بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
وَلَا تَمْشِ فِي الْاَرْضِ مَرَحاًۚ اِنَّكَ لَنْ تَخْرِقَ الْاَرْضَ وَلَنْ تَبْلُغَ الْجِبَالَ طُولاً
Yeryüzünde böbürlenerek (مَرَحًا) dolaşma. Çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin. (17/37)
Yeryüzünde Böbürlenmek
İnsanlığın büyük sorunlarından biri olan böbürlenmek, çalım satmak ve ululuk taslamak bağlamında İsra suresi 37. ayeti anlamaya çalışacağız. Öncelikle konumuz olan ayeti kerimeyi bağlamından koparmadan yani ayetin öncesi ve sonrasına (siyak/sibak) bakarak okumaya çalışalım.
“Yetimin malına, rüştüne erinceye kadar, ancak en güzel bir niyetle yaklaşın. Verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü verilen söz, sorumluluğu gerektirir.”
“Ölçtüğünüz zaman tastamam ölçün ve doğru terazi ile tartın. Bu, hem daha iyidir hem de neticesi bakımından daha güzeldir.”
“Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsra: 34-36)
Rabbimiz ilk önce toplumun omurgasını oluşturan ve hatta değerler bütünü diyebileceğimiz ilkesel değerleri müminlere incelikli bir şekilde öğretiyor. Ve ardından insanı ateşe sürükleyecek olan şeytani bir davranıştan ümmeti men ediyor. Ve diyor ki: “Yeryüzünde böbürlenerek (مَرَحًا) dolaşma. Çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin.” (İsra:37)
Geçmişte, gelecekte ve bugün toplumsal hayatta insanlığı içten içe çürüten en büyük sorunlardan ilk ikisi hukuksuzluk ve ahlaki yozlaşmadır. Ardından gelen artçılar insanın bir türlü terk etmediği/edemediği böbürlenmek, kibir, müstağnilik, akdine sadık kalmama, ölçüyü ve tartıyı doğru yapmama, hakkında bilgisi olmadığı şeylerin peşine düşme, haram helal demeden yetimin ve mazlumun hakkını gasp etme gibi çok sayıda kötü hasletler.
Dikkat edersek ayetin zahirinde Rabbimiz Rasulünü uyarıyor, fakat asıl mesaj ümmetin tümüne. Zaten Allah Rasulünün böbürlenmek gibi bir hasleti yoktu, çünkü elçiler bu tür çirkin eylemlerden men edilmişlerdir. Yüce Allah burada bize yani İslam ümmetine ilkesel anlamda bir şey yani bir değer öğretiyor; başınızdaki önderiniz, imamınız, lideriniz her türlü güzel hasletten yoksun olursa elbette böbürlenir kibirlenir ve şımarırsınız. Dolayısı ile balık baştan kokar misalinde olduğu gibi örnek alacağımız şahsiyet/öncü ahlaki hasletlerden yoksun olursa takipçilerinin de örnek aldıkları zatın ahlakıyla bütünleşmeleri gayet doğaldır.
Konumuzla bağlantılı olarak Lokman’ı (Allah’ın selamı üzerine olsun) hatırlayalım. Orada da Rabbimiz aynı kelimeyi kullanıyor. مَرَحًاۜ (böbürlenmek). Lokman oğluna hitaben:“Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez.” (Lokman:18).
Lokman’ın oğluna verdiği öğüde biraz daha yakından baktığımızda şunu görürüz; öğüt veren her ne kadar lokman ise de, İsra suresinde Rabbimizin Rasule ve dolayısı ile ümmete hitaben verdiği mesajdan anlıyoruz ki, öğüdün gerçek sahibi olan Allah’tır. Yani Lokman gibi bir baba veya annenin verdiği hikmetli öğüdün dayanağı/kaynağı insanı yoktan var eden Allah’a dayanmaktadır. Aslında Kur’an baştan sona öğüttür desek yeridir. Sadece Kamer suresinde defalarca tekrarlanarak: “Andolsun biz Kur’ân’ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?” (Kamer:32) diyerek vahyi ilahinin insanlığa olan serzenişi zihinlerimize kazınmak ve ölü kalpleri harekete geçirmek istemiştir. Mutlak doğruyu sadece Allah bilir.