“Onlar ki, boş ve yararsız (lağv) şeylerden yüz çevirirler.” (23/3)
Takvalı olmamızın önündeki bir diğer engel boş zamanlarımızı anlamsız işlerle geçirip takvamızı geliştirmeyi ihmal edişimizdir. Zira insan takvasını ağırdan alarak geliştiremez. Takva gelişimi belli bir düzeyde dinamizm göstermeye bağlıdır. Bu dinamizm boş zamanları anlamlı etkinliklerle doldurmakla oluşur. İnsan bir şeyi ancak ‘yaparak öğrenir’ (learning by doing). Takva da bu konuda bir istisna değildir.
1. Kuran’da zaman bilinci
Kuran bize Asr suresinde zaman bilinci
[1] kazandırmaktadır:
“Asra yemin olsun ki, insan ziyandadır. Ancak iman edip, salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler müstesna” (Asr/1-3)
Surede asra yemin edilmesinin bir hikmeti hayatın amacının kulluk, kulluğun aracının ise zaman olmasındandır. İnsan zaman gemisine binmeden kulluk denizinde yolculuk yapamaz. Dolayısıyla zamanını salih amellerle geçirmediği vakit ziyandadır. Yapılması gereken zamanı takvamızı geliştirecek eylemlerle doldurmaktır.
Asr suresini tefsir eden şu ayet vakti öldürme zaafına karşı bizi uyarmaktadır:
‘Boş söz ve işlere rastladılarında vakarla oradan geçip giderler'(25/72)
Ayetin değindiği noktaya uygun tarihten güzel bir örnek aktarılmaktadır: İspanya’yı 1935 – 1975 yıllarında 40 yıl yönetmiş olan General Franco; “bu kadar uzun yıllar iktidarda nasıl kaldınız?” diyenlere bu işin sırrını şöyle açıklamıştır: “Üç F sayesinde; halkı üç F ie meşgul ettim…” Üç F dediği şeyler: Futbol, Fiesta (eğlence), Femenino (kadın).
Bu örnek üzerinden ayete baktığımızda şunu söyleyebiliriz: Müminler ‘3 F’
[2] ile karşılaştıklarında vakarla oradan geçip giderler.
“Bir işi bitirince, hemen başka işe giriş, onunla uğraş. Hep Rabbine yönel, O’na yaklaş” (İnşirah/7-8)
Bu ayet ise bize boş zamanlarımızı bilinçli bir şekilde kullanmamızı telkin etmektedir.
Bir çok hadislerde de zamanla ilgili bu genel mesajın teyid edildiğini görüyoruz. Örnek olarak:
“Ahirette insan şu beş şeyden sorguya çekilmedikçe Allah’ın huzurundan ayrılamaz: ömrünü nerede tükettiğinden, servetini nasıl kazanıp nasıl harcadığından, ne gibi işler yaptığından, bedenini ne yolda yıprattığından ve bildiklerini yaşayıp yaşamadığından.” (Tirmizi, Kıyamet, 1)
2. Zaman konusundaki bahanelerimiz
İnsan nefsi mazeret beyan etmede mahirdir. Günümüzde zaman konusunda dile getirilen bahaneler şunlardır:
· Çok çalışıyorum, yoruluyorum ve başka işler için vaktim kalmıyor.
· İşten geliyorum, eşim ve çoluk-çocuk derken gün bitmiş oluyor.
· Sohbetlere katılmaya vaktim olmuyor.
Burada iki ihtimal var. Ya kişi gerçekten yoğunluk içindedir, böyle olsa bile onun bile boş olduğu vakitler vardır bunları tespit edip anlamlı işlerle doldurabilir. Ya da kişi bunu bahane olarak dile getiriyor, bu durumda ne kadar boş zamanı israf ettiğini görmesi ve kendisine çeki düzen vermesi gerekir. Her halükarda bütün insanlar imkanlarını zorlamak suretiyle performanslarını artırabilirler.
3. ‘Zamanı değerlendirmede’ takva
‘Takva ve zaman’ konusunun iki yönü bulunmaktadır. Bir taraftan ‘boş zaman’ olgusu, diğer taraftan ‘boş zamanda meşgul olunacak iş’ olgusu. Bu ikisini anlamlı bir şekilde bir araya getirdiğimizde ‘zamanı değerlendirmede’ takvayı elde etmiş oluruz.
