… İman edenlerin Allah’a olan sevgileri ise (onlarınkinden) çok daha fazladır. (2/165)
Giriş
Allah sevgisi konusu kültürümüzde maalesef pek konuşulan ve gündemde olan bir konu değildir. Allah korkusu konusu dini eğitim veren kurumlarda çok işlenilmesine rağmen (ki doğru ve gereği gibi de işlenilip işlenilmediği tartışılabilir), Allah sevgisi konusu geri planda kalmaktadır. Bu da Allah’la ilişkilerde ister istemez bazı dengesizlikleri doğuruyor. Gerçek bir İslami şahsiyet ise dengesizlikler üzerine kurulamayacağından burada da bir denge yakalamak zorundayız.
Takva eğitiminde Allah sevgisi zirvedeki hedefi oluşturmaktadır. İnsan için en büyük mutluluk, Allah sevgisine ulaşmaktır. Bir insan için bu hedeften daha yüce bir hedef olamaz. En yüce hedefin gündemimizin birinci sırasında yer almaması ise varlık gayemizin ne kadar bilincinde olduğumuzun göstergesidir.
1. Sevginin tanımı
Sevgi, bir kimseye veya bir şeye yakın ve güçlü bir alaka duyma hissidir. Karşıtı kin ve nefrettir.
Sevgi, insanlarda doğuştan bulunan bir duygudur. Sevmek ve sevilmek insanın doğal ihtiyacıdır. İnsan ruhunu olgunlaştıran manevî gıdalardan biri olan sevgi, özellikle çocuklardan esirgenmemelidir. Çocuk ruhunda her türlü iyiliği filizlendirecek olan şey sevgidir. Sevgiden mahrum olarak yetişen çocuklar katı yürekli ve zalim olmaya daha yatkındırlar. Bu mahrumiyet onların ruhunu kesinlikle olumsuz yönde etkiler.
Sevgi bir duygu olduğundan dolayı bu sevginin mevcudiyeti ‘o duyguyu’ kalbimizde tadıp tatmadığımızla anlaşılabilir. Allah’ı sevdiğimizi iddia ediyorsak, ona yönelik sevgi duygusunun kendisine has kıpırtıları, tadı, hoş titreşimleri, sıcaklığı kalbimizde hissedilebilmeli.
Allah korkusu duygusunu daha somut test ve ispat edebiliyoruz. ‘Ortalama bir mümin’ namazını kılar, büyük günahlardan kaçınır; genelde Allah’ın azabından korktuğu, cehenneme girmekten korktuğu için bunu yapar. Bu, korktuğunun yaşantıdaki ispatıdır. Peki sevdiğinin ispatı/alameti nedir? Bunu tespit için iki kriterden yola çıkabiliriz:
- O duyguyu (bütün o duyguya has özellikleri, tadı ile) kalbinde hissetmesi,
- Gönüllü ibadetler, Allah yolunda artı fedakarlıklar.
İçinde yaşadığımız toplumda hakim olan eğitim kültürü korku, otorite ve disipline dayalı olduğundan, genel olarak sevgi duygusu da bu kültür içinde güçlendirilmediği, beslenmediği için Allah’la ilişkilerde bu duyguyu yaşama ve tatma şansımız o nispette daha zayıf oluyor. Bir diğer ifadeyle eğer bizde Allah sevgisi zayıfsa bunda toplumsal çevrenin büyük bir payı vardır. Farklı ve müsait bir toplumsal iklimde büyüseydik Allah sevgisi bizim için belki en önemli gündem maddelerinden biri olurdu.
2. Allah’ı niçin sevmeliyiz?
Sevmek gönüllü bir iş olduğundan, sevgi tabiatı itibariyle emredilecek bir şey olmadığı için niçin sevmeliyiz sorusu önem kazanmaktadır. Allah, O’nun emri olduğu için sevilmez. Allah hiç bir yerde ‘beni sevin’ diye bir emir vermiyor. Fakat buna rağmen ‘Benden korkun’ diye bir sürü emir var. Allah sevilmeye layık yegane varlık olduğu için sevilmeli. Sevgi bu idrake dayanmalı. Ben kendimi bu konuda ne kadar ikna edebiliyorsam, bunu ne kadar idrak ediyorsam o nispette Allah’ı severim. Konunun ruhunu bu nokta oluşturmaktadır. Allah’ı hakkıyla tanıdığın
[1] ölçüde Allah’ı seversin.
