Modern İnsanın Açmazına Karşın, Allah’ın Sunduğu Reçete
Modern dünyanın kalbine bıçak saplayan ayetlerden bir tanesi de kuşkusuz bu tip ayetlerdir. Çünkü modern düzenin itibar ettiği şeyleri önemsizleştiren ve modern şiddet sarmalını yok edebilen bir ayettir. İnsana her halükarda darlıkta dahi gücünün yetebileceği bir harcamayı öğütlemektedir. Yani beterin beteri var kabilinden bir sözle tanımlayacak olursak her darlıktan daha fazla darlıkta olan insanları düşünerek infak edebilmek soylu bir davranıştır. Bollukta da var olanı israf etmek yerine ihtiyaç sahibi birine aktararak hem kazancı bereketli kılmak hem de takvalı olabilmenin gereğini yapmak ta bir o kadar önemlidir.
Malum içinde bulunduğumuz çağ yığma ve biriktirme çağıdır. Sürekli yarına dair korkuların beslenip büyütüldüğü bir çağda, elindekini Allah için infak etmek zor bir iştir. Modern dünya, insanın kendisi için yaşamasını ve dolayısıyla kazandığını kimseyle paylaşmamasını öğütlemektedir. ‘Benden sonrası tufan’ anlayışı modern çağın insana dikte ettiği bir yaşam formudur. Oysa Allah insana, yalnızca kendisi için yaşamaması gerektiğini, etrafındaki ihtiyaç sahiplerini de gözetmesi gerektiğini ona hatırlatmaktadır. Allah’tan sakınmanın gereklerinden biri de budur.
Yine modern dünya, bencil bir insan tipini beslediği için, bu bencil insan kendisi dışındaki herkese karşı da bir öfkeyle dolup taşar. Kendinden fazla kazanana öfkelenir, kendinden fazla sevilene öfkelenir, kendinden fazla şöhret olana öfkelenir ve bu devam eder gider. Çünkü içinde Allah’ın olmadığı, ne özel ne kamusal alana, Allah’ın müdahil edilmediği bir dünyanın içine doğmuştur ve o kültürden beslenmektedir. Sürekli kaygılı, sürekli mutsuz ve sürekli bir telaş içindedir. Ama takva sahibi biri bunlardan beridir. Zira başkalarının kazandıklarına imrenmediği gibi haset de etmez. Bir şeyler yaparken, şan/şöhret için değil Allah için yapar ve hakikatin peşinde olduğu için, yaptıklarından ötürü, başına iyi ya da kötü şeylerin gelmesinden mutsuz olmaz, yarına dair endişesi yoktur, çünkü, yapılması gerekeni yapmış ve gerisini Allah’a havale etmiştir. Kendisine karşı zulmetmiş olanları Allah için bağışlamasını bilir. İnsanlara karşı ebed müddet kin duymaz. Allah’ın affediciliğini bildiği için kendisi de gerektiğinde affeder. İnsanlara gönül alıcı sözler söyler Yusuf’un kardeşlerine söylediği gibi.
Mümin her işine Allah’ı katarak yaşar. Müminin özel ve kamusal alan ayırımı olmaz. Çünkü mümini terbiye eden Allah’tır ve Allah’ın verdiği terbiye kişiyi, herkesin güven duyduğu, merhametli, adil, daima hakkın yanında ve şefkatli güzel bir insan yapar. Allah işte bu insanları, kendilerine verilen terbiye gereği davrandıklarından ötürü sever.