Bunu gerçekleştirmek için şu soru ile hayatımıza çeki düzen verebiliriz.
· Allah benim şu an ne yapmamı ister(di)?
Hangi işi şu an yapsak bizden razı olurdu sorusunu herkes kendi açısından rahatlıkla cevaplayabilir, çünkü hepimiz O’nun Kuran’daki beklentilerini biliyoruz. Her anımız için 4-5 tane alternatif sıralayabiliriz. Bunların içinden o an için bir tanesini seçmek gerekir.
Boş zamanlarımızı takvalı olma hedefiyle bağlantılı değerlendirme açısından ulaşmamız gereken hedefler şunlardır:
· Günü takvada ilerlemek için planlama, ona göre her gün için takva hedefleri belirlemek
· Sabah namazından sonra uyumamak
· Geceleri namaza kalkmak
· Geç vakitte uyumamak
· İnternet vb. medyaları daha bilinçli(gerçekten önemli içerikleri bulma/okuma) kullanmak, oradaki zamanımızı sınırlandırmak, her ilginç ve ‘faydalı’ linki takip ederek veya videoları izleyerek zamanı israf etmemek, öncelik sırasını doğru tespit etmek
· İslami faaliyetlerde zaman israfını önlemek: Yaptığımız faaliyetler boş zamanlarımızı anlamlı işlerle doldurduğumuz aktivitelerdir. Bu aktiviteler de bizi hedefe götürüp götürmediği konusunda sorgulanmalıdır. ‘Boşuna kürek çekme’ kabilinden faaliyetlerse onun yerine farklı faaliyetler üretmeliyiz. Faaliyetlerimizi sorgulamak genel faaliyet kavramına karşı çıkmak değil, o ‘faaliyetin’ değiştirilmesi ve yerine daha efektif bir faaliyetin geçmesini talep etmektir. Yani zaman yine anlamlı bir işle doldurulacaktır.
· Günü dolu dolu geçirmek
4. Zamanı doğru değerlendirmenin metodları
Bizim başlıca sorunumuz az zamana sahip oluşumuz değil, çok zamanı kullanmayışımızdır. ‘Zaman bir rüzgar gibidir, doğru bir şekilde kullanılırsa bizi her yere götürür.’ (L.Seiwert)
Zamanımızı doğru değerlendirmek için şu tavsiyeleri uygulayabiliriz.
1. Önce zaman hırsızlarını tesbit etmek
Hangi iş ve durumlar sürekli bizim zamanımızı çalıyor? Bunları hayatımızdan defetmeden veya ölçülü hale getirmeden amaca ulaşamayız. En büyük zaman hırsızı televizyondur. Çok uyku, çok geç uyuma zaafı, boş işlere çok zaman ayırmak, çok internette oyalanmak, çok cep telefonları ile vakit harcamak, futbol ve müzik ile aşırı ilgilenmek en önemli zaman hırsızlarındandır.
2. Kendimize hedef koymak.
Kendine hedef koyan günlük hayatın telaşı içinde kaybolmaz, bilinçaltındaki güçleri o hedeflere yönlendirir. Hedefler gücümüzün asıl noktalara konsantre olmasına/toplanmasına hizmet eder.
3. Hedefe ulaşmak için süre belirlemek.
Hedefler sadece belli bir zaman çerçevesi çizildiğinde anlamlı olurlar. Mesela ‚filan kitabı 1 ay içinde bitireceğim’ şeklinde hedefi süresiyle birlikte belirlemeden hedeflerin bizim üzerimizde bir bağlayıcılığı ve sürükleyiciliği oluşmaz. Hedefin bir son termini yoksa o bir hedef değildir, sadece bir niyet açıklamasıdır. Terminsiz bir hedef planlayınca çok defa onu ertelemeye meylediyoruz.
4. Büyük işleri/hedefleri küçük işlere/parçalara bölmek.
Parça işleri öncelik sırasına ve terminine göre sıraya koyarak işe başlamalıdır. Parçalara bölünen iş nefse ‘az’ görüneceğinden nefsin direnişi de o nispette az olur.
