Sabat saat 06:00 sularında yavaş yavaş Venhar Kur’an Evine gelmeye başlayan Müslümanlar kardeşliğin, samimiyetin ve ortak paydada buluşmanın güzelliğini yansıttılar.
Program Suriye’deki zulmden kaçarak Kayseri’ye yerleşmeyi tercih eden Süheyb El-Haccar kardeşimizin İbrahim Sûresi Kur’an tilaveti ve Furkan Durmuş kardeşimizin meallendirmesi ise başladı.
Ardından Ömer Faruk El-Haccar’ın imamlığında kılınan namaz ve tekbirlerle program devam ederken, kılınan namazın ardından Mehmed Durmuş, bazı ayetleri esas alarak kısa bir hitabede bulundu. Sözlerine, Ramazan ve oruç ibadeti gibi değerleri biz Müslümanlara lütfeden Allah’a hamd ederek, Müslümanlar olarak tevhidi bilinci kazanmamız için dualar ederek başlayan Durmuş, ilk olarak Müslüman ismine dikkat çekti. Allah’ın, bizler için Müslüman ismini tensip ettiğini, başka isimler almamızın mümkün olmadığını hatırlattı.
Ardından En’am suresinin 162 ve 163. Ayetlerini okuyarak meallendirdi:
“De ki salatım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi Allah içindir. O’nun ortağı yoktur. İşte ben bununla emrolundum. Ve ben Müslümanların ilkiyim.” (En’am, 162-163).
Durmuş hitabesinde özetle şunları söyledi:
İbadetlerimizin Allah için olması demek, her şeyi sadece ve sadece Allah için, Allah adına yapmamız demektir. O’nun dışında razı edeceğimiz hiçbir makam, hiçbir merci yoktur.
Müslümanların ilki olmanın anlamı da şu olsa gerektir: Bir Müslüman, Allah’ın bir emri ile tanıştığı, Allah’ın bir buyruğu kendisine ulaştığı zaman, bu emirde istenilen işi, arkasına bakmadan, ilk önce kendisinin üstlenmesi, “bu işi ben yaparım!” diyerek ilk önce kendisinin üstlenmesi, “acaba başkaları çıkar mı” diye ardına bakmaması, kendisinin her türlü hayırda öncülerden olmayı istemesidir.
Hac suresinin 78. ayeti bizlere büyük görevler yüklemektedir.
“Allah uğrunda, hakkıyla cihad edin. O sizi seçti, din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi; babanız İbrahim’in dininde (de böyleydi). Peygamber’in size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için O, gerek daha önceki (kitaplarda), gerekse bunda size ‘müslümanlar’ adını verdi. Öyle ise namazı kılın, zekatı verin ve Allah’a sımsıkı sarılın. O, sizin mevlanızdır. Ne güzel mevladır, ne güzel yardımcıdır!”
Bu ayet, Allah yolunda hakkıyla cihad yapmamızı emretmektedir. Cihad kıtal demek değildir. Kıtal cihadın bir cüzüdür. Cihad, Allah yolunda göstereceğimiz her türlü gayret, yapacağımız her türlü çaba ve çalışmadır. Dolayısıyla Allah bizden çaba istemekte, gayret istemekte, çalışma istemektedir. Sadece namaz kılmamız sadece oruç tutmamız bizi asla kurtarmayacaktır. Bütün Peygamberlerin yolu böyle idi. İbrahim’in yolu da buydu. İslam ancak cihadla İslam’dır. Peygamber (a.s) bu anlamda bütün insanlığa şahid olmuş, biz de kendi zamanımızın şahitleri olmak durumundayız. Bunun için Allah’ın ipine sımsıkı sarılmak zorundayız. Başka kurtuluş imkânımız yoktur.
Kur’an müminleri, mü’min erkek ve mü’mine kadınları birbirlerinin velisi/evliyası olarak tanımlamaktadır. Marufu emretmek, münkerden nehyetmek, namazı kılmak, zekâtı vermek, Allah’a ve Rasulüne itaat etmek bizim ödevimizdir. Bizler ancak bu şekilde Müslim adını alabilir ve bu isme hak kazanabiliriz. Allah ancak bu şekilde bize merhamet edecektir. (Tevbe, 71).
Mehmed Durmuş sözlerinin sonunda, mü’min kardeşlerinin bayramlarını terbi etti; bayramlaşmanın önemine değindi. Bayramların, küslüklerimizin kalmaması, dargınlıkların giderilmesi için Allah’ın lütfettiği günler olduğunu belirtti ve dualarla sözlerine son verdi.
Ardından yapılan kahvaltının ardından, Müslümanlar birbiriyle bayramlaşarak ayrıldılar.