فَاسْتَقِمْ كَمَٓا اُمِرْتَ وَمَنْ تَابَ مَعَكَ وَلَا تَطْغَوْاؕ اِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصٖيرٌ
Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görür. (Hud suresi 112. ayet)
“Emrolunduğu gibi hareket etmek, o emirlerden hiç sapmadan yürüyebilmek çok zor bir iştir. Emirlerin dışına hiç sapmadan yürümek ne kadar zor ise, o yolda yürümenin sonucu da o derece yüksek, mükafatı da o nisbette büyüktür.
İslamın en büyük ahlak hususiyeti istikamet dediğimiz ahlaki seciyyedir. Bundan dolayıdır ki, iman ve istikamet İslam Dini’nin unvanı, remzi adledilebilecek en büyük hassalardandır.
“Memur olduğun gibi istikamet eyle” emri Resulullahın vazifelerinin tümüne şamil mütalaa edilmiştir.
Hz. Muhammed’in hayatı boyunca gösterdiği hareketlerindeki istikamete, büyük bir hisse ayırmak icap eder. Bir tek insanın değil, bütün fertleriyle bir cemaatin hidayete erişmelerine ait tebliğ etmekle yetinmemiştir. Bütün İslami esasların talim ve tatbikini de ihtiva eden peygamberlik vazifesinde imanın en kuvvetlisini taşıyan,işlerin en zahmetlisine katlanan Hz. Muhammed ,sözü ile işi, nazarıyatı ile ameliyatı arasında zerre kadar fark göstermemiştir. ”Süfyan b. Abdullah es-Sakafî, Allah Resûlü (s.a.s.)’e gelerek:
“- Ey Allah’ın Rasûlü! İslâm’a dair bana öyle bir söz söyle ki, onun hakkında senden sonra hiç kimseye soru sormayayım” dedi. Efendimiz (s.a.s.):
“- Allah’a iman ettim de, sonra da istikameti takip et!” buyurmuşlardı. *
Resulullahın kendisine ve ashabına yönelik dosdoğru ol emri, kendisine ve tabi olanların istikamet üzere olmalarının eğitimi ile bağlantılıdır. Kendine ve ashabına muallim olmuştur. Bu eğitim söz ve davranışın birliği üzerine inşa faaliyetidir. Mizaçların, karakterlerin farklılığına rağmen hepsinde oluşan istikamet temelli kişilikler envaı çeşit meyve vermiştir.
Aşırı gitmeyin,uyarısını dinlemeyenlerin Hariciler, Karmatiler ve Daeş gibi Haşşaşiler gibi ve Fetö gibi çeşitli metotlarla hareket eden ve düşmana değil sadece Müslümanlara yönelik şiddet uygulayanlara yönelik ikaz olduğu yorumlanabilir.
İstikamet, müminin sıratı müstakim üzere olması halinin varlık duyuşudur. Bu nedenle terk edilemez, başkasına devredilemez. İstikamet bir farzı daimidir.
Ayette geçen, dosdoğru ol tabiri, istikamet üzere ol tabirinin günümüz diline aktarılmış halidir. Müstakim: Doğru, istikametli, eğri olmayan, düz, dik. Hilesiz temiz. İstikamet: Hatt-ı hareketi doğru olmak. Doğruluk, namuslu hareket. Her işte itidal üzere bulunmak. Adaletten, doğruluktan ayrılmayıp, diyanet ve akıl içinde yürümek. Allaha kulluk etmek. Bir şeyin bir tarafa doğru olarak uzaması. Yön,cihet.(Osmanlıca Türkçe Büyük Lügat)
Doğru:Bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen,eğri ve çarpık karşıtı. Dosdoğru: en doğrusu.(TDK Türkçe Sözlük)
Diyarbakırlı Saîd Paşa şu öğütte bulunur:
“Sen usandırma eli, el de usandırmaz seni
Hîlekârlık eyleme, kimse dolandırmaz seni.
Dest-i a’dâdan soğuk su içme kandırmaz seni,
Müstekîm ol, Hazret-i Allah utandırmaz seni.”