4 Mart 2021 - Perşembe
  • Ana Sayfa
  • Künye
  • İletişim
Sık Kullanılanlara Ekle
.......................
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Venhar Haber
  • İslam Dünyası
    • Tümü
    • Arakan
    • B.Arap Emirlikleri
    • Diğer
    • Doğu Türkistan
    • Filistin
    • Irak
    • İran
    • Pakistan
    • Suriye
    • Yemen
    30 Yıl Önce Yaşanan ve Hemen O Gün Unutulan Katliam

    30 Yıl Önce Yaşanan ve Hemen O Gün Unutulan Katliam

    Suriyeli Çocuklar Geceleri Nerede Uyuyor?

    Suriyeli Çocuklar Geceleri Nerede Uyuyor?

    Sanat ve Savaşın Sürrealist Yansıması

    Sanat ve Savaşın Sürrealist Yansıması

    İngiliz-Yahudi Ortaklığında Amerikan’nın Yeni Siyaseti

    İngiliz-Yahudi Ortaklığında Amerikan’nın Yeni Siyaseti

    Kültür Ve Direniş

    Kültür Ve Direniş

    1948 Yılında Ne Olmuştu?

    1948 Yılında Ne Olmuştu?

  • Dünya
    • Tümü
    • Afrika
    • Amerika
    • Asya
    • Avrupa
    • Diğer
    • Ortadoğu
    Önümüzdeki Dönemde Çin Dijital Parasının Yayılışına Şahitlik Edeceğiz

    Önümüzdeki Dönemde Çin Dijital Parasının Yayılışına Şahitlik Edeceğiz

    Fransa’da Müslümanları Hedef Alan Yasa Kabul Edildi

    Fransa’da Müslümanları Hedef Alan Yasa Kabul Edildi

    Kazananı Olmayan Savaş

    Kazananı Olmayan Savaş

    Müslümanca Duruş Örnekleri

    Müslümanca Duruş Örnekleri

  • Türkiye
    • Tümü
    • Aile ve Çocuk
    • Aktüel
    • Eğitim
    • Ekonomi
    • Kültür & Sanat
    • Siyaset
    Çıkacak Yasayla Her Yıl Sokak Köpeği Vahşetini Yaşayan 180 Bin Kişinin Ahı Alınmaz mı?

    Çıkacak Yasayla Her Yıl Sokak Köpeği Vahşetini Yaşayan 180 Bin Kişinin Ahı Alınmaz mı?

    Çocuk ve Muhabbet

    Çocuk ve Muhabbet

    Sağcılık-Solculuk ve Metin Yüksel

    Sağcılık-Solculuk ve Metin Yüksel

    Yaslandığın Duvar Üstüne Göçerse!

    Yaslandığın Duvar Üstüne Göçerse!

    Post-truth Çağı Erkenden Yakaladık

    Post-truth Çağı Erkenden Yakaladık

    İslamcılığın Muhafazakarlaşması mı Muhafazakarlığın İslamcılaşması mı?

    İslamcılığın Muhafazakarlaşması mı Muhafazakarlığın İslamcılaşması mı?

  • Yazarlar
  • Alıntılar
    • Tümü
    • Alıntı Makale
    İnsanı da tabiatı da israf çılgınlığı bitirecek

    İnsanı da tabiatı da israf çılgınlığı bitirecek

    Dalgınlık Üzerine

    Dalgınlık Üzerine

    Kültür Ve Direniş

    Kültürel Kuşatma ve Müslümanlar

    Herkesin Bir Plânı Var!

    Doğu da Batı da Allah’ındır!

    Körleştirme Aydınlığa Karşı

    El Altında Bekletilen İnsan

    Anlamın İkamesi

    Gökyüzü Gibi Bir Şey

    Fransa İçin ‘gerçek İslam bu değil’ Zamanı

    Fransa İçin ‘gerçek İslam bu değil’ Zamanı

    Biz Bilinci

    Biz Bilinci

    Küresel Sistemin Para, Libido ve İmaj Şeytan Üçgeni ve Türkiye’nin Enerjisini Tüketmesi!

    Küresel Sistemin Para, Libido ve İmaj Şeytan Üçgeni ve Türkiye’nin Enerjisini Tüketmesi!

    Trending Tags

    • Abdulaziz Kıranşal
    • Abdurrahman Dilipak
    • Abdurrahman Arslan
    • Ahmet Taşgetiren
    • Alev Alatlı
    • Ali Bulaç
    • Ali Haydar Haksal
    • Atasoy Müftüoğlu
    • Atilla Özdür
    • D. Mehmet Doğan
    • Erol Göka
    • Gökhan Özcan
    • Hayrettin Karaman
    • İsmail Kılıçarslan
    • İbrahim Kahveci
    • Murat Bardakçı
    • Taha Kılınç
    • Yavuz Bahadıroğlu
    • Yıldıray Oğur
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar
    • Tümü
    • Alıntı Söyleşi
    • Venhar Ropörtaj
    İngiliz-Yahudi Ortaklığında Amerikan’nın Yeni Siyaseti

    İngiliz-Yahudi Ortaklığında Amerikan’nın Yeni Siyaseti

    Korkulması Gereken Robotların İnsanlaşmasından Ziyade İnsanların Robotlaşması

    Korkulması Gereken Robotların İnsanlaşmasından Ziyade İnsanların Robotlaşması

    Ömer Behmen Hayat Hikayesini Anlattı

    Ömer Behmen Hayat Hikayesini Anlattı

    Trump, uluslararası sağ popülist hareketin başı artık

    Trump, uluslararası sağ popülist hareketin başı artık

    Alev Alatlı: Siz Neyseniz Eğitim Sistemi Odur

    Alev Alatlı: Siz Neyseniz Eğitim Sistemi Odur

    Modernizmin Kavramlar Üzerindeki Tahrifi ve Tepkisi

    Modernizmin Kavramlar Üzerindeki Tahrifi ve Tepkisi

  • Venhar ÇocukYENİ
    • Küçük Müslümanlar
  • İslam Dünyası
    • Tümü
    • Arakan
    • B.Arap Emirlikleri
    • Diğer
    • Doğu Türkistan
    • Filistin
    • Irak
    • İran
    • Pakistan
    • Suriye
    • Yemen
    30 Yıl Önce Yaşanan ve Hemen O Gün Unutulan Katliam

    30 Yıl Önce Yaşanan ve Hemen O Gün Unutulan Katliam

    Suriyeli Çocuklar Geceleri Nerede Uyuyor?

    Suriyeli Çocuklar Geceleri Nerede Uyuyor?

