بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اِنَّمَا مَثَلُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا كَمَٓاءٍ اَنْزَلْنَاهُ مِنَ السَّمَٓاءِ فَاخْتَلَطَ بِه۪ نَبَاتُ الْاَرْضِ مِمَّا يَأْكُلُ النَّاسُ وَالْاَنْعَامُۜ حَتّٰٓى اِذَٓا اَخَذَتِ الْاَرْضُ زُخْرُفَهَا وَازَّيَّـنَتْ وَظَنَّ اَهْلُهَٓا اَنَّهُمْ قَادِرُونَ عَلَيْهَٓاۙ اَتٰيهَٓا اَمْرُنَا لَيْلاً اَوْ نَهَاراً فَجَعَلْنَاهَا حَص۪يداً كَاَنْ لَمْ تَغْنَ بِالْاَمْسِۜ كَذٰلِكَ نُفَصِّلُ الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
Dünya hayatının durumu, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, insanların ve hayvanların yiyeceklerinden olan yeryüzü bitkileri o su sayesinde gürleşip birbirine girer. Nihayet yeryüzü zinetini takınıp, (rengârenk) süslendiği ve sahipleri de onun üzerinde kudret sahibi olduklarını sandıkları bir sırada, bir gece veya gündüz ona emrimiz (âfetimiz) gelir de onu sanki dün yerinde yokmuş gibi kökünden koparılarak biçilmiş bir hale getiririz. İşte iyi düşünecek kavimler için âyetlerimizi böyle açıklıyoruz.” (Yunus:24)
Dünya ve Ona Muktedir Olduğumuzu Sanmak
…السَّمَٓاءِ مِنَ لْنَاهُ اَنْزَ كَمَٓاءٍ الدُّنْيَا الْحَيٰوةِ مَثَلُ اِنَّمَا“
(Dünya hayatının durumu, gökten indirdiğimiz bir su gibidir…)
Kur’an öğretilerinin en başatı belkide bu konu, yani dünya hayatının geçiciliği ve ahiret hayatının kalıcılığı konusudur. Her birimiz için bir fitne (imtihan) aracı olan dünya malı ve süsü uğruna nice savaşların verildiği canların telef olduğu kadim bir meseledir. İnsanoğlu bu kalıcı olmayan mala o kadar hırsla sarılıyor ki, Rabbimiz olan Allah da merhametinin gereği olarak sürekli insanı uyarıyor. Yapmayın, bile bile kendinizi ateşe atmayın, şu kısacık dünya hayatı için ebedi yurdunuzu cehenneme çevirmeyin, bunların hepsi bir süsten ibaret yani akar suya benzer gelip geçicidir.
“Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlât sahibi olma isteğinden ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibidir ki, bitirdiği ziraatçıların hoşuna gider. Sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu görürsün; sonra da çer çöp olur. Ahirette ise çetin bir azap vardır. Yine orada Allah’ın mağfireti ve rızası vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey değildir.” (Hadid:20)
Bugün yeryüzünde insanlığın en büyük sorunu sahiplenme duygusu desek yanlış söylemiş olmayız. Birileri haklı olarak bu cümlemize bir itiraz geliştirebilir, ‘ne yani geçmiş zamanlarda insanda sahiplenme duygusu yok muydu?’ diyebilirler. Elbette ki vardı, insan biyolojik olarak hep aynı insandır, fakat bugünkü kadar acımasız, bu kadar zalim, bu kadar kibirli bir dönem oldu mu bilemiyoruz. Batı medeniyetinin aydınlanmayla beraber geliştirdiği patlayıcı silahların vermiş olduğu kibir, bugün tüm dünyayı sarmıştır. Bu kibrin sebebi nedir diye sorduğumuz zaman karşımıza çıkacak ilk cevap sahiplenme olacaktır.
Kafirlerin ne yapmak istediği, hayatı nasıl algıladığı, dünya malına nasıl sahiplendiğinin hesabı elbette ki Allah’a ait. Fakat ayetlerin ilk muhatabı tüm insanlık olmakla beraber özelde müminlerin konuya dikkatleri çekiliyor. Aslında dünyayı dikenli bir tarlaya benzetirsek, her dikeni de bir haramın karşılığı olarak düşündüğümüzde tarlada ne kadar hassas yürümemiz gerektiğini anlamış oluruz. Yine Ankebut 64. Ayeti kerime: “Bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir. Ahiret yurduna (oradaki hayata) gelince, işte asıl yaşama odur. Keşke bilmiş olsalardı!” Mümin insanın içini sızlatan bir cümle, “keşke bilmiş olsalardı.” Rabbimizin bu serzenişi gerçekten şefkat yüklü bir cümle diye okumamız gerekmektedir. Bir annenin veya babanın evladına olan merhameti ve şefkatinden dolayı keşke bu sapkınlığı bu yanlışı yapmasaydın dediği gibi, Rabbimiz de insanın akıbetini en iyi bilen, olduğu için keşke bilmiş olsalardı diyor. Keşke bilmiş olsaydık da eşyayı ait olduğu yere koyup zulme sapmasaydık. Rabbimiz bizi zalimlerle beraber yazma…
“Keşke bilmiş olsaydık da eşyayı ait olduğu yere koyup zulme sapmasaydık.” Amin diyoruz bu duaya… Ahirette demeden önce buradayken, vakit varken yapabiliriz inşallah…
ALLAH RAZI OLSUN