Filistin İslami Hareketinin önemli isimlerinden, Kudüs muhafızı Raid Salah’ın Yardımcısı Dr. Nasır Halid, İsrail hapishanelerinde tutuklu bulunan Raid Salah’ın son durumua ve Kudüs’teki gelişmeler ile ilgili Haber7.com Genel Yayın Yönetmeni Osman Ateşli’ye konuştu.
Kudüs Muhafızı Şeyh Raid Salah’ın son durumu nasıl?
Şuanda ev hapsinde, mahkemesi devam ediyor. Bu ay sonuna kadar bir sonuç almayı bekliyorlar. Kimseyle iletişime izin verilmiyor. Sadece akrabalarından özel izinle ziyarete müsaade ediliyor. İnternet ve telefon yasak, dış dünyayla iletişim kurmasına izin verilmiyor. Yaklaşık bir hafta önce Kudüs’te bir mahkeme oldu kelepçeyle getirildi. Elektronik kelepçeyle serbest bırakılmasını talep ettik ama mahkeme bunu kabul etmedi. Şeyh Raid Salah, tutukluluğunda vaktini Kur’an ve tefsir okuyarak geçiriyor.
Kudüs ve Filistin’e dair hep olumsuz haberler duyuyoruz. Bize olumlu haberleriniz var mı?
İnşallah Kudüs’ün fethinden başka bir ihtimalimiz yok, en iyi haberimiz bu. Biraz önce Mescid-i Aksa’dan çıktık, biz çıkarken 100 İsrail askeri Mescid-i Aksa’ya giriyordu. Oradaki cemaat Mescid-i Aksa’nın işgal edilmesinden korkuyor. Biz şuan savaş halindeyiz, bir savaş yürütüyoruz. Nasıl bir savaşın zorlukları varsa bizde onları yaşıyoruz. Ancak hiçbir İslam ülkesi, hiçbir Arap ülkesi konu ile ilgili ne bir şey söylüyor ne de yardım ediyor.
Gazze’de Hamas’ın bir liderlik kadrosu var, Batı Şeria’da başka bir kadro. Kudüs Müslümanlarının lider kadrosu kim?
Burada sadece hareket grupları var. Bir çok kuruluş var, birbirleriyle ortak çerçevede hareket ediyorlar. Bir lider yok. Herkes kuruluşlar aracılığıyla Kudüs’ün kurtuluşu için elinden geleni yapıyor. Söz konusu Kudüs ve Mescid-i Aksa olunca birleşmeyi engelleyen hiçbir şey olmuyor.
“BURADA YAŞAMAK BİZİM KADERİMİZ AMA SADECE BİZİM MESULİYETİMİZ DEĞİL”
Uzun vadeli çözümler belli ancak kısa vadede en acil olarak neye ihtiyaç var? Günlük hayatı kolaylaştıracak ya da size güç verecek ne talep edersiniz?
Biz her şeyden önce Türk-İslam coğrafyasından dua istiyoruz. İkinci konu olarak, İslam alemi ve Arap dünyasının harekete geçmesini istiyoruz. Biz diyoruz ki Mescid-i Aksa bütün İslam ve Arap ülkesinin ahdidir. Her Müslümanın bu konuda sorumluluğu vardır. Mescid-i Aksa çevresinde yaşamak bizim kaderimizdir ancak bu sadece bizim mesuliyetimiz değildir. Ülkelerin, hükümetlerin ve bütün insanların sorumluluğu vardır.
“ARAPLARIN TEK İSTEDİĞİ İŞLERİNE DEVAM ETMEK”
ABD’nin açıklamayı planladığı anlaşma ile ilgili nasıl değerlendirmelerde bulunuyorsunuz?
Bahsettiğimiz anlaşma öyle bir anlaşma ki kapalı bir kutu gibi. İçinde ne var, ne yok bilmiyoruz. Bizde sağdan soldan duyduklarımızı biliyoruz. Söz konusu anlaşmaya Arap ülkeleri onlara destek veriyor ki bir an önce anlaşma sağlansın. Tek istedikleri işlerine devam etmek.
Arap dünyası Filistin davasına neden sırtını döndü?
Biz hepimiz bu konuda çok düşünüyoruz. Biz belki diyoruz ki Yahudilerin ekonomik gücü Arap dünyasını etkisi altına alıp sessiz kalmalarına neden oluyor. Çok önemli bir soru sordunuz fakat kimse cevabını bilmiyor. Sorunun cevabını bulamıyoruz. Biz bekliyoruz ki bütün Arap ülkeleri, İslam ülkeleri çıkıp desinler ki ‘İsrail’in yaptıklarını kabul etmiyoruz bu bir anca önce durdurulmalıdır’ demelerini istiyoruz. Ama bunu bırakın çıkıp “Kudüs Filistinlilerindir” dahi diyemiyorlar. Ramazan ayının başından bu yana her gün teravih namazından sonra İsrail askeri mutlaka Mescid-i Aksa’ya giriyor. Maalesef hiç kimse konu ile ilgili bir şey yapamıyor. Mescid-i Aksa’dan sorumlu olan Ürdün bile sesini çıkarmıyor.
İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Türkiye’de aldığı kararlar uygulanabildi mi? Kudüs’te yansımaları nasıl oldu?
İslam İşbirliği Teşkilatı toplandı, kararlar alındı. Bu sadece sokağa yansıdı. Sadece insanların protestolar, yürüyüşler yapmasını sağladı. Ama hiçbir devletin, hükümetin bünyesinde alınan siyasi bir karar mevcut değil.
“BİZ TEPKİ VERİNCE ŞEHİT VERİYORUZ, KİMSE BİR ŞEY SÖYLEMİYOR”
Tüm bu yaşananlar göz önüne alındığında toplumda bir yorgunluk, bıkkınlık var mı?
Biz bu konuda bu şekilde bir şey söyleyemeyiz. İnsanlar bıkkınlık derecesinde diyemeyiz. Biz burada bir savaş veriyoruz. Halk bir tepki verince şehit veriyoruz, yaralılarımız oluyor, kimileri hapse düşüyor. Bu sadece bununla kalıyor. Dünyada hiçbir ülke çıkıp bir şey söyleyemiyor. Bu sebeple toplum da bir süre sonra durgunlaşıyor.
“TEK AÇIK KAPIMIZ VAR, O DA TÜRKİYE”
Arap ülkelerinin pozisyonlarını biliyoruz, Arap halklarının Kudüs’e yönelik bakışı nasıl?
Bizler burada İsrail askerinin baskısı altında yaşıyoruz. Arap dünyasındaki insanlarla iletişim kuramıyoruz, bu İsrail tarafından yasaklanmış durumda. Bu yüzden bize Arap milletlerinden maddi ya da manevi bir yardım gelemiyor. İletişim kuramamakla birlikte bizde oraya gidemiyoruz, onlar da buraya gelemiyor.
Giriş çıkışına müsaade edilen bir kaç ülke var. Değil mi?
Arap ülkelerinden sadece Mısır ve Ürdün gelebiliyor. Mısır’dakiler Sisi’nin yönetimi altında o sebeple gelemiyorlar, buradaki insanlar da Sisi’nin yönetiminin olduğu bir yere gitmek istemiyor. Bizim sadece açık bir kapımız var, o da Türkiye.
“NE ZAMAN OLACAĞI BELLİ DEĞİL, İŞGAL EDEBİLİRLER”
Mescid-i Aksa’nın Yahudiler tarafından yıkımı için uzun zamandır uğraş veriliyor. Bunlar için ne tür önlemler alıyorlar? Bu çalışmalara yönelik ne tür bir hareket içindeler?
Bizler İsrail’in oradaki hedefini çok iyi biliyoruz ama bir şey yapamıyoruz. Biz bunu keşfettiğimizde onlar için çok kötü oldu, biraz durgunlaştılar, korktular açıkçası. Burayı tünellerle delerek turistlere açmak ve Mescid-i Aksa’yı yıkmak gibi bir amaçları var. Yakın zamanda Şeyh Raid Salah bütün ülkelere, devletlere ve tüm insanlara bir mesaj gönderdi, “Bütün insanlar Mescid-i Aksa’da beklesin, nöbet tutsun. Ne zaman olacağı belli değil ama işgal edebilirler” diye.
“BİZİ KİMSE UNUTMADI DİYOR, NÖBETLERE DEVAM EDİYORUZ”
İslam ülkelerinin genelinde yapılan gösteriler, medyada yapılan haberlerinin İsrail’e geri adım attırmaya yönelik bir etkisi var mı?
Mutlaka büyük gösteriler İsrail’i korkutuyor. En azından buradaki halkı canlı tutuyor. Ne kadar İsrail’e geri adım attırmıyor gibi görünse de buradaki halkı destekliyor, canlı tutuyor. Halk da şunu söylüyor, “bizi kimse unutmadı, biz yalnız değiliz. Bizim arkamızda birileri var” diyerek ayakta duruyor, nöbetlerine devam ediyorlar.
Yahudiler ve Hristiyanlar arasında bir görüş farklılığı var. Bu noktadan gidilerek dünya kamuoyunu hareketlendirmek adına özellikle de buradaki durumu Hristiyanlara anlatarak bir çözüm yolu üretilebilir mi?
Bu yapılabilir ama sonuç almak adına çok büyük bir etkisi olacağını düşünmüyorum. Mutlaka bir etkisi olur ama çok zayıf olur. Biz zaten onlarla görüşüyoruz, onlar da aynı sebepten muzdaripler, onlar da şuan baskı altındalar. Birlikte bu işin içinden çıkmaya çalışıyoruz.
Haber7.com