Allah şaşırtmasın, rektörlük makamını fetva makamı zannediyor.
Mühendisliği, din üstünden siyaset mühendisliğiyle karıştırıyor.
Laik bir devlette başkanı imam, cumhuru cemaat, partiyi de cami sanıyor.
Televizyona çıkmış vaaz veriyor, bıraksan müezzini itip minareye fırlayacak, imamdan rol çalacak.
Yarın öbür gün cuma hutbesi okuduğunu da duyarsanız yadırgamayın.
Bugüne bugün “İslam’a göre cumhurbaşkanına itaat farz-ı ayndır. Karşı gelmek, harpten kaçmak manasına gelir ki haramdır” buyurmuş zattır.
Prof. Ramazan Taşaltın’ın, kendisini Harran Üniversitesi’ne rektör atayan iradeye minnet ve bağlılığı, takdire şayan. Fakat buna dini karıştırmasa iyiydi.
Hem yaranayım derken baltayı taşa vurdu. İslamcıları partiden tasfiye tartışmasında, ‘tekkeye mürit aramıyoruz’ demişti Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Hala siyaseti tekke, vatandaşı mürit görmenin, başa şeyh aramanın alemi var mı?
Yok, dini siyasetin yedeğine koşacaksa, partizan allameliği taslamadan önce bilsin ki o alan sahipsiz değil. Talip olduğu molla kadrosu boşalsa bile, Hayrettin Karaman gibi bir otoritenin yerini doldurabilir mi?
Madem cumhurbaşkanlığı sistemine evet oyu vermeyi farz gördü hoca, ben de cumhurbaşkanına itaati farzlaştırırım diyerek eksik kalmamakla olmaz öyle.
Hocaya illa öykünecekse Yeni Şafak’taki “İtaat” başlıklı yazısını hatmederek başlamalıydı ahkam kesmeye.
Kuran’da, Allah ve peygamberden sonra itaat edilmesi istenen Ulü’l-emr kimdir, onu doğru öğrenmeliydi.
Devlet başkanından memura, amirden aile reisine kadar herkes kendi çapında bir emir sahibidir diyor hoca.
Bilmeyenlere göre bilenler yani âlimlerle uzmanlar da bunlardandır. Hatta bilgice ileri olanlar, emir alıp verme hiyerarşisinde başkandan bile önce gelirler.
Ayrıca, Allah ve peygambere itaatle, diğerlerine itaat yükümlülüğü bir değildir. Muhatapları, emri sorgulayıp itiraz edebilir.
Başka hiçbir otoritenin sözü, Allah’ın emri ve peygamberin kavli gibi iman konusu yapılamaz.
Bilakis, gayrimeşru emirlere karşı gelmemek, itikaden sakattır.
Haksız ve yanlış buyrukları çiğnemekse, ilahi bir emir ve dinin gereği.
Her fetvaya da uyulmaz, her buyruk ‘baş üstüne’ tekmili verilerek yerine getirilmez. Haklı mı haksız mı, yanlış mı doğru mu diye bakılır.
Hayrettin hocanın bu tarifine göre, sayın rektörün sadece fetva kaosu değil itaat kaosu da çıkardığını söyleyebiliriz.
Herkes kendi çapında muhterem bir ‘Ulül emr’ ise, herkes herkesten sadakat ve itaat isteme hakkına sahip demektir. Hatta malumatça daha üstte olan memurlar, amirlerine talimat bile yağdırabilir. Alın size nur topu gibi bir fitne…
Kimin kime üstün gelip karşısında hazır ola geçireceği belli olmaz. Durdurun bakalım kaosu, durdurabilirseniz.