    Sanat ve Savaşın Sürrealist Yansıması

    Sanat ve Savaşın Sürrealist Yansıması

    İngiliz-Yahudi Ortaklığında Amerikan’nın Yeni Siyaseti

    İngiliz-Yahudi Ortaklığında Amerikan’nın Yeni Siyaseti

    Kültür Ve Direniş

    Kültür Ve Direniş

    1948 Yılında Ne Olmuştu?

    1948 Yılında Ne Olmuştu?

  • Dünya
    • Tümü
    • Afrika
    • Amerika
    • Asya
    • Avrupa
    • Diğer
    • Ortadoğu
    Önümüzdeki Dönemde Çin Dijital Parasının Yayılışına Şahitlik Edeceğiz

    Önümüzdeki Dönemde Çin Dijital Parasının Yayılışına Şahitlik Edeceğiz

    Fransa’da Müslümanları Hedef Alan Yasa Kabul Edildi

    Fransa’da Müslümanları Hedef Alan Yasa Kabul Edildi

    Kazananı Olmayan Savaş

    Kazananı Olmayan Savaş

    Müslümanca Duruş Örnekleri

    Müslümanca Duruş Örnekleri

  • Türkiye
    • Tümü
    • Aile ve Çocuk
    • Aktüel
    • Eğitim
    • Ekonomi
    • Kültür & Sanat
    • Siyaset
    Çıkacak Yasayla Her Yıl Sokak Köpeği Vahşetini Yaşayan 180 Bin Kişinin Ahı Alınmaz mı?

    Çıkacak Yasayla Her Yıl Sokak Köpeği Vahşetini Yaşayan 180 Bin Kişinin Ahı Alınmaz mı?

    Çocuk ve Muhabbet

    Çocuk ve Muhabbet

    Sağcılık-Solculuk ve Metin Yüksel

    Sağcılık-Solculuk ve Metin Yüksel

    Yaslandığın Duvar Üstüne Göçerse!

    Yaslandığın Duvar Üstüne Göçerse!

    Post-truth Çağı Erkenden Yakaladık

    Post-truth Çağı Erkenden Yakaladık

    İslamcılığın Muhafazakarlaşması mı Muhafazakarlığın İslamcılaşması mı?

    İslamcılığın Muhafazakarlaşması mı Muhafazakarlığın İslamcılaşması mı?

  • Yazarlar
  • Alıntılar
    • Tümü
    • Alıntı Makale
    İnsanı da tabiatı da israf çılgınlığı bitirecek

    İnsanı da tabiatı da israf çılgınlığı bitirecek

    Dalgınlık Üzerine

    Dalgınlık Üzerine

    Kültür Ve Direniş

    Kültürel Kuşatma ve Müslümanlar

    Herkesin Bir Plânı Var!

    Doğu da Batı da Allah’ındır!

    Körleştirme Aydınlığa Karşı

    El Altında Bekletilen İnsan

    Anlamın İkamesi

    Gökyüzü Gibi Bir Şey

    Fransa İçin ‘gerçek İslam bu değil’ Zamanı

    Fransa İçin ‘gerçek İslam bu değil’ Zamanı

    Biz Bilinci

    Biz Bilinci

    Küresel Sistemin Para, Libido ve İmaj Şeytan Üçgeni ve Türkiye’nin Enerjisini Tüketmesi!

    Küresel Sistemin Para, Libido ve İmaj Şeytan Üçgeni ve Türkiye’nin Enerjisini Tüketmesi!

    Trending Tags

    • Abdulaziz Kıranşal
    • Abdurrahman Dilipak
    • Abdurrahman Arslan
    • Ahmet Taşgetiren
    • Alev Alatlı
    • Ali Bulaç
    • Ali Haydar Haksal
    • Atasoy Müftüoğlu
    • Atilla Özdür
    • D. Mehmet Doğan
    • Erol Göka
    • Gökhan Özcan
    • Hayrettin Karaman
    • İsmail Kılıçarslan
    • İbrahim Kahveci
    • Murat Bardakçı
    • Taha Kılınç
    • Yavuz Bahadıroğlu
    • Yıldıray Oğur
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar
    • Tümü
    • Alıntı Söyleşi
    • Venhar Ropörtaj
    İngiliz-Yahudi Ortaklığında Amerikan’nın Yeni Siyaseti

    İngiliz-Yahudi Ortaklığında Amerikan’nın Yeni Siyaseti

    Korkulması Gereken Robotların İnsanlaşmasından Ziyade İnsanların Robotlaşması

    Korkulması Gereken Robotların İnsanlaşmasından Ziyade İnsanların Robotlaşması

    Ömer Behmen Hayat Hikayesini Anlattı

    Ömer Behmen Hayat Hikayesini Anlattı

    Trump, uluslararası sağ popülist hareketin başı artık

    Trump, uluslararası sağ popülist hareketin başı artık

    Alev Alatlı: Siz Neyseniz Eğitim Sistemi Odur

    Alev Alatlı: Siz Neyseniz Eğitim Sistemi Odur

    Modernizmin Kavramlar Üzerindeki Tahrifi ve Tepkisi

    Modernizmin Kavramlar Üzerindeki Tahrifi ve Tepkisi

  • Venhar ÇocukYENİ
    • Küçük Müslümanlar
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Venhar Haber
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Makaleler

REFORM SONRASI AYDINLANMA DÖNEMİ-II

Yazar: Bünyamin ZERAN
29 Temmuz 2018
Kategori: Makaleler
0
0
PaylaşTweetleWhatsapp ile GönderE-posta Gönder

VOLTAİRE

Asıl adı François Marie Arouet (1694-1778) olan düşünür, yazılarında Voltaire takma adını kullandığı için daha çok bu adla anılmıştır. Aydınlanma döneminin hümanisti olarak tanımlayabiliriz. Voltaire, oldukça etkilendiği Locke’un deneyci görüşlerinin Fransa’da yayılmasına yardımcı olmuş, onun toplumsal ve politik görüşlerinin çoğunu benimseyerek bireysel özgürlük kazanımı için kilise ve devlet kurumuna karşı savaşmıştır. Kiliseyi bilginin, aklın, zihinsel aydınlanmanın önünde engel olarak görüyordu. Voltaire tanrı inancı olan biridir ama deisttir.

