Adem Özköse, Mısır ve Suriye’de yaşadığı deneyimleri ve bu ülkelerde devam eden halk mücadelelerinin karakteristikleri üzerinde bir değerlendirme yaptıktan sonra, Suriye’de hapsolduğu günlerde yaşadıklarını anlattı. Özköse’nin bu bölümde bir ara yaşadığı dehşeti anlatmak için söylediği; “ Bir ara dedim ki; ‘Acaba bizi ilk yakaladıklarında öldürdüler de, biz Cehenneme mi düştük, burası Cehennem mi?’ ” sözleri dikkat çekici idi.
Ardından Müslümanların ve özellikle günümüzde gençlerin; Dünya’nın dört bir yanındaki Müslüman kardeşleri ile tanışmak ve farklı diyarlara İslam dinini götürmek üzere “Davetçi” kimliği ile dolaşmaları gerektiğinin altını çizen Özköse, “Bizler İslam Dünyasını (Ümmet Coğrafyasını) kitaplardan öğreniyor idik. Ben gezmeye başlayınca önceleri sadece not tutabiliyordum. Şimdi ise Allah nasip etti “Belgesel” çekip orada gördüğüm ve ‘Şu görüntüleri Müslümanlara bir gösterebilsem’ dediğim şeyleri insanlarla paylaşıyorum. Sizler de imkanlar ölçüsünde gezmelisiniz. Artık bu tür seyahatler çok maliyetli değil.” diye sözlerine devam etti.
Batı’nın demokrasi götürme bahanesi ile I. Dünya Savaşı sonrasından başlayarak tüm İslam Coğrafyası’nı kana buladığını ve Mekkeli müşrikler gibi acıkınca kendi yarattıkları “Demokrasi” putunu yediklerini de belirten Özköse, tüm Müslümanların “ ittihad-ı İslam” gibi bir dertlerinin mutlaka olması gerektiğini, aksi halde bir arada bulunduğumuz günler kadar zalimler karşısında asla güçlü olamayacağımızı hatırlattı.
28 Şubat döneminde yaşanan sıkıntılı günlerin unutulduğuna ve Müslümanların şimdilerde bir rehavet içinde olduğunu aktaran Özköse, gençlik kollarının bu tür çalışmalarının mutlaka devam etmesi gerektiği tavsiyesinde bulundu.
Yeryüzünde henüz İSLAM ile tanışmamış binlerce insan olduğunu, Nepal gibi bir yerde halen daha “Tanrıça’ya” ibadet edildiğini ve Nepal gibi son derece ilkel ve putperest kavimlerin yaşadığı beldelerde “Nepal’İn İbrahimi” diye isimlendirilen ve tapınaklarda katıldığı törenlerde dayak yemesine rağmen insanları İslam’a çağıran Müslümanları tanıdıkça, kendi adına büyük utanç yaşadığını anlattı.
Saat 22:30 sularında program soru ve cevaplarla sona erdi.