tepkisi hem şaşırtıcı hem de düşündürücü. Öğrenci: “Bunu bana mı söylüyorsunuz. Şimdi bir çığlık atarım, okulu başınıza toplarım, müdür beni taciz etti, derim.” Sayın Müdür ne yapacağını bilemiyor: “Tamam kızım tamam” deyip susuyor öğrenciyi odasından çıkarıyor.
Bu örnekleri verişimiz nedensiz ve boşuna değil. Bunların sayısız örnekleri vardır mutlaka. Bunları sınırlı birer olay gibi de göremeyiz. Örnekler yaşanmışlıklar ve yaşanabilecek durumlardır. Kim bilir daha şaşırtıcı olanları da vardır.
Böylesi bir durumda bu sorunlar karşısında ne yapılabilinir, neler yapılmalıdır? Gelinen sürecin nedenleri nelerdir? Aile, okul, sokak kültürü ve yaşanmışlıklarıyla bunların üstesinden gelinebilinir mi? Bu ve benzeri sorunlar üzerinde düşünmek ancak aydınların, entelektüellerin sorumluluğunda. Onlar ise gerçekten böylesi sorunları kendilerine dert ediniyorlar mı? Edinseler ne gibi çözümler üretecekler.
Sorular ve sorunlar birbirini kovalayıp duruyor.
Kültürel erozyonunun sonuçları. Ve tabii bilişim çağının diji insanı başlıca sorulara neden. Hayat artık insanların kültürel ruhlarıyla oluşmuyor. Çünkü yabancı ruhların musallatı söz konusu.
Postmodern, post truth, z, i gençliklerinden söz ediliyor. Bunlara yenilerinin ekleneceğinden kuşku yok ve tabii yukarıda örneklerini verdiğimiz kuşağa nasıl bir isim verilir bilemiyoruz. Başıboş, gündelik hayatı tepkiyle yaşayan, uçurumlara ve bataklıklara doğru sürüklenen bir dönem ile karşı karşıya bulunuyoruz. Kız veya erkek çocuk tacizleri, kadın taciz ve cinayetleri, aile içinde aile çözülmeleri, kadınların artık ev veya yuva konumlarını yitirmeleri, açıkçası ben merkezli yaşamaları artık yadsınamayacak bir gerçek. Vaazlar ve söylevler kâr etmiyor.
Gündelik okuma alışkanlıklarını ne aile büyükleri, ne okuldaki öğretmenler veya eğitimciler belirliyor. Kendiliğinden belirlenen bir durum var. Yukarıdan buyruk ile bu sorunlar çözülemiyor.
Konuşulan dil ve tutum farklı.
Para ve çıkar merkezli oluşların hemen hiçbir katkısı olmuyor. İnsanlar buralarda lehlerine nasıl bir çıkar devşireceklerinin hesabı içindedirler. Samimilikten yoksunluk zaten başlıca sorunlardan biri. Lüks içinde yaşayanların örnek olmaları düşünülemez. İnsanlar insanlara bakarlar ona göre davranırlar.
Milli Gazete / Ali Haydar Haksal