İnsanın istediği şey Tanrı tarafından değil güdü tarafından belirlenir ama o güdüsünün istediği şekilde davranıp davranmama hakkına sahiptir. Bu konuda özgürlüğü vardır. Birey, istencinde olmasa da eylemlerinde özgürdür. Tanrı doğuştan herhangi bir yasa öngörmemiştir. Ama Tanrı tarafından öyle oluşturulmuşuz ki, zamanın akışı içinde yasanın zorunluluğunu görmeye başlarız. Temel yasanın içeriği, başkalarını incitmekten ve birinin komşusunu ahlaksızca incitmediği sürece hoşuna gideni yapabilmesinden oluşur. Voltaire göre ahlaksal yapı her topluma göre değişir mutlak anlamda bir ahlaksallık yoktur bu göreceli bir durumdur. Doğal olarak vahiy yoktur ve vahyin belirlediği bir ahlaki kriter de yoktur. Filozoflar tarafından aydınlanmış bir erk anlayışını savunuyordu. Halkı ayak takımı olarak nitelendiriyor ve ayak takımının her daim ayak takımı olarak kalacağını savunuyordu. Özgürlük ve hoş görü için daha iyi koşullar ve her alandaki sorunları çözecek araçlar tek erkin yönetimi altında da sağlanabilirdi. Bunun için her şeyden önce Kilisenin gücünün kırılması ve Hristiyan dogma ve boş inançların felsefi aydınlanma ile ortadan yok edilmesi gerekir.

MONTESQUİEU

Fransız aydınlanmasının önde gelen düşünürlerinden (1689-1755) biri de Montesguieu’dur. Siyaset ve hukuk felsefecisi ve toplumsal konularda etkili bir eleştirmen kimliği ile belirginleşmiştir. En önemli eseri “Yasaların Ruhu” kitabıdır.

Montesquieu ilk olarak yasaların hükümetlerle olan ilişkilerinden bahseder. Ona göre cumhuriyetçi, monarşik, despotik olmak üzere üç yönetim biçimi vardır. Bir cumhuriyet yönetimi demokratik bir nitelikte olabilir. Bu durumda halkın istenci yönetim erkini, bir başka deyişle en üstün gücü elinde tutuyor demektir. Cumhuriyet yönetimi bir aristokrasi biçiminde de olabilir. Bu durumda halkın sadece bir bölümü yönetim erkini elinde bulundurabilir. Monarşi yönetim biçiminde prens, devleti belli temel yasalarda uyum içinde yönetir. Kuşkusuz kendisine yardımcı ara güçler de vardır. Despotik bir devlette ise böyle temel yasalar yoktur. Bu şekilde yönetilen ülkelerde dinin etkisi fazladır. Din hükümleri yasaların yerini almış olarak görünür; dine daha yakın olarak, gelenek ve göreneklerin de yasa ayarında etkili olması çok rastlanan bir durumdur. Cumhuriyetçi hükümetin etik ilkesi yurttaşlık erdemidir. Monarşik hükümetinki onur, despotizmin ki ise korkudur.

Yasaların belirlenmesinde iklimin ve ekonomik koşulların da önemli bir etken olduğunu savunur Montesquieu. Çünkü iklim bir halkın karakter ve heyecan yapısının biçimlenişinde etkili olmaktadır. Örneğin Norveç ile İspanya halkının karakter yapıları aynı değildir. Dolayısıyla farklı karakterdeki halklara farklı yasalar uygulanmalıdır.

Montesquieu, kutsal yasaları da kabul etmekteydi. Tanrı, dünyanın yaratıcısı ve koruyucusu olarak fiziksel dünyayı yöneten yasaları belirlemiştir. İnsanı da fiziksel bir varlık olarak başka cisimler gibi değişmez yasalar tarafından yönetilir. Bununla birlikte, ussal bir varlık olarak insan, çiğneme yönelimi gösterebildiği bazı yasalara da konu olabilmektedir.

Montesquieu’nun kuramında bir başka önemli nokta özgürlük kavramıdır. Kendisi tam bir özgürlük yandaşıdır. Despotizme karşı olduğu için, doğal olarak özgürlükçü bir anayasanın en iyi anayasa olduğuna inanıyordu. Ona göre politik özgürlük, sınırsız bir özgürlük değildir. Sadece istememiz gerekeni yapma gücünden ve istememek gerekir dediğimiz şeyi yapmaya zorlanıyor olmamaktan oluşur. Ve yine belirtir ki, özgürlük yasaların izin verdiği her şeyi yapma hakkıdır. Hiçbir yurttaş yasa onun kendi eğilimini izlemesine izin veriyorsa, o zaman tek bir tikel yolda davranmaya zorlanamaz. Hiç kimse yasaların izin verdiği sınırlar içinde davranmaktan alıkonamaz.

Bundan sonra Montesquieu, politik özgürlüğün güçlerin ayrılığı ilkesini nasıl içerdiğini göstermeye çalışır. O, öncelikle yasama, yürütme ve yargı güçlerinin kesinlikle birbirlerinden ayrılmaları gerektiği önerisinde bulunur. Yasal bir yönetim biçiminde bu temel erkler tek bir insanın yetkisine ya da tikel bir insan grubunun yetkisine bırakılamayacak denli önemlidirler. Bunlar birbirlerinden o şekilde bağımsız olmalıdır ki, birbirleri üzerinde denetleyici bir etkide bulunmaları önlenmiş olsun ve bu şekilde, despotizme ve gücün tiranca kullanımına karşı bir koruyuculuk görevini de yerine getirebilmiş olsunlar.

JEAN JACQUES ROSSEAU

Rousseau, (1712-1778) yılları arasında yaşamış Fransız bir düşünürdür. Rousseau, kültür eleştirisinden, eğitim sistemine; eğitim sisteminden müzik üzerine ve oradan hukuk alanına kadar birçok alanda yazmış ve görüş belirtmiş bir düşünürdür.

Rousseau, Bilimler ve Sanatlar Üzerine Söylev’e insan aklının başarılarının övgüye değer olduğunu belirterek başlar: “İnsanın tümüyle kendi çabalarıyla adeta yokluktan kendisini varederek yukarılara doğru yükseldiğini görmek çok asil ve güzel bir görünümdür; insan aklının ışığı ile onu ve yaşamını kaplayan tüm kara bulutları dağıtmıştır.” İnsan aklına övgüler düzen Rousseau dönemin bilim ve sanat anlayışına acımasızca eleştiri yapmayı da ihmal etmez. Çünkü ona göre bugün gelinen noktada, ilerleyen bilim ve sanatlar, insanları gündelik yaşamlarında çökerten zincirlerin üzerine çiçek çelenkleri atmakta ve yüreklerindeki onun için doğmuş göründükleri özgürlük duygusunu boğmaktadır. Zihnimizin de tıpkı beden gibi gereksinimleri vardır. Bedeninkiler toplumun temelidir, zihindekiler ise salt süslemelerdir. Bu süsler insanlara köleliklerini sevdirmekten başka bir işe yaramamaktadır.

