Besmeleyen İnsan
Kuran Günlüğü 16
Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Allah ise kafirler hoşlanmasa da nurunu tamamlamaktan asla vazgeçmez.
Tevbe Suresi 32. Ayet
Besmeleyi yinelemekle besmeleye yeni bir anlam katma derdinde olduğumu kimseye izah edemeyebilirim. Kime bir açıklama borcum olduğunu düşündüysem, açıklamak istediklerimi daha da zora soktum. Kimsenin bana ihtiyacı olamazdı. Yani kimse yakamı toplayıp ”Bana bir açıklama borcun var” demedi. Demezdi. Demiyor. Dememiş olsa bile böylesi bir borcu kendimde görmem ve kendimi bununla sorumlu hissetmem, gecikmiş olan besmelemin çekimi için bir vesileydi. Her yinelenen besmele, dilimizin tekrar terbiye süzgecinden geçirilmiş olması anlamına geliyordu. Besmeleyle dile gelenlerin ağır bir yükümlülüğü olduğunu kabul ediyorsak ara ara dilimizin kepenklerini indirip kendi vicdanımızla muhasebesini yapmak ve besmeleyi yineleme niyetiyle dilimizin üzerinde birikmiş kiri pası almamız boynumuzun borcuydu.
Evet besmeleyi yineledim. Kaç yıl geçti bilemiyorum. Yıllar seyrini sürdürdükçe besmeleyi yinelemem hususunda bir o kadar kararsız kaldım. Gecikmiş bir besmele olmasını umuyorum. Gecikmiş olması, açıklamak istediklerimi çetrefilliğinden kurtarabilirdi. Besmeleye yeniden başlamakla işlenmiş tüm kusurlarımı aklama gayretim kurnazca bir eylem olabilirdi.Bile bile bir günah işlemenin hazzını tadıyor olabilirdim. Hazz varsa günah kaçınılmazdır. Bağışlanma talebi yüzsüzlüktür. Dolayısıyla besmelemi ne maksatla yinelediğimin şuurunda olmam elzemdi.
Çocukluk yıllarında Kuran hocam’ın bize en çok çektirdiği besmeleydi. Besmelenin içerdiği harfleri doğru mahreciyle çıkarmak onun için önemliydi. Besmelede yapılan tek bir yanlış harf mahrecini asla affetmez ve tekrar çekilmesini isterdi. Hatanın hangi harfte olduğunu söylemez, bizim bulmamızı ve düzeltmemizi isterdi. Bu sebeple defalarca besmele çekilirdi. Her çekimde sabır tükenme noktasına biraz daha yaklaşır, bir türlü doğru çekemiyor oluşun verdiği öfke her defasında biraz daha kabarırdı. Oysa hocamızın yüzündeki sükünet ve gösterdiği sabır bizim sabrımızla ters orantılıydı. Bizdeki sabır tükendikçe ondaki sabır sanki daha da artıyor gibiydi. Onun sabrına olan hayretimiz bizim bitmiş sabrımıza öfke damıtıyordu.
Çocukken anlam veremediğim bu hülasayı şimdi daha iyi anlayabiliyorum. Bir işe niyetlenirken, bir fikre fukara olurken çekilen besmelenin ne kadar önemli olduğunu şimdi daha iyi anlayabiliyorum. Yapılan bu ön hazırlığı Allaha tevdi ederken bile yapılan hata küçümsenecek bir hata değildir. Daha niyetlerimizin, ön kabullerimizin, şuurumuzun ve düşüncelerimizin mahrecinde bir hata varsa bunları eyleme dökmeden tekrar gözden geçirmemiz hayati önem arzetmektedir. İçinde ihtiva eden bir hata hayat bulduğunda onun bertarafı da o mesabede zordur. Öte taraftan besmeleyi her defasında yinelemenin zorluğuna da vakıfız, biliyoruz. Sabrımızın tükenmesiyle öfkemizin kabarması ve bizi buna hazırlayan motivasyonumuzun da azalması meseleyi zora sokmakta görüyoruz. Ama Besmelesiz olamayacağının da bilincindeyiz. Besmeleyi olabildiğince kusurlarından arındırarak çekebilmenin mümkün olduğunun da bilincindeyiz. Bilincine vardığımız her tevbe, besmelemizin içinde gizlenen diğer kusurlarımıza da ışık tutacaktır . Düşüncelerimizin üzerindeki sis bulutları her tevbede biraz daha dağılacaktır. Bir tarafta işimiz kolaylaşırken aynı zamanda sabrımızın tükenmesiyle de zorlaşmaktadır. Bu karışıklık hali bizi zora soksa da bir şeyden eminiz; Allah varsa, hikmeti de vardır.
