Türkiye Gazetesi yazarlarından Fatih Selek dünkü köşe yazısında, Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren milletin değişimini, dönüşümünü, uğruna başını verdiği şeyleri nasıl ayaklar altına aldığını anlatan “Gül Yetiştiren Adam” romanını hatırlatarak günümüzde yaşananlara bir eleştiri getiriyor.
Selek, 2000li yıllardan günümüze toplumun çok hızlı bir şekilde kabullendiği bozulmalara örnekler verip o döneme benzettikten sonra “Şimdi BBG Evi’ni yeniden kursalar ve içine başı açık, başı örtülü yarışmacılar koysalar, kimsenin gıkı çıkmaz. Çünkü, rezillik ekranla sınırlı değil. Toplumsal bir karşılığı var.” diyor.
Bu konudaki görüşlerine katıldığımız sayın Selek’e bir hatırlatma; BBG’nin Avrupa versiyonlarında bahsettiği başörtülü yarışmacılar yer aldı bile. İşte Selek’in o yazısı;
Muhafazakar Çözülme
Rasim Özdenören’in “Gül Yetiştiren Adam” isimli bir eleştirel romanı var.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında kendini evine kapatan ve elli yıl sonra sokağa çıkan bir adamın yetmişli yıllar Türkiye’sindeki hâletiruhiyesini anlatır.
Roman, yaşlı bir adamın gözünden milletin değişimini, dönüşümünü, uğruna başını verdiği şeyleri nasıl ayaklar altına aldığını ustaca yansıtır.
Zaman zaman düşünürüm. Aynı şekilde iki binli yılların başında dünya ile ilişiğini kesip inzivaya çekilen birini, günümüz Türkiye’sine getirsek acaba neler hissederdi?
Herhâlde değişen teknoloji, gelişen bilim, büyüyen şehirler ve yeniden tasarlanan üstyapı karşısında hayretini gizleyemezdi.
Ne var ki maddi bakımdan ulaştığımız bu ilerlemenin, manevi cephede tam tersine tezahür ettiğini görürdü.
***
Kanal D’de sabahları yayınlanan magazin programına denk geldim geçen gün.
“Miss Fashion TV” diye bir kanalın düzenlediği güzellik yarışmasında bir Türk kızı, 45 ülkeden katılan rakiplerini eleyip birinci seçilmiş.
Kanal D de sabah programına bu kız ve annesini konuk etmiş.
Anne başörtülü…. Kızına teşekkür ediyor, “Bize gurur yaşattı” diye.
“Yarışmaya nasıl katıldınız?” sorusuna, “Denesin, görsün, kaybedecek bir şeyi yok diye düşündüm” şeklinde cevap veriyor anne.
Bu arada 7 yaşındaki diğer kızının da baleye gittiğini söylüyor.
Zahirde bazı hassasiyetler içinde olması beklenen bir kadın, kızının yarı çıplak podyumda yürütülmesinden gurur duyuyor ve “Kaybedecek neyi var ki” diyor, diyebiliyor.
Maksadım kınamak, tahkir etmek, hedef göstermek değil. Çünkü herkesin evladı var ve yarın neyle karşılaşacağını kimse bilemez.
Fakat, başörtüsünün temsiliyetiyle ilgili sosyolojik ve psikolojik izaha muhtaç müthiş meselelerimiz olduğu ortada.
Mesela, izdivaç programlarının sürekli aday değiştiren tipleri başörtülüydü.
Yetenek Sizsiniz Türkiye‘de çocukları ekranda dans ederken, perdenin arkasında dua eden başı örtülüler gördük.
Yaparsın Aşkım, Yemekteyiz, Gelin Evi… Bütün bu yarışmalarda ‘kapalı’ adaylar var ve bunlar yarışma gereği yerlerde sürünüyor, kıran kırana laf dalaşına giriyorlar.
“Çocuk kimden?” sorusunun cevabını aradığı hafiye programlarındaki aldatma hikâyelerinin, adi vakaların ve hatta maalesef ensest ilişkilerin bir parçası yapılıyor başörtülüler.
Sınırlar aşılmış, sinir uçları dağlanmış, değerler ise değersizleşmiş…
***
2001 yılında “Biri Bizi Gözetliyor” diye bir televizyon programı vardı.
Kaç sezon sürdü hatırlamıyorum ama o sıra gençlerin bir evde yaşaması toplumdan bir hayli tepki çekmişti.
Şimdi BBG Evi‘ni yeniden kursalar ve içine başı açık, başı örtülü yarışmacılar koysalar, kimsenin gıkı çıkmaz.
Çünkü, rezillik ekranla sınırlı değil. Toplumsal bir karşılığı var.