Rousseau, insan doğasının daha eski dönemlerde de daha iyi olmadığının farkındadır. Ama sanatların ve bilimlerin, insanları çok daha kötü yapmak için dikkate değer değişiklikler ürettiğine inanmaktadır. Ona göre: “Sanat ve yazın, davranışımızı biçimlendirmeden duygularımızdan yapay bir dille söz etmeyi bize öğretmeden önce, ahlaklarımız belki kaba saba, inceliksiz ama doğaldı. Modern yaşam biçimi herkesi, konuşmada, giyimde, tutumda moda olanı izlemeye zorladı. Kendi doğamızı izlemeye izin vermedi ve çok geçmeden olduğumuz olarak görünmeye cesaret edemez bir duruma geldik.” İnsan sürüsünde herkes bütünüyle birbirine benzer davranır. Bu nedenle gerçek dostumuzun kim olduğunu bile asla bilemeyiz. İnsan ilişkileri şimdi tam bir aldatmacadır. Oysa daha eski dönemlerde insanlar birbirlerini kolayca ayırt edebiliyorlardı. Bu da onların bir takım kötü alışkanlıklarını önlemek için gerçekten bir avantaj oluşturuyordu. Rousseau, eleştiri oklarını, insanların lüks düşkünlüğüne ve politikanın ekonomik görünümlerine vurgu yapan yöneticilere de yöneltir. Geçmiş dönemdeki politikacıların daima ahlaktan ve erdemden söz ettiklerini, bugünün yöneticilerinin ise ticaret ve paradan başka bir şey konuşmadıklarını anımsatır. Lükse karşı akıl yürütmesi parlak ama kalıcı hiç bir değeri olmayan bir toplum yarattığı yönündedir. Çünkü para her şeyi satın almasına karşın, ahlakı ve yurttaş olmayı satın almamaktadır.

Rousseau’ya göre, topluluğu bir arada tutan bilgi değil inançtır. Oysa bilginin peşinde olan bilim insanı da filozof da inançtan kaçınır. İnançtan uzun süreli kaçınmanın belirli sayıda kişi ile sınırlı kaldığı sürece çok fazla bir zararı yoktur ama kuşkuculuk anlamında doruğuna ulaşan kuşkucu ruhun halk arasındaki yayılımı tarafından verilen zararı gidermek hiç de kolay olmaz. Kuşkuculuk böylece kamusal erdemin zayıflamasına neden olacaktır. Rousseau, kamusal erdem derken başlıca yurtseverlik erdemini düşünmektedir. Ona göre bilimin ruhu yurtseverliğin de aleyhinedir. Çünkü bilim kişisi genelde bir dünya yurttaşı olmaya doğru yönelir. Oysaki yurtsever kendi toplumu ile çok güçlü bir ilişki içindedir. Toplum içinde böyle parçalayıcı yönelimleri azaltabilmek için güçlü yönetimler zorunlu olur ve bu da Rousseau’ya göre despotizme giden yolu açar. Rousseau görüldüğü gibi olumsuz tezi uğruna bilim ve felsefeyi kuramsal düzeyi bakımından da mahkum etmiş görünüyor. Erdem basit zihinlerin yüce bilimidir. Gerçek felsefe de vicdanın sesini dinlemektir.

Rousseau, eşitsizliğin kökeni üzerine düşüncelerde de çağına göre farklı düşünür. Rousseau’ya göre hayvan ve insan arasındaki türsel ayrımı oluşturan şey akıldan çok özgürlüktür. İnsan bu özgürlük bilinciyle ruhunun tinselliğini de sergilemiş olur. Rousseau, salt maddeci ve mekanikçi bir insan doğası açıklamasını kabul etmez. İnsanı hayvandan ayıran bir başka nitelik insanın kendisini geliştirme ve yetkinleştirme yetisidir. Ancak bu yetiler de belli bir gelişimin ve değişimin sonucudur.

Ona göre, Hobbes’un doğal insanlık durumunu, herkesin herkese karşı bir savaş durumu olarak betimlemesi de yanlıştır. Benlik sevgisinin temel dürtü olduğunu o da kabul eder. Ama ben sevgisi öz sakınım dürtüsü olarak anlaşıldığında kendiliğinden kötülük ve şiddet içermez. Yani Rousseau’ya göre ilkel doğa durumundaki insan iyidir. Dinsel sisteme bir karşı çıkış olarak da insanın doğal olarak iyi olduğunu ve insan doğasında hiç bir günahın ya da sapkınlığın bulunmadığını vurgulamıştır. Doğa durumundaki insanın giderek gelişmesine dili olmasının da katkı yaptığı belirtir. Bu nedenle insanın zihinsel yaşamının gelişimini, dilin gelişiminden ayrı olarak düşünmek olanaksızdır. Görüldüğü gibi Rousseau’ya göre doğa durumundaki insan Hobbes’un doğal insanıyla tam bir zıtlık içindedir. Hobbes’un ilkel insanı toplum koşuluna geçerek etik değerleri kazanırken Rousseau’nun doğal insanı toplumsallaştığı ölçüde kötüleşme yoluna girmiştir.

Rousseau, “Eşitsizlik Üzerine Söylev”in ikinci bölümünde doğa durumundan örgütlü topluma geçişi ele alır. Kuşkusuz bu olgu önce toprağa yerleşme biçiminde olmuştur. Ona göre, bir parça toprağı çitle çevirdikten sonra “burası benimdir” diyen ve kendisine kolayca inanan bireyleri bulan ilk insan uygar toplumun gerçek kurucusu olmuştur. Bu gelişmenin sonucunda mülkiyet ortaya çıkmış, eşitlik yok olmuş, ormanlar tarlalara dönüşmüş, tahıl üretimine koşut olarak kölelik ve sefalet ortaya çıkmıştır. Ayrıca, adalet ve adaletsizlik arasındaki ahlaksal ayırımlar belirginleşmiştir; artık insanlar doğa durumunda olduklarından daha iyi değildirler. Zenginler tarafından gasplar, yoksullar tarafından hırsızlıklar ve her ikisinin dizginlenmemiş tutkuları doğal şefkatin çığlıklarını ve adaletin daha zayıf sesini bastırdı ve insanları aç gözlülük, hırs ve soysuzluklarla doldurdu. Yeni doğan toplum durumu böylece korkunç bir savaş durumuna zemin oldu.