5. Aynı anda birden fazla iş yapmamak.
Bütün gücümüzü, dikkatimizi bir noktada toplayabilmek için birden fazla işe yoğunlaşmamak gerekir. Alman devletlerini tek bir devlet çatısı altında birleştiren Otto von Bismarck ‚başarımın sırrı sadece bir tavşan kovalamamdır’ der.
6. Öncelikleri tesbit
Yapmanız gereken bütün işlerin listesini çıkarın. Bunları daha sonra aciliyet ve önem kriterlerine göre bir sıraya koyun.
Öncelikleri tespit etmek, hangi işin birinci dereceden önemli, hangisinin ikinci dereceden önemli olduğuna karar vermektir. Bunun için A-B-C şeklinde bir tasnife gidilebilir. A-işleri (en önemli ve acil olanlar/olmazsa olmaz), B-işler (ortalama önemli olanlar/olursa iyi olur), C-işler (önemli olmayan veya başkalarına delege edilebilecek işlerdir, rutin işler vs.)
7. Yazılı aksiyon planları yapmak.
‚Sadece kafada’ yapılan zaman planları daha kolay iptal edilebiliyor. Yazılı plan bizim üzerimizde hem daha bağlayıcıdır hem de beynimizden yükün alınmasını sağlar. Ayrıca insanı motive etmek gibi bir psikolojik etkisi vardır. Hedeflerimizi daha güçlü kılar. Aksiyon planı hedefe giden yoldaki bütün adımları ihtiva eder, böylece hedefiniz açıklığa kavuşur, zira bir hedef birçok parça adımlardan oluşmaktadır, bunlar ise tek tek bakıldığında gerçekleştirilmesi kolay olan işlerdendir.
8. Karar alarak zamanı tanzim etmek
Önceden karar alındığı zaman, nefis araya kolay kolay başka bir düşünce sokamıyor. Akşam vakti gelince ben şimdi ne yapsam diye düşünseniz, nefis der ki, ‚bugün çok yoruldun biraz dinlen’, ‚kitap okuma işini yarın da yapabilirsin’ vb. Ama önceden akşam vakti ne yapacağımız karara bağlanmış olsaydı, nefsin itirazlarının önü daha kolay alınabilirdi. Nefsi oldu bittiye getirmek, onun önüne geçmek için kararlarımızı önceden günün başında veya bir önceki günün akşam vaktinde almalıyız.
9. Ne zaman başlayacaksınız?
Keyfinizden başka sizi planlı bir şekilde yaşamaktan alıkoyan nedir?
Uygulama kararları:
1. Kişisel zaman hırsızlarımızı tespit etmek. Gün boyunca boşa harcadığımız zamanları tespit etmek. Hangi işleri boş zamanlarımıza dolduruyoruz, bunu tespit etmek. Bunlar acaba yerine bir ‘takva/dava işi’ yapabileceğimiz türden işler midir?
2. Gerçekten yaptığımız işler ‘büyük taşlar’ mı diye düşünmek (bkz. aşağıdaki okuma parçası).
3. Haftalık bir zaman takvimine
(
http://www.kalenderpedia.de/download/wochenkalender/wochenkalender-2016-querformat-zeitplaner.pdf) her gün için boş vakitlerimizi yazmak. ‘BOŞ’ şeklinde bir ibareyi ilgili yere not etmek. Maksat bir haftanın içinde ne kadar boş zamanımızın olduğunu bir bakışla görmek. Boş zaman: ‘İş saatleri, okul saatleri, iş/okuldan yoldaki dönüş saatleri, aile/anne baba vb. ilgili ilgilenme, yemek vb. zaruri ihtiyaçlar çıkarıldıktan sonra kalan zamanlardır.’ O zamanların olduğu yerlere ‘Boş’ diye not edelim.
