اَلَيْسَ اللّٰهُ بِكَافٍ عَبْدَهُۜ وَيُخَوِّفُونَكَ بِالَّذ۪ينَ مِنْ دُونِه۪ۜ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍۚ
﴿٣٦﴾
Allah kuluna kafi değil mi? Seni O’ndan başkalarıyla korkutmaya çalışıyorlar. Allah, kimi saptırırsa artık onun için bir yol gösterici yoktur. (39/36)
Allah iman edenlere yetmez mi? Evet gerçekten iman etmişse yeter. Bu ayet gerçek, sapasağlam bir imanın özetini bizlere vermektedir. Yalnız Allah’tan yardım isteyip, ona kulluk eden, onun dosdoğru yolunda emin adımlarla yürüyen kişinin kalbindeki iman tam anlamıyla böyle imandır.
Allah kuluna kafi olunca ne Kureyş’in ilahları, putları ne de İslam’a ve Müslüman’a karşı koyan dünyanın bütünü korkutup saptıramaz. Allah’ın iradesine teslim olmuş, Allah’ın koruduğu kişiyi, bilim, ırkçılık, sağlık, teknoloji, menfaat vb… hiçbir zihinsel ve maddî ilahlaştırılmış varlık onu korkutup yolundan döndüremez. Bir tarafta yüce Allah diğer tarafta Allah’ın yarattıkları ve onların çıkardıkları fitne ve fesat…
Bugün tüm dünya Müslümanlarının tamamına yakınının zihinlerine karmaşanın hakim oluşu, yaşadıkları hayatlarla Kuran’ın istediği yaşam tarzı arasındaki farklılıklar üzerinden ortaya çıkmaktadır. Kafirlerin taptıklarıyla korkutmalarına kapılmak, az veya çok müşahhas ve mücerred putlaştırılmış varlık düşünce ve ideolojilere izzet ve şeref atfetmek kişiyi Allah’tan uzaklaştıracaktır. Allah’tan uzaklaşmak kişinin, onurdan, şeref ve haysiyetten yoksun batıl bir hayata saplanması demektir.
Muhakkak ki hüküm ve hikmet sahibi olan yüce Allah’tır ve O kullarına yeter. Bu şuurla parçacı din anlayışından kurtulup Kuran’ın bütünlüğü ve evrenselliğini göz önünde bulundurmamız gerekmektedir.
“Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve şüphesiz ben Allah’a teslim olanlardanım (Müslüman) diyen en güzel sözlülerden” olabilmek duasıyla.