Özel mülkiyet kurumunun yerleşmesine ve gelişmesine eşlik eden güvensizlik ve daha başka kötülükler artınca insanlar güvenliklerini ve özgürlüklerini garanti altına alabilmek için birbirleriyle sözleşme yapma yoluna gittiler. Böylece hükümet ve hukuk sistemi ortak uzlaşı tarafından kurulmuş oldu. Ama Rousseau’ya göre politik toplumun kuruluşu da gerçek bir çözüm olmadı. Tersine politik toplum düzeni yoksullara yeni zincirler vururken zenginlerin gücüne yeni güçler kattı. Geri alınamayacak bir şekilde özgürlük de yok oldu. Sonsuza dek sürecek mülkiyet ve eşitsizlik yasası yerleşti. Rousseau, politik toplumun kuruluşunu “halk ve onlar tarafından seçilen şefler arasındaki gerçek bir sözleşme” olarak görmekle yetindiğini bildirir.

Doğal durumda sadece doğal ya da fiziksel eşitsizlik vardı. Bu da ister fiziksel ister zihinsel olsun doğal yetilerin ve becerilerin eşitsizliğinden oluşur. Söylev’de ise ahlaksal ve politik eşitsizlik ele alınır. Bunun kökeni, yeti ve yeteneklerimizin gelişmiş olması, mülkiyetin ortaya çıkmasıdır. Yasaların kurumsallaşması da bu eşitsizliği sürekli ve geçerli hale getirir. Bu eşitsizlik doğal ya da fiziksel eşitsizlikle orantısını kaybettiği zaman doğal hak ile çatışmaya girer.

Aydınlanma Felsefesinin Temel İlkeleri

1- Bilim Doğa ve Felsefe:Bu dönemde doğa bilimlerine duyulan ilgi artmış, uygulama ön plana çıkmıştır. Dönemin düşünürleri bir yandan felsefi kuramlarını geliştirirken bir yandan da doğa bilimleriyle ilgilenmişlerdir. 18. yy filozoflar yılı olmuştur. Doğanın nasıl inceleneceği konusunda filozofların kuramsal yaklaşımları etkili olmuştur. Bu noktada filozofların her şeye kuşkuyla yaklaşmaları dikkat çekmektedir. Tarihsel dinleri reddeden bir eğilim içinde olan filozoflar, görüşlerini akıl yoluyla ortaya koymaya çalışmışlardır. Newton’un çekim kuramı, düşünceye yenilik getirir. Lagrange ve Laplace gök mekaniği ile ilgili önemli veriler elde ederler vs.

Bu bilimsel gelişmelerin ışığında mutlak monarşi ve geleneksel yapı sorgulanmaya başlanır. Yönetime ilişkin yeni çözüm önerileri getirilir; bazı düşünürler aydınlardan oluşan bir yönetimi yani aydın despotizmini savunurken, bir kısmı despotluğa şiddetle karşı çıkarak bireyin özgürlüğünü amaç edinir. Bu düşünürlerden Montesquieu, despotizmi özgürlüğün düşmanı olarak görür; özgürlüğün sağlanabilmesi için de yasama, yürütme, yargı gücünü birbirinden ayırır. Daha sonra bu güçler ayrılığı olarak kabul görecektir. Öte yandan Rousseau ise eşitliği savunarak halk yönetiminden yana görüşler ileri sürer.

2- Akıl:Akılcılık, aydınlanma dönemine damgasını vurmuş olan en önemli ilkedir. Bu dönemde akıl, geleneğin ve Tanrı iradesinin yerine geçer. Her şey akıl süzgecinden geçirilir. Akıl her şeyin ölçüsüdür. İnsanlığın ilerlemesi ve mutluluğu ancak evrensel akıl ile sağlanabilir düşüncesi döneme hakim olmuştur.

3- Laiklik:Aydınlanma döneminde her şeyin aklın rehberliğinde, bilimsel bir metotla incelenmesi ve laik temele oturtulması esas olmuştur. Din, ahlak ve siyaset laikleştirilmeye çalışılmıştır.

4- Mutluluk:Aydınlanma döneminin amaçlarından biri de insanın bu dünyada mutlu olmasını sağlamaktır. Bunu sağlamak için de insanın din denen dogmalardan (peşin yargılardan) kurtulması gereklidir.

5- Özgürlük:İnsanın düşünme ve düşündüğünü ifade etme özgürlüğü vardır. Peşin yargılar ve sınırlamalar olmaksızın insanın kendini, evrendeki yerini ve doğayı anlama çabası, akılcılığın gereklerindendir. Ayrıca Voltaire’in formülleştirdiği, ticaretin zenginliği, zenginliğin özgürlüğü, özgürlüğün ticaretin gelişmesini ve ticaretin gelişmesinin de devletin büyüklüğünü sağladığı inancı döneme hakim olmuştur.

6- Kendine Güven:Kendine güvenen, akılcı ve özgür insan, Aydınlanma Dönemi insan tipidir. İlerleme ve gelişme ancak insan aklına duyulan güvenle sağlanabilir. Bu güven mutluluğu da sağlar.

7- Hukuk:Aydınlanma Dönemi’nin amaçlarından biri de hukuk ilkelerini akla uygun, eşitlikçi, adaletli bir hale getirmek; hukuk reformunu gerçekleştirmektir. Çünkü burjuva kendini yasal olarak güvenliğe alma derdindedir.

Aydınlanma felsefesinin akabinde ve Avrupa’daki bazı gelişmelerin olmasıyla sanayi devrimine doğru yol alınmıştır. Ticaretin büyümesi, deniz taşımacılığında gelişmeler, bilimsel buluşların getirdiği yeni teknikler sonucu 18. yüzyılda sanayi devrimi başlamıştır.

SANAYİ DEVRİMİ

Sanayi devrimini 18. yüzyıl ortalamasından itibaren İngiltere’de başlayıp, tarım toplumunu sanayi toplumuna çeviren radikal değişiklik olarak tanımlamak gerekir. Endüstri devrimini iki aşamalı olarak tanımlayabiliriz. Birinci endüstri devrimi 18. yüzyıldan başlayıp 19. yüzyılın ortalarına kadar süren bu endüstrileşme sürecine, demir ve kömürün asıl enerji kaynağı ve hammaddeyi oluşturduğu “makineleşme çağı” denilebilir.

Endüstri devriminin ikinci aşaması 1870’lerde başlar. Artık bilimsel buluşlar ve bunların üretime uygulanması, pratik zekalı tek tek bireylerin birbirinden ayrı çalışmalarına bağlı olmaktan kurtulmuş, devletin tüm olanaklarıyla desteklediği, gerektiğinde örgütlediği büyük ve zengin kuruluşların eline geçmiştir. Böylece doğal kaynaklar ve bilim, el ele vererek, yeni ve kitle halinde mal üretimine yönelmiştir. Endüstrileşme sürecinin bu ikinci aşaması birinci aşamasına göre, toplumsal etkilerinden daha şiddetli, sonuçlarında daha şaşırtıcı ve halkın yaşamını değiştirmede daha etkilidir.

