Modern İnsanın Hastalıkları
1- Ün arayışı
Ün arayışı; statü endişesi, prestij duygusu ve kendini ispat çabasıdır. Doymaz bilmez bir özelliktir. Bir şey olmaktan ziyade bir şeymiş gibi görünmek isterler. Ün arayışı ideal özü güncelleştirme ihtiyacından doğar. Dağa tırmanmak yerine zirvede olmak ister. Ün arayışında birey kendine ideal benlik yaratır. Çünkü kendi varoluşundan memnun değildir. İçine dönüp bakmamış kendini tanımamıştır. İdeal benlik (olmak istediği kişi) kesintisiz bir ilgi ister. Gerçeği sürekli yorumlayarak çarpıtması gerekir. Mesela düşünceli ve merhametli olma ideal ve niyetini gerçeğe dönüştürmek için hayal gücüne ihtiyaç duyar. İdeal özü yaratmak kendi özünü inkara dayalı olduğu için gerçeği çarpıtıp hayal gücünü, vehmi, kuruntuyu onun yerine koyar. Sürekli maskelerle yaşar.
Ün itkisine kapılan için mutlak kusursuzluğun, ustalığın ya da bilgeliğin dışında hiç bir şey çekici değildir. Üstünlüğe duyulan ihtiyacın zorlanımlı doğası onu gerçeğe karşı kayıtsız yapar. Hakikatle temas ettiğinde göz ardı edebilir.
İnsan doğal olarak çevresindekiler tarafından onaylanmak istemekte ve bu nedenle, kültürel kalıplardan, düşünceleriyle, duygularıyla ve eylemleriyle ayrılmaktan korkmaktadır. İnsan eğer üretici bir biçimde yaşama ödevini yerine getirmekte başarısızlığa uğradığı için kendisini beğenmiyorsa, bunu başkalarının kendisini beğenmelerini sağlayarak dengelemek zorundadır.
2- Nevrotik Hak Talepleri
Hep daha iyisini hak ediyordur. En iyisine layıktır. Herkes onun yanılsamalarını