Bir varlık üç sebepten dolayı sevilir:
1. Bizi sevdiği için bu sevgisine mukabele etmek için,
2. Zatı itibariyle o kadar mükemmel ve güzeldir ki, sevilmeyi gerektirir,
3. Yaptığı iyiliklerden dolayı.
Yüce ve Kerim olan Allah bu sebeplerden dolayı sevilmeyi hak eden yegane varlıktır. Allah bizi sonsuz sevgisiyle yaratmıştır ve bize cennette sonsuza değin bir mutlu hayat bahşetmek istemektedir. O’nun bize yönelik bu sevgisi o kadar müthiş bir yöneliş ki, insanın buna ancak bütün gücüyle sevgisini yönelterek mukabele etmesi gerektiği düşüncesini oluşturuyor.
O öyle yücedir ki, insanın bu varlığa hayran olmaması, O’nu övgüye layık görmemesi ve sevgi duygusunu üzerine celbetmemesi mümkün değildir. O’nun zatının yüceliğiüzerinde derin bir tefekkür, O’nun yüceliğini çok değişik ve çeşitli açılardan tefekkür ve idrak bu düşünceyi bizde oluşturur.
O’nun bize olan nimetlerinin/iyiliklerinin sayısızlığını düşündüğümüzde de yine O’na gösterilmesi gereken sevginin boyutları hakkında bir fikir sahibi olabiliriz.
“İbrahim dedi ki: İyi ama, neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü? ”İster siz, ister eski atalarınız” İyi bilin ki onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi (benim dostumdur); Beni yaratan ve bana doğru yolu gösteren O’dur. Beni yediren, içiren O’dur. Hastalandığım zaman bana şifa veren O’dur. Benim canımı alacak, sonra beni diriltecek O’dur. Ve hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum O’dur. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni salihler arasına kat.“ 26(Şuara)/75-83
Bu ayette birkaç örnek veriliyor. Allah’ın bizi var kılması, yokluktan çıkarıp var etmesi bile başlı başına O’na sonsuz sevgi duymak için bir sebeptir. Onun bize akıl ve bilinç vermesini bir düşünelim. Bu özellikler O’nu bütün kalbi kuvvetimizle sevmek için yeterli bir sebep değil midir?
Bize hür bir iradenin verilmesi üzerinde bir kafa yoralım, irade nasıl bir şey, iradenin mahiyeti nedir? Hür irade sahibi olmanın ne müthiş bir özellik/nimet olduğunu derin bir tefekkürle idrak etmeye çalışalım. Bu sevmek için bir sebep değil midir? O bize ebedi hayat verecek. Bir an için cennetin içinde olduğunuzu düşünün. O hal içinde Rabbinize ne kadar sevgi duyardınız, O’na karşı orada hissedeceğiniz sevginin boyutunu düşünün… Orada duyacağımız sevgiyi niye burada duymuyoruz?
Bir atasözü vardır: ”Bir fincan kahvenin kırk yıllık hatırı vardır.” İnsanın fıtratında yer alan bir özelliği tarif eden bu sözü Allah sevgisi açısından değerlendirelim. Bize sadece bir ‘fincan kahve’ değil, sahip olduğumuz her şeyimizi veren Allah’a ne denli bir sevgi ile mukabele etmemiz gerektiğini idrak etmeye çalışalım.
Allah’la ilişkilerimiz patron-işçi ilişkisine benzer bir durumdan sevgi temelli Rab-kul ilişkisine yükselmediği müddetçe hakiki devrimler gerçekleştirebilmemiz gerçekten zordur. Patron-işçi ilişkisinde işçi patronunun sadece emirlerini yerine getirir, fazlasını yapmaz, artı sadece maaşını almak için patronunu dinler, onu sevmek zorunda değildir. Bizim Allah’la ilişkimizin böyle bir boyutta kalması kendisi hakkında Kur’an’da ‘Andolsun, biz Ademoğlunu yücelttik; onları karada ve denizde (çeşitli araçlarla) taşıdık, temiz, güzel şeylerden rızıklandırdık ve yarattıklarımızın bir çoğundan üstün kıldık.’(17/70) denilen insana yakışır bir durum mudur? Kaldı ki işinin hakkını veren bir işçi kadar bile olamadığımızı göz önüne getirdiğimizde ne kadar zayıf bir noktada durduğumuzu anlayabiliriz. Yazının girişinde aktardığımız ayet bu ilişkinin hangi temele dayanması gerektiğini çok açık ortaya koymaktadır.