4. Boş vakitlerimize kulluğumuzu artıracak işleri aylık plan dahilinde az az prensibine göre ilave etmek. Örnek olarak ocak ayı her hafta 3 saat dava çalışmalarına ayırmak(bu üç saat katıldığımız sohbetler haricindeki evde okuma/araştırma/plan yapma tarzındaki hazırlık çalışmaları ve/veya dışarıdaki tebliğ çalışmaları). Şubat ayı günde 30 dk. kitap okumak. Mart ayı ‘nafile ibadetlere’ başlamak. Nisan ayı ‘Dava nasıl yapılır’, ‘Toplumu nasıl değiştirebiliriz’ ‘Önümüzdeki 20-30 senede ne yapabiliriz, son 20 senede ne yaptık?’ vb. dava ile ilgili sorunları her gün boş olduğumuz anlarda düşünmek vb…
5. Böylece boş zamanımızı/asr’ı tedricen salih amellerle doldurmak.
Okuma parçası
Hayatımızdaki Büyük Taşlar
Bu hikaye Northwestern Üniversitesi iş idaresi Master Öğrencileri ile zaman yönetimi dersi Profesörü arasında geçer :
Profesör sınıfa girip karşısında duran, dünyanın en seçilmiş öğrencilerine kısa bir süre baktıktan sonra, Bugün Zaman Yönetimi konusunda deneyle karışık bir sınav yapacağız dedi. Kürsüye yürüdü, kürsünün altından kocaman bir kavanoz çıkarttı. Arkadan kürsünün altından bir düzine yumruk büyüklüğünde taş aldı ve taşları büyük bir dikkatle kavanozun içine yerleştirmeye başladı. Kavanozun daha başka taş almayacağına emin olduktan sonra öğrencilerine döndü ve bu kavanoz doldu mu? diye sordu. Öğrenciler hep bir ağızdan Doldu diye cevapladılar.
Profesör Öyle mi? dedi ve kürsünün altına eğilerek bir kova mıcır çıkarttı. Mıcırı kavanozun ağzından yavaş yavaş döktü. Sonra kavanozu sallayarak mıcırın taşların arasına yerleşmesini sağladı. Sonra öğrencilerine dönerek bir kez daha bu kavanoz doldu mu? diye sordu. Bir öğrenci dolmadı herhalde diye cevap verdi. Doğru dedi.
Profesör gene kürsünün altına eğilerek bir kova kum aldı ve yavaş yavaş tüm kum taneleri taşlarla mıcırların arasına nüfuz edene kadar döktü. Gene öğrencilerine döndü ve bu kavanoz doldu mu? diye sordu. Tüm sınıf bir ağızdan Hayır diye bağırdılar. Güzel dedi Profesör kürsünün altına eğilerek bir sürahi su aldı ve kavanoz ağzına kadar doluncaya dek suyu boşalttı. Sonra öğrencilerine dönerek bu deneyin amacı neydi diye sordu. Uyanık bir öğrenci hemen Zamanımız ne kadar dolu görünürse görünsün daha ayırabileceğimiz zamanımız mutlaka vardır diye atladı.
Hayır dedi Profesör, bu deneyin esas anlatmak istediği eğer büyük taşları baştan yerleştirmezsen küçükler girdikten sonra büyükleri hiçbir zaman kavanozun içine koyamazsın gerçeğidir.
Öğrenciler şaşkınlık içinde birbirlerine bakarken Profesör devam etti; Nedir hayatınızdaki büyük taşlar? Çocuklarınız, eşiniz, sevdikleriniz, arkadaşlarınız, eğitiminiz, hayalleriniz, sağlığınız, bir eser yaratmak, başkalarına faydalı olmak, onlara bir şey öğretmek! Büyük taşlarınız belki bunlardan birisi, belki bir kaçı, belki hepsi. Bu akşam uykuya yatmadan önce iyice düşünün ve sizin büyük taşlarınız hangileridir iyi karar verin. Bilin ki büyük taşlarınızı kavanoza ilk olarak yerleştirmezseniz hiçbir zaman bir daha koyamazsınız, o zaman da ne kendinize, ne de çalıştığınız kuruma, ne de ülkenize faydalı olursunuz. Bu da iyi bir iş adamı, gerçekte de iyi bir adam olamayacağınızı gösterir.
[1] İmam Razi: ‘Buz satan birisi pazarda şöyle bağırıyordu. ‘Sermayesi eriyen bu şahsa merhamet edin.’ Onun bu sözünü duyunca bu söz Asr suresinin anlamıdır dedim.’ İmam Şafii: ‘Eğer insan bu sure üzerinde derinlemesine düşünürse, yalnız bu sure onun hidayeti için yeterlidir.’
[2] Her insanın kendine göre bir ‘3F’si vardır.