“Kur’an’ın hiçbir hükmünün vücut bulmadığı ve referans kaynağı olmadığı bir toplumda, devasa camiler yapmak; toplumu uyutmanın yoludur.”
Atasoy Müftüoğlu ağabey 13 Aralık 2015 Pazar günü saat 13.00’te, Ankara-Etimesgut’da faaliyet gösteren Ufuk Derneğinin davetlisi idi, konusu ise “Küresel Çağda Varolmak“tı. Atasoy ağabeyin bu sohbetinden aldığım notları siz Venhar okuyucuları ile paylaşmak istedim. Sohbeti size özetlemeye çalışacağım.
1.Zihinleri dinî ve politik sultadan kurtarmalıyız. Siyasi bir parti ya da siyasi bir yönelişin şekillendirdiği zihinler asla kendi adlarına düşünemiyorlar. Yine dini bir cemiyet, mezhep, tarikat merkezli düşünenler asla İslami ve insani düşünemiyorlar. Böyle kişiler kamusal alanda Kur’an’la değil, politik ya da dinî zihinle (bakış açısıyla-ölçüyle-kriterle) yaşıyorlar.
2.Bilgi sistemi inşa etmeli ve sürekli geliştirmeliyiz. Bize ait bilim, fen, edebiyat, tarih, sanat vs. okumalarımız yok. Dolayısıyla bu bilgi sisteminin bir an önce tesis edilmesi ve doğru kaynaklarla bir sonraki nesle aktarılması gerekir. Bu halde ilerleme kendini gösterecektir. Aksi halde hep başkalarının bilgilerine mecbur kalacağız ki bunun da bizi nereye götüreceğini, halimize bakarak anlayabiliriz.
3.Bugün cemaat denilen ama gerçekte tek kişinin idare ve sevk ettiği sürü anlayışından vazgeçmeli; tartışmaya, eleştiriye, bilgiye açık kişilerin oluşturduğu birliktelikler tesis etmeliyiz.
4.Ufkumuzu, köylü ufkundan kurtarmalıyız. Köyde yaşayabiliriz ama ufkumuz, gördüğümüzden ibaret olmamalı. Bunun için okumalıyız; hem doğru, hem de sürekli…
5.Utanç verici, yüz kızartıcı bir suç olan mezhepçilik, ırkçılık, bölgeselcilikten kurtulmalıyız. Türk İslamı, İran İslamı, doğu ya da batı İslamı, ilerici ya da gerici İslam olamaz. Bunlar referanslarını Kur’an’dan değil, politik ya da dinî-dinci sultalardan alan kimselerdir.
6.Doğru bir tarih okuması yapmalıyız. Asla geçmişi suçlamadan ve kötülemeden, sadece gerçeği ortaya çıkarmaya dönük bir okuma yapmalıyız. Geçmişi kötülemek mutlaka birilerini incitecektir ve istenilen sonucu çıkarmayacaktır. Gerçek ve doğru bağlamında tarihi okumalıyız ki günümüzü doğru anlayalım ve anlatalım.
7.Dini bilgi sistemi olarak değil; hayatın içinde referans kaynağı olarak görmeliyiz. Günümüzde sayısız Kur’an halkaları-Kuran okumaları vardır. Ama hiçbiri “kamusal alanda referans kaynağımız Kur’an’dır” diyemez. Bunu sorgulamazlar bile.
8.Kur’an’ın hiçbir hükmünün vücut bulmadığı ve referans kaynağı olmadığı bir toplumda, devasa camiler yapmak; toplumu uyutmanın yoludur. Aynı zamanda toplumun uyuduğunun da işaretidir.
9.Üstad denilen biri yüzyıl, alim denilen biri üç yüz yıl, filanca kişi beş yüz yıl bir toplumun aklına, fikrine, zikrine ket vurabiliyor. Düşünmenin önü bir şekilde tıkanıyor. Herkes üstadın ne dediğine bakmayı aklediyor da Allah ne demiş merak etmiyor. Onun için de, zihinler sürekli kiralık gibi çalışıyor.
11.Zulmetmek kötü olsa bile daha kötü olanı; zulme uğradığını fark bile etmemek. Bunun için farkındalığımızı artırmalıyız, bu ise ancak doğru bilgi ile olur.
12.Sürekli olaylar konuşulur; olgular değil. Nasıl olmuş diye sorulur ama neden diye sorulmuyor. Bunun için seküler düşünür, seküler yaşarız. Bunun için de, tarihimizi bilmediğimiz gibi, geleceği de göremeyiz.
13.Bilgi birikimimiz yok, onun için de, geleceğimiz olmayacak. Bilginiz olmadığında her söylenilene inanmak zorunda kalırısınız. “Arap Baharı” denildiğinde bahar bekleyenler, gaza gelip alkış tutanlar, heyecanlanıp sevinenler, “bak işte, iyi şeyler de oluyor” diyenler bugünkü “Arap kışı” hakkında ne düşünüyorlar acaba. Biz neden her söylenilene her gösterilene inanmak zorunda kalıyoruz? Bilgi birikimimiz-bilgi sistemimiz olmadığı için. Aksi olsa idi, daha derinlikli okumalar yapar, oyun ve tuzakların farkında olurduk.
Allah’a emanet olunuz.