3. Allah sevgisini güçlendirmenin yolları
· Allah’ın bize olan nimetlerini tefekkür etmek
Tefekkür (derin düşünme) olmadan sevgi oluşmaz! Tefekkür sevgiyi derinleştirir.
Tefekkür fiili, duygularımızı (sadece sevgi duygusunu değil, havf, haşyet, şükür vb. duyguları da) harekete geçiren bir motor gibidir. Motor çalışırsa araç hareket halinde olur, yoksa yerinde sayar. Motorun çalışabilmesi ona doğru yakıtın verilmesine bağlıdır. Bizim için bu yakıt tabiattaki ve kainattaki örneklerdir/ayetlerdir.
İnsan unutan bir varlık olduğundan ayetleri/gerçekleri sürekli yeniden düşünmek zorundadır. Tefekkürün gerekliliği buradan kaynaklanmaktadır, tefekkürü lüks bir eylem olarak görmek, ‘yapmasam da olur’ şeklinde nafile bir ibadet gibi algılamak bizim en büyük yanılgılarımızdandır.
“Sizin için gökten su indiren O’dur. İçecek su ondandır; hayvanlarınızı otlattığınız bitkiler de o su ile yetişir. Allah, sizin için, o su ile ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve her çeşit meyveleri bitirir. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir topluluk için büyük bir ibret vardır. Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize O verdi. Bütün yıldızlar da O’nun emrine boyun eğmişlerdir. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan bir toplum için ibretler vardır. Yeryüzünde sizin için yarattığı değişik renklerdeki şeyleri de sizin hizmetinize sunmuştur. Elbette bunda öğüt alan kimseler için bir ibret vardır. Yine denizden taze et (balık) yiyesiniz ve ondan takındığınız süs eşyasını çıkarasınız diye, denizi emrinize veren Allah’tır. Gemilerin denizde suyu yararak gittiklerini görüyorsun. Lütfundan rızık aramanız ve şükretmeniz için Allah böyle yapmıştır. Allah, yeryüzü sizi sarsmasın diye oraya sabit dağlar yerleştirdi. Yolunuzu bulmanız için de nehirler ve yollar yarattı. Daha birçok âlametler yarattı. İnsanlar geceleyin de Allah’ın yarattığı yıldızlarla yönlerini bulurlar. Hiç yaratan (Allah), yaratmayan (putlar) gibi olur mu? Artık siz düşünmez misiniz? Halbuki Allah’ın nimetlerini teker teker saymaya kalkışsanız, onları sayamazsınız. Muhakkak ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.” (16/10-18)
Kur’an’da bu anlamda yüzlerce ayetin bulunmasının hikmeti üzerinde düşünmeliyiz. Bu ayetler aslında bize nefsimizi nasıl eğiteceğimizi göstermektedirler.
· Kulluk ilişkilerini güçlendirmek
İbadetler sevgi duygusunu güçlendirmede etkin rol oynarlar. Çünkü sevmek ilişkinin sıklığıyla da çoğalan ve azalan bir duygudur, ‘gözden ırak olan gönülden ırak olur’ misalinde olduğu gibi. Buradaki şart bu ibadetlerin huşu içinde realize edilmeleridir.