Endüstrileşmenin bu ikinci aşamasında temel hammadde ve enerji kaynaklarında da değişiklik ortaya çıktı. Kömür ve demirin yanında, çelik, elektrik, petrol ve kimyasal maddeler de üretim sürecine sokulunca, endüstrileşme bugün çevremizde gördüğümüz biçimini almış oldu. Yine bugün çevremizde gördüğümüz ve belki de kanıksadığımız nesnelerin çoğu yüzyıllık bir geçmişe sahiptir. İçten yanmalı motor, telefon, mikrofon, gramofon, telsiz, lamba, araba lastiği, bisiklet, daktilo, ucuz gazete kağıdı gibi yenilikler, endüstri devriminin ikinci yarısının ürünüdür.

Demir endüstri devriminin birinci aşamasında büyük ama başat olmayan bir rol üstlenmişti. İkinci aşamada ise çelik tam anlamıyla sahaya egemendir. En önemli yararı ise demiryolunda görülür. Emperyal devletler sömürgelerine ulaşıp oradaki madenleri ve değerli bitki ve baharatları Avrupa’nın içine kolayca taşıyabilmek için demiryolları yapmışlardır. Böylece totaliter tiranlıklarının temelini atmışlardır.

Sanayi Devriminin İngiltere’de Doğuş Nedenleri

1-İngiltere, demokrasi tarihi bakımından Kıta Avrupa’sından farklı bir süreç yaşamıştır. 1215 Magna Charta ile başlayan ve 1689 “Halklar Bildirisi”nin kabulüne uzanan süreçte, Parlemento İngiltere’de kapitalist gelişimi ve serbest ticareti desteklemiştir.

2-Ticaret ve sömürgecilik yoluyla, İngiltere’de büyük servetlerin birikimi sağlanmış ve biriken servetler, 18. yüzyıl İngiltere’sinde bankacılık ve borsa gibi büyük finans kurumlarını geliştirmişti.

3-16.yüzyıldan itibaren Avrupa’nın genelinde olduğu gibi İngiltere’de de hızlı nüfus artışı görülür. Artık kentlerde sanayi için gereken işgücü hazırdı.

4-18. yüzyıla gelindiğinde İngiltere’de ortaçağ kurumları olan lonca sistemine dayalı sanayi üretimi, yetersiz hale gelerek işlevini yitirmişti. Loncalara bağlı çalışan zanaatkarlar, bağımsızlaştılar. Giderek makinesiz, kol gücüne dayalı üretim yapan imalathanelerde, tüccar için bir arada çalışmaya başlamışlardı. Bu durum iş bölümünü ve ihtisaslaşmayı hazırlamıştı.

5-İngiltere’nin sanayi devrimi öncesinde dünyanın en büyük sömürge imparatorluğu oluşu ona geniş hammadde ve pazar olanakları sağlamaktaydı. Genel nüfus artışının yarattığı talep patlaması yanında, gelişen orta sınıf ihtiyaçları çerçevesinde tüketim mallarına olan talep artışı gibi nedenler, üreticiler üzerinde talep baskısı yaratmakta ve onları üretimde gereken artışları sağlayacak yeni arayışlara yöneltmekteydi.

6-İngiltere, makineleşmiş bir sanayi kurabilmek için gerekli olan kömür ve demir yönünden zengin yeraltı kaynaklarına sahipti.

Sanayi Devrimi Avrupa’da Nasıl Bir Toplum İnşa Etmiştir?

Yeni endüstriyel teknikler, büyük çaplı girişimleri ve kentsel yerleşme biçimlerini ortaya çıkardı. Örneğin, yeni çelik endüstrisi, on kadar işçi çalıştıran bireysel girişimleri öldürdü. Dolayısıyla geniş çaplı girişimler, tröst ve karteller ekonomik sisteme hakim hale geldiler.

Endüstri devriminin doğrudan sonucu olarak, işçilerin fabrikalarda toplanması ve fabrikaların da kentsel alanlara yığılmasıyla, giderek, kentsel alanlar kırsal yerleşme alanlarını yutmaya başladı. Bu gelişme, tıp bilimindeki yeniliklerle ortaya çıkan nüfus artışı ve bu nüfusu doyurmak için gıda maddesi bulma yönündeki çabalarla birleştiğinde, 20. yüzyılın değişmez özelliği olan “kitle toplumu” tarihteki yerini almış oldu. 1871 yılında nüfusu yüzbin’den çok olan kent, Almanya’da sekiz taneydi. Bu sayı 1900’de otuzüç’e, 1910’da kırksekiz’e yükseldi.

Endüstri devriminin tüm yeryüzü çapında en önemli sonucu sömürgeciliğin emperyalizm biçimine dönüşmesidir. Sömürgecilik bir devletin egemenliğini başka topraklar ve halklar üzerinde kurması ya da genişletmesidir. Emperyalizm sözcüğü 19. yüzyılın ikinci yarısında kullanılmaya başlandı ve 1870 sonrası dönem emperyalizm çağı olarak tanımlanır.

1- Sömürgeci Bir Toplum İnşa Etmiştir:1870’lere gelinceye kadar Avrupa devletlerinin özellikle Afrika kıtasındaki sömürge girişimlerinde “sözlü işgal” ilkesine uyulmaktaydı. Bu ilkeye göre, Afrika’nın belirli kıyısına çıkan devlet, gözünün alabildiği kadar toprağı kendi egemenliği altında sayıyordu. Başka bir kıyıya çıkan devletin “görüş ufku” ile bu devletinki çatıştığında, ortaya büyük anlaşmazlıklar ve hatta savaş tehlikesi çıkabiliyordu. Bu sorunu aşabilmek için Avrupa devletleri 1884-1885 yıllarında Berlin’de Uluslararası bir konferans düzenleyerek Afrika’nın sömürülmesini “fiili işgal” ilkesine çevirerek hem sömürüyü resmen kabul etmiş oldular hem de sömürüyü hızlandırdılar.

2- İnsanın Köleleştirilmesini Meşru Bir Kazanç Olarak Gören Bir Toplum Varetmiştir:
18. yüzyıl köle ticareti istatistikleri ürperticidir. Son araştırmalar Amerika’nın keşfinden itibaren köle ticaretinin yasaklandığı yüzyıl sonuna dek ihraç edilen zenci köle sayısının yaklaşık on milyon olduğunu göstermektedir. 1700’liyıllardan itibaren Amerika’ya gönderilen köle sayısı yılda ortalama kırkbin dolaylarında iken bu rakam 1780’lerde senede yüzbine çıkar ve bu rakamın yarısı İngiliz köle ticareti hegemonyası altındadır. Köleler genellikle maden ocaklarında ve tarımda çalıştırılmaktadır. Kızılderililer kadar siyah Afrikalılar da köle ticaretine maruz kalmışlardır. Tabii bu arada insan avının bir ticarete dönüşmesi kıyımlara da neden olmuştur. Afrika’da sık sık baskın ve talanla köle avlanır. Bu işi kazanç kaynağı yapan birlikler oluşur. Bir köle “kazanmak” için en az beş köle ölür ya da öldürülür ya da çoğu uzun yolculuklar da gemilerde telef olurlar.

