Bu manada Milli Gazete yazarlarından Hüseyin Akın da söz konusu araştırmada yer alan inançla ilgili sonuçlara değiniyor. “Gençlik nereye gidiyor, cumaya mı?”başlıklı yazısında öncelikle araştırmada ortaya çıkan inanç alanıyla ilgili rakamları paylaşıyor Akın:
“Verilen cevapların oranlaması şöyle: %29,6 Atatürkçü, %31,2 Milliyetçi, 16,8’i muhafazakâr, 12,6 ise kendini dindar olarak tanımlıyormuş. Dindarlıkta hedeflenen oran pek tutmamış gibi. Milliyetçilik her kesimde yükselen bir cereyan. Ankete katılanların çoğunluğu hükümetin gençlerle ilgili yürüttüğü politikanın doğruluğunu kabul etmiyor. Gençlerin durumuna dini zaviyeden baktığımızda da koparılan fırtınalara paralel bir sonucun olmadığı görülüyor. ‘Gençler Ateist ve Deist oluyorlar’ yakınmasının yüksek sesle dillendirildiği bu zamanda araştırmaya yansıyan taraf ile halihazırda şikâyet konusu olan durumun aynı şeyi söylemediği görülüyor. Buna göre ülkemizde kendini Ateist olarak kabule eden gençlerin oranı: %1,1, Deist olduğunu söyleyenlerin oranı; 1,0 düzeyinde.”
Hüseyin Akın, inanca ait meselelerin bu tür araştırmalarda tam olarak yansıtılamadığını çünkü gençlerin gerçek cevaplar yerine sosyal ortamlarda kabul görecek cevaplar vermeye meyilli olduklarını belirterek şöyle diyor:
İnanca dair meseleler sokak araştırmalarıyla anlaşılabilecek cinsten şeyler değildir. Her şeyden evvel sokağın baskısı diye bir şey vardır. Yaşantı ile teori arasında bir gözlem yapmak çok daha isabetli sonuçlar verebilir. Müslüman’ca düşünüp deistçe ya da ateistçe hayat süren insanları hangi kategoriye yerleştireceğiz? Hepsi bir yana, daha sahici ve de ayakları yere basan sonuçlar almak istiyorsa araştırma şirketleri hiçbir şey sormadan bile gençlerin içlerinde bulundukları durumu bir okul bahçesinde yarım saat ayakta dikilerek veya okul koridorlarında bir teneffüs miktarı turlayarak anlayabilirler. Büyükler küçüklere çalışmadıkları yerlerden sorular soruyorlar. O soruların cevabı çoğunlukla herkesin kendi zihninde şekillendirdiği cevaba denk düşen cinsten. Gençler klasik zamanlarda olduğu gibi kolayca istatistiklere konu olabilecek özellikler taşımıyor artık. Daha değişken, daha kompleks ve daha girift. Araştırmada sorulan soruların çok önemli bir kısmı farklı gençlik gruplarında farklı biçim ve anlamlarda anlaşılıp yorumlanacaktır. İyisi mi rakamlara ve oranlara değil yaşamlara ve ortamlara bakalım.”
İktibas