İnsan zihninde oluşan imgeleri paylaşmak için kullanılan ‘söz’ün ne zaman ve nasıl araçsallaştığına dair teknik bir veri olmasa da en geçerli araç olarak kabul gördüğü aşikârdır. Sözün yeniden üretiminin, kitlelerin söz ve imgeleri sınırsızca paylaşabilmesine imkân hazırladığı da tartışmasız gerçektir. İnsanlık tarihi boyunca varlığı bilinen söz, önce yazıya 1438’de Gutenberg tarafından matbaanın kullanılmaya başlanmasıyla yazının seri üretimine dönüşmüş, dolayısıyla baskı ve yeniden üretimin bir getirisi olarak geniş kitlelerce paylaşımı kanıksanmıştır. Dönemsel olarak matbuattan tevarüs eden herhangi bir ürün bile bilimsel sayılabilmiş, insanlarca kabulü ve genel geçerliği çok da sorgulanmadan tüketilen bir şey oluvermiştir.
İnsanın gözle kurduğu dünya algısının diğer duyu organlarının etkisini zayıflatması üzerinde duran Herbert Marshall McLuhan (1911-1980), matbaanın sözel kültürden görsel kültüre geçişte çok önemli bir eşik olduğu görüşündedir. McLuhan’a göre araç insanın bir uzantısıdır ve insan yetersiz kaldığı yerde kolaylık adına işine yarayacak araçlar geliştirir. Mcluhan’a göre elektronik medya ile sözel gelenek yeniden oluşmaktadır. Ana teorilerinden birini oluşturan Global Köy kavramı, internet ve web akışı sayesinde neşvünema bulmuş, ortaya attığı teori bugünün ortamında çoktan gerçekleşmiş görünmektedir. Öngörü neredeyse birebir tutmuş, doğrudan iletişim imkânı olarak kabul gören aygıtlar, sınırsız ancak sorunlu bir iletişimi sağladığı gibi insanı ele geçirmeyi de başarmıştır. Bu aygıtlarda gerçeğin biçimlenmesini ve hatta yok oluşunu; yerini simülasyon ve smülarklara bırakışını ise McLuhan değil, Baudrillard’dan öğreniriz. Ki Baudrillard, gerçekliği McLuhan’ın ‘kitle iletişim araçlarının nötrsüzlüğü’ görüşü üzerine sorunsallaştırmıştır.
Kullanılan her aracın insanın bir uzantısı olduğu görüşünü dile getirirken McLuhan, yazılı ve dilsel olarak sözcüğün de tıpkı giysi, para, ev, araba, yol vs. gibi insanın eksik kaldığı yanlarını tamamlamak namına geliştirildiğini söylemektedir. Nitekim insan için araç kabul edilebilecek her bir unsurun bilindik aşamaları kat ederek bugüne geldiğini anlamak gerekir. Söz konusu gelişimin her bir aşaması ihtiyaca binaen insan tasarımıyla ve insan eliyle gerçekleşmiştir. Doğal bir uzuv olamamak dışında geliştirilen her araç, bizzat insana dair eksiği gidermekte, yapaylığını da yine üretilmesine gerekçe gösterebilecek ihtiyaçtan almaktadır. Bir lüzuma binaen üretilen her şeyde aklın ve dehanın fevkinde yaşamı kolaylaştırması (belki kimi görüşlere göre zorlaştırması) McLuhan’ın tezini her yönüyle doğrular mahiyettedir.
Kendi ihtiyacını karşılamak için araçlar tasarlamak ve üretmek zorunda olan insan, bugüne kadar edindiği kazanımların yüklendiği tam donanımlı insanı ortaya çıkarmaktan acizdir. Zira her insan başlı başına bireydir ve bir ihtiyacın karşılanması için üretilmiş olamaz. Öyle umulmuş olsa dahi bu meyanda üretim, çizilen rotanın dışına taşacaktır. Değil bir araç gibi tasarlanıp üretilmek, gelişim evresinde umulan herhangi bir idenin ardından süreğini sağlayamamak gibi bir müşkülle karşılaşacaktır.
Geliştirilen bir aracın ortaya çıkış amacının dışında kullanılması da mümkündür. İnsanca değerlendirildiğinde aklıselim birinin insanlığı yok etmek adına atom bombası geliştirmeye kalkması beklenmez. Ancak bu yapılabilmiştir ve bununla uğraşanlar, insan için iyiyi amaçladıklarını iddia etmekten çekinmezler. Böyleyken, amaç ne olursa olsun bileşenlerin kötüye kullanımı, ortaya çıkış maksadının dışına taşmış demektir. Yahut da bir başka taraftan örnek verilirse, kitlelerin bir habere doğrudan ulaşmasını sağlamak amacıyla icat edildiği iddia edilebilecek televizyon aygıtının, bugün pekâlâ söz konusu haberleşme de dâhil her olumsuz şey için kullanıldığı, ancak doğru ve doğrudan bir habere ulaşma işlevinden epeyce uzak düştüğü söylenebilir. Günümüzde televizyonun haberleşmenin manipüle edilebilmesi için kullanımı, asli amacın karşılanmasına yönelik kullanımından çok daha işlevseldir.
Elbette her aracın kullanımı manipülasyona açıktır. O kullanım insanın kendi geliştirdiği araçlar dolayısıyla araçsallaşmasını da getirmiştir. Nitekim o geliştirilen araçların insana ya da insanlığa uygunluğu göz önünde bulundurulmamıştır. Ancak tüm bunlar, aracın insan uzantısı olduğu yargısını yadsımaya yetmeyecektir. Dolayısıyla insan, kendi ürettiğinin kölesi haline geldiğinin farkına bile varamayacaktır.
İshak Koç