Namazı ikame: Rabbine secde et ve yaklaş. (96/19)
Sürekli dua etmek (Allah’la içli dışlı olmak): De ki: “Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi? Fakat siz gerçekten yalanladınız; artık (bunun azabı da) kaçınılmaz olacaktır.”(25/77)
Çok zikir: Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah’ı zikrederler (yezkurune) ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler (yetefekkerune). (Ve derler ki:) “Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru.” (3/191)
· Dünya sevgisi- Allah sevgisi çatışması:
Allah sevgisini zayıflatan sebeplerin başında dünya sevgisi geliyor. İkisi birden sevilemez. Biri yoğunlaştığı zaman öteki zayıflıyor. Bu zayıflama meşru dairedeki ilgilendiğimiz şeylerle de gerçekleşebilir. Çok fazla dünyevi işlerle, eğlencelerle, zevklerle meşgul isek, o zaman tabiatı gereği Allah sevgisine zaman ayıramayız. Çünkü bizim zaman bütçemiz sınırlıdır. Sınırlı bütçeyi doğru yerde kullanmak zorundayız.
Allah sevgisinin kalbe yerleşmesini sağlamanın yolu oradan dünya sevgisini çıkarmakla olur. Nefsin başka şeylere meyil ve arzularını azaltarak gönülden dünya sevgisini çıkarmak gerekir. Bu sıkı bir disiplin ve mücahedeyle gerçekleşir. Kur’an’daki: ‘Allah insanoğlunun göğsünde iki kalpyaratmamıştır.’(33/4) ayeti gönülde iki tür sevginin bulunmayacağını ifade eder.
· Bir duygu nasıl güçlendirilir?
Duygularımızı güçlendirmek için
1. O duyguyu sürekli gündeme almak gerekir (zihinde hep hazır tutmak). Gündemden düşmesi onun işlenmemesini ve geliştirilememesini beraberinde getirir. İnsan bu durumda gücünü, enerjisini başka şeyler için harcar. İnsanın gündeminde ne varsa insan o konuya bütün enerjisini teksif ediyor, işliyor, geliştiriyor…
2. Kalpte uyku halinde olan o duyguyu hareket geçirecek malzeme ile o duyguyu önce tetiklemek ve daha sonra sürekli yeni malzeme ile beslemek gerekir.
Bir şömineyi düşünün. Atıl halde. Yanması için önce ateş yakılır ve daha sonra meşe odunu atarak beslenirse o ateş yanar. Arkasından yeni odun atmazsanız o ateş (sevgi) söner. Biz de sevgi duygusunu önce tetikledikten sonra sürekli (yeni tefekkür amelleriyle) malzeme sunarak o sevgiyi (ateşi) beslemeliyiz.
“Allah öyle bir Allah’tır ki; gökleri ve yeri yarattı, gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli meyveler çıkardı; emri gereğince denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize verdi, ırmakları da emrinize verdi. Sürekli olarak yörüngelerinde hareket eden ay ve güneşi, geceyi ve gündüzü sizin emrinize verdi. O, Kendisinden isteyebileceğiniz her şeyi size verdi. Allah’ın nimetini saymak isterseniz sayamazsınız! Doğrusu insan çok zalim, çok nankördür.” (14/32-34)
Sevginin yakıtı bitmez…
4. Sevgi fedakarlık ve özveri ile ispatlanır
Seven insan özveride bulunur. İnsanın bir şeye olan sevgisi o şey için fedakarlıkta bulunma oranıyla ölçülür. İnsan sevdiği bir varlık için gece-gündüz çalışır. Kültürümüzdeki Leyla ile Mecnun hikayesi buna bir örnektir. Mecnun Leylası için çölleri ve dağları aşıyor, gözü sadece Leyla’yı görüyor.
Mü’min ise Allah yolunda bu sevgi gösterisinden daha aşağı olmamalı, Allah için zamanını, zaaflarını, günahlarını, malını, enerjisini, uykusunu vs. feda etmeli, gecesini gündüzüne katmalı Rabbisi için. O’nun dinini yaşamak, yaşatmak ve yaymak için her türlü özveriye hazır olmalı.
5. Bir tespih/yüceltme eylemi olarak sevgi
Sevgi duygusunu yaşamak ayrı bir kulluk fiilidir. İnsan en değerli duygusu olan sevgi duygusunu Rabbine bağışlayarak, gönülden O’na yönelterek, en güçlü şekilde O’nu severek O’nu yüceltmiş/tespih etmiş olur. Rabbimize kulluğumuzu hayatın bütün katmanlarında sunmak gerekir. Sadece hayır-hasenat faaliyetleriyle, sadece dava faaliyetleriyle, sadece bireysel ibadetlerle değil. Rabbimizi yüceltme anlamına gelecek her vesileyi kullanmalıyız. Sevgi de bu vesilelerdendir. Gerçek kulluk bu bütünlüktedir.