3- Doğayı Kendi Çıkarları İçin Katleden Bir Toplum İnşa Etmiştir:Özel araziye sahip olma telaşı, yerli halkları doğrudan ya da dolaylı olarak pek çok açıdan etkiledi. Kimi zaman, küçük ölçekli mahsul üretimini, göçten ve ormanlarla bozkırlardan geçimini sağlamakla birleştiren yerli halkların esnek yaşam biçimlerinde önemli olan geçici iskan edilmiş tarım alanlarını ortadan kaldırdı. Başka yerlerde, evcil ya da vahşi, üzerlerinde yaşayan hayvanların hareketlerini engelledi. Beyaz adamın yerleşiminden önce; bufalolar, bizonlar, kangurular ve antiloplar kaçtıkları için yiyecekleri azalmıştı. Güney Pasifik adlarında hedef sadece toprak değil, endüstriyel ve enerjik devrimlerin erken evrelerinde önemli bir meta haline gelen balina ve balina yağı idi. Eski denizciler, Lodosçular, tüccarlar dahil, Yeni Zellanda’yı ve Güney Batı Pasifik adalarını işgal eden yağmacı yerleşimciler, zührevi hastalıkları, kabakulağı, su çiçeğini ve rüşvetçiliği yaydılar. Zamanla İngiliz donanmasının evanjelist kaptanları ve misyoner topluluklar, beyaza boyalı Hristiyan kiliselerin etrafına yerleştirilen yerli halka, kendi masumane ölümcül medeniyet kavramlarını ve hayırseverliklerini gösterdiler.

Sanayi devrimi, doğal dünyayı öngörülemez derecede talan etmeleri için demir aletler, makineler, ateşli silahlar sağladı, üstelik onu sınıflandırıp inceledikleri aynı sürede… Rus steplerinin ve Amerikan çayırlarının kürklü ve etobur hayvanlarının neredeyse tamamı, 1780 ile 1914 arasında yok edildi. Güney okyanuslarındaki balık ve balina stokları büyük ölçüde eridi. Dünyanın her yerinde tik ağacı ormanları Avrupa gemiciliğine odun temin etmek için kesildi. Daha az değerli keresteler demir yolu traversleriyle madenlerin ocak dikmeleri için talan edildi. Ormanların yok edilmesi, Hindistan ile Çin’in korunmasız kısımlarında, aşırı nüfuslanma sorununa eklenerek ve tarımsal randımanı düşürerek, erozyona ve su baskınlarına yol açtı. 1830’larla 1840’lar kadar erken bir tarihte doğa tarihçileriyle idareciler, özellikle başkalarına muhtaç Avrupa imparatorluklarında, toprağın nemini kaybetmesi ve bozulması, “kuruması” dedikleri şeyin ilerlemesiyle alarma geçtiler. Uluslararası uyuşmazlıkların çözümü dersleri gibi, doğal kaynakları koruma dersleri de dönemin bitişinden yüz yıl sonra dahi hala öğrenilememişti.

4- Kırsaldan Kente Akın Eden Sefil bir toplum/Kitle Varetmiştir:Geçinebilmek umuduyla kırsal alanları terk ederek şehirlere akın edenler geldikleri ortamlardan daha beter bir yaşam alanlarına düşmüşlerdir. Birçoğu açlık, sefalet, salgın hastalıklar yüzünden ölürken kimileri de yaşamak ümidi adına yaşları 3 ila 6 arasında değişen çocuklarını fabrikaların bacalarını temizlemek için kiraya vermişlerdir. Birkaç örnekle konuyu izah edelim.

Nottingham kent meclisi salonunda 14 Ocak 1860’ta yapılan bir toplantıya başkanlık eden il yargıcı bay Broughton Charlton şöyle diyordu: “Dantela yapımı ile uğraşan halk arasında, krallığın diğer yerlerinde ve hatta uygar dünyada görülmemiş bir sefalet ve ıstırap vardır… Dokuz on yaşındaki çocuklar, sabahın ikisinde, üçünde ya da dördünde çul yataklarından zorla kaldırılmakta, bir dilim ekmek için gece saat ona, onbire, on ikiye kadar çalıştırılmaktadır. Elleri, ayakları yorgunluktan bitkin, vücutları kavruk, yüzleri kireç gibi, insanlıkları taş gibi bir uyuşukluğa dönüşmüş; düşünmek bile insana dehşet veriyor… Erkeklerin çalışma saatleri onsekiz saate düşsün diye öneride bulunmak amacıyla toplantı düzenleyen bir kasaba hakkında ne düşünülür?”

William Wood, dokuz yaşında, yedi yıl on aylıkken işe başlamış. Başlangıçta “kalıp taşıma” işinde çalıştı, hazırlanmış kalıpları kurutma odasına taşır, sonra da boş kalıpları geri taşırdı. Haftanın altı günü işe sabah altıda gelir, gece dokuzda işten çıkardı. “Haftanın altı günü gece saat dokuza kadar çalışırdım. Yedi ya da sekiz hafta bu böyle sürdü.” yedi yaşında bir çocuğun günde onbeş saat çalışması!

On iki yaşında J. Murray şöyle diyor: “Tornayı çevirir, kalıp dökerim. Sabah altıda, bazen dörtte gelirim. Akşamdan bu sabahın altısına kadar bütün gece çalıştım. Önceki geceden beri yatağa yatmadım dün gece benimle birlikte çalışan sekiz dokuz çocuk daha vardı. Bu sabah birisi dışında hepsi geldiler. Ben üç buçuk şilin alıyorum. Gece çalıştığım için fazladan bir şey almıyorum. Geçen hafta iki gece çalıştım.” G. Apsten: “Şu benim oğlumu… daha yedi yaşındayken, karda kışta gelip giderken sırtımda taşırdım, günde onaltı saat çalışırdı… Makinenin önünde ayakta doyurmak için çoğu zaman diz çökerdim, çünkü ne makinenin başından ayrılabilirdi, ne de onu durdurabilirdi.”

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

VENHAR YAZARLARI

Mehmet Akif COŞKUN
Mehmet Akif COŞKUN

Kendimizi Aramaklar Yolculuğu 2

Yakup DÖĞER
Yakup DÖĞER

Yaslandığın Duvar Üstüne Göçerse!