Şimdi geldiğim bu noktada besmelemi hangi cümlemin başına koymalıyım? Anlatmak istediklerimi kime nasıl izah etmeliyim? Anlaşılır olmak kolay mı? Anlaşılır olsaydım şair olamazdım. Anlaşıldığım ölçüde şair değilim. Kelime cambazlığı yaptığım sanılmasın. İnsan anlaşılmadığı ölçüde kendini şiire meyleder. Omuzuna bir el düşmüyorsa, düşer elin şiirin omuzuna. Anlaşıldıklarımız (anlaştıklarımız) üzerine şiir yazılmaz. Parantezi Kapıyorum.
Anlaşılmak için gösterilen gayret sinsi bir tuzaktır. Anlaşılma adına dilimizin, vicdanımızın ve de aklımızın kodlarıyla oynayarak sahip olduğumuz o bir zerre hakikatimizi kendi egomuzun silahına dönüştürmek, besmelemize yapılan en büyük küfürdür. Anlamıyorlar diye kendimi yiyip tüketirken, bir adım ilerleyememenin verdiği iştiyak kaybı Allah’ın hikmetini sual etmektir.
Anlaşılır olmaktan çok anlayışlı olma gayreti, dizlerimizin üzerine çökebilmenin tek anahtarıdır belki de. Bir nebze de olsa, anlaşılır olma hüviyetine sahip olabilmek için anlayışlı olmalıyım. Anlayışlı olmalıyım ki anlatamayayım. Anlatamadıkça vicdanına nüfuz etmeliyim. Anlatamadıkça senin de anlayışlı olmana vesile olabilmeliyim. O nedenle, anlatamayacağım ölçüde anlayabilirsin. Ben anlatamıyorsam sen anlayabilmelisin. Anlayabilmen için anlatmamalıyım. Lisan-ı halime bir leke daha bulaştırmamalıyım.
Besmeleyle kaleme alınan bir yazı, yahut dile getirilenler beklenilenden daha kolay değildir. Kolay olması için direnen biri olmaktan hep kaçındım. Dünyada bir ünsiyet sahibiysem, kolay olmaması için mücadele etmekle mükellef olduğumu kabul etmem gerek. Ben kolay olmamalıyım. Hedefinde olduklarım beni kolay alt etmemeli. Zor olmalıyım. Zor olduğum ölçüde zorlanmalıyım da. Ben zor olabileceksem eğer benim de bir zorum olmalı. Dert sahibi olmak demek, zorun üstesinden gelebilecek yolların tükenmiş olması demektir. Fikir sahibi olmak bu tükenmişlige bir çare arayışıdır.
Besmeleyle başlamamın ve besmeleyi yinelememin gerekçesi budur. Besmeleyle başlamam, en başından bu işimin o kadar da kolay olmayacağının, olmaması gerektiğinin itirafı ve de ilanıdır . Besmele ile başlanılan bir işin akabinde şükür ahlakından yoksun olmamamız gerektiğini bize öğütleyene de bir teşekkür borcumuz olduğunu unutmamak , bu meseleyi nihayete kavuşturmaktır.
Zor olana temayül etmek varlığımızın kanıtıdır. Kolay olanla uğraşmak intihar.
Ey, göklerin ve yerin mülkü Allahım; Sen yaşatan ve öldürensin. Bizim senden başka ne bir dostumuz ne de yardımcımız vardır.[1] Besmelemizin üzerindeki kiri pası bertaraf edebilecek güc kuvvet ve dahi sabir ihsan et bize.
Bize sen yetersin, senden başka ilah yoktur. Ey yüce arşın sahibi Allah’ım, biz sadece sana güvenip dayanırız.[2] Bizi dayanıksız bırakma. Yoksa yitip gidenlerden oluruz.
[1] Tevbe Suresi 116
[2] Teve Suresi 129