Ey iman edenler, Allah’tan korkup sakının ve (sizi) O’na (yaklaştıracak) vesile arayın; O’nun yolunda cihad edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz.(5/35)
6. Sevgi ve Korku Birlikte Olmalı!
Peygamberler dini anlama ve yaşama konusunda bize örnek gösterildikleri için onları bu konuda da örnek almak zorundayız. Onlar sadece sevgi ile değil korku ile de Allah’la ilişki kurmuşlardır.
(İbrahim dedi ki) “Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni, anne babamı ve mü’minleri bağışla!” (14/41)
Dolayısıyla sadece sevgi ile Allah’la sağlıklı bir ilişki kurulamaz. Çünkü burada nefis denen bir olgu vardır. Korkunun emredilmesinin hikmetlerinden birisi nefsin en etkili bir şekilde korku ile dizginlenebilmesidir. Çünkü nefis sürekli tat alma peşinde olduğu gibi acıdan da kaçınmak onun en önemli davranış motivasyonlarındandır. Cehennem ateşinden sakınmak duygusu nefsi en kolay yola getiren faktörlerdendir.
Allah’ın en sevgili kulları olan peygamberler O’nun azabından korkmuşlar ve yine Allah’a sığınmışlardır. Allah sevgisi piramidin başında yer almalı, onun aşağısında cennet özlemi ve cehennem korkusu yer almalıdır.
7. Sevginin 4 boyutu veya alametini üzerimizde taşımak
1. Sevginin his boyutu: bu asıl duygu olarak sevgidir. Bu hissi güçlendirmeli.
2. Sevgi itaatte titizliği gerektirir. Sevilenin emrine üstün körü değil hassasiyetle uyulur.
3. Sevgi sevileni çok düşünmeyi gerektirir. Bu da çok zikir etmekle olabilecek bir şey.
4. Sevilen için ağlayabilmek. Çok sevgiden dolayı veya sevgide işlediğimiz kusurların verdiği ızdıraptan, haya duygusundan dolayı ağlamak da sevginin işaretidir.
Sonuç
Allah seven bir varlık olduğundan insan için en yüce nimet O’nun tarafından sevilmek olmalıdır.
Allah nasıl bir sevgiyi hak ediyorsa öyle bir sevgiyi sunmak ise bizim zaten varlık borcumuzdur. Dolayısıyla insan sonsuz nimet ve sevgisiyle bizi seven Rabbini sevmeli. O sevgiyi hayatının merkezine koymalı, o merkezden bütün hayatını yönlendirmeli ve yaşamalıdır.
“Allah mümin erkeklere ve mümin kadınlara, altlarından ırmaklar akan cennetler vaad buyurdu. Orada ebedi kalacaklardır. Hem de Adn cennetlerinde hoş meskenler vaad etmiştir. Allah’ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte asıl büyük kurtuluş da budur.“(9/72)
Uygulama kararları:
1. Gelecek derse kadar her gün Allah sevgisini gündemde tutup bu konuyu tefekkür etmek.
2. Allah’ın bizi sevdiğini tefekkür etmek.
3. Allah’ın nimetlerini düşünerek içimizdeki ‘nimet verene karşı muhabbet besleme’ özelliğini devreye sokarak Allah sevgisini güçlendirmek.
[1] Bu tanıma, kuru kuruya Esmaül Hüsna kelimelerini veya manalarını ezberlemekten ziyade en sağlam ve derin bir şekilde kainattaki ayetleri tefekkür ile gerçekleşir. Kainattaki yaratılışın mükemmelliğini kendi gözlerimizle idrak ettiğimiz ölçüde O’nunla ilgili tanıma seviyesi artar. Allah’ı sadece aklen ve mantıken her şeye güç yetiren olarak ‘bilmek’ değil, öyle olduğunu ispatlı bir şekilde kainattaki nesnelerde gözlemleyerek ‘tasdiklemek’ gerekir.