Bünyamin ZERAN
Bünyamin ZERAN

İsyan Ahlakı Olmalı İnsanda

Mehmed DURMUŞ
Mehmed DURMUŞ

Kitap Tanıtımı : İslam Topraklarındaki Rejimleri Anlamak

Ahmet ALTINOK
Ahmet ALTINOK

Vahdeti Gündemde Tutmak

Ahmet DURMUŞ
Ahmet DURMUŞ

Şimdi mi ? آٰلْـٰٔنَ

Şükrü HÜSEYİNOĞLU
Şükrü HÜSEYİNOĞLU

Kapitalizme Teolojik Hizmete Mûti, “Protestan Papazlığı” Heveslileri-2-

Sara ŞENTÜRK
Sara ŞENTÜRK

Yalnızlık, Yanlışlık Yaptırır Çoğu Kez

YAZARIN SON YAZILARI

  • İsyan Ahlakı Olmalı İnsanda
    15 Şubat 2021
  • Modern İnsanın Günlüğü
    24 Ocak 2021
  • Hakim Olanın Mahkum Edilmeye Çalışıldığı Zamanlardayız
    16 Kasım 2020
  • Adem Olmak mı Derdimiz Yoksa Kaybolmak mı?
    26 Ekim 2020
  • Çocukların Bayram Günlüğü…
    24 Mayıs 2020
  • İslami Düşüncenin Serüveni
    9 Mayıs 2020
  • Bizi Cesur Kılan Kelimelerimiz Var
    30 Ocak 2020
  • İnsana Dair Konuşmak
    6 Aralık 2019

İLGİ GÖRENLER

  • “İslam Güncellenmeli” Diyen Haham!

    “İslam Güncellenmeli” Diyen Haham!

    1583 paylaşım
    Paylaş 1583 Tweet 0
  • Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

    101 paylaşım
    Paylaş 101 Tweet 0
  • Türbanlı Anneler ve Seküler Kızları

    77 paylaşım
    Paylaş 77 Tweet 0
  • Cemal Granda:Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri

    0 paylaşım
    Paylaş 0 Tweet 0
  • M.İkbal Durmuş Komünizm-Sosyalizm

    1 paylaşım
    Paylaş 1 Tweet 0

NE OKUNUR?

Altı Çizilenler 2

Altı Çizilenler 6

23 Şubat 2021
Altı Çizilenler 4

Altı Çizilenler 5

17 Şubat 2021
Altı Çizilenler 4

Altı Çizilenler 4

13 Şubat 2021
Altı Çizilenler 2

Altı Çizilenler 3

9 Şubat 2021

NE İZLENİR?

Aile Olmak

Aile Olmak

3 Nisan 2020
Serçelerin Şarkısı

Serçelerin Şarkısı

11 Nisan 2019
İnsanın Ekini İfsad Edişinin Belgeseli: Gıda A.Ş.

İnsanın Ekini İfsad Edişinin Belgeseli: Gıda A.Ş.

26 Şubat 2019
Nar Şerbeti

Nar Şerbeti

22 Ocak 2019
Venhar Haber

Venhar Haber sitesi, yaşamın her alanında Kur'an merkezli bütüncül bir bakış açısını merkeze yerleştirmeyi gaye edinir. Sitemizde günlük haberler, düşünce yazıları, Müslümanların dertleri ile alakalı analizler, alıntı söyleşi ve makaleler, Türkiye’de Müslümanların gerçekleştirdiği faaliyetlerden özetler, videolar, fotoğraflar, Venhar tarafından gerçekleştirilen röportajlar, alıntı söyleşiler, okunması ve izlenmesi gereken envantere ait kritikler bulacaksınız. Makalelerden yazı sahipleri sorumludur.
Venhar Haber tarafından üretilen içerik, kaynak gösterilerek kullanılabilir. Emr-i bi'l Maruf ve Nehy'i An'il Münkerleriniz için lütfen bize yazın...

Sosyal Medya Hesaplarımız

Kategoriler

  • Venhar Yorum
  • Venhar Makaleler
  • Ne Okunur?
  • Ne İzlenir?
  • Kavramlar
  • Venhar Röportajlar
  • Öncü Şahsiyetler
  • Süreli İslami Yayınlar
  • Alıntı Söyleşi
  • Alıntı Makale
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Etkinlikler
  • Venhar Web TV
  • Fotoğrafların Dili
  • Duyurular

Yazarlar

  • Abdi KEÇELİ
  • Ahmet ALTINOK
  • Ahmet DURMUŞ
  • Arif BOTAN
  • Bünyamin ZERAN
  • Celal SANCAR
  • Dilek BUZ
  • Erdal BAYRAKTAR
  • Erdem ZERAN
  • Hasan BAKIRCI
  • Mehmed DURMUŞ
  • Mehmet Akif ÇOŞKUN
  • Sabri AYDIN
  • Şükrü HÜSEYİNOĞLU
  • Yakup DÖĞER

E-Posta Listemize Kaydolun!

E-Posta listemize kaydolarak öne çıkan makaleleri sürekli olarak takip edebilirsiniz.

*Lütfen gerçek hesaplar giriniz.

  • Ana Sayfa
  • Künye
  • İletişim

© 2018 Venhar Haber – Rabbi için namaz kılan ve dik duran bir nesile…

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Ana Sayfa
  • Yazarlarımız
  • Venhar Yorum Haber
  • Küçük Müslümanlar
  • Alıntılar
    • Alıntı Makale
    • Alıntı Söyleşi
  • İslam Dünyası
    • Filistin
    • Suriye
    • İran
    • Irak
    • Arakan
    • Pakistan
    • Yemen
    • B.Arap Emirlikleri
    • Diğer
  • Dünya
    • Ortadoğu
    • Amerika
    • Avrupa
    • Asya
    • Afrika
    • Diğer
  • Türkiye
    • Aile ve Çocuk
    • Aktüel
    • Eğitim
    • Ekonomi
    • Kültür & Sanat
    • Siyaset
  • Tavsiyelerimiz Var
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Kavramlar
  • Röportajlar
  • Venhar Web TV
  • Fotoğrafların Dili
  • Duyurular
  • Künye
  • İletişim

© 2018 Venhar Haber – Rabbi için namaz kılan ve dik duran bir nesile…

Hesabınıza aşağıdaki bölümden giriş yapabilirsiniz

Şifremi unuttum?

Kaydolmak için aşağıdaki formu doldurun

Tüm alanları doldurmanız gerekmektedir. Giriş

Şifrenizi kurtarın

Şifrenizi sıfırlamak için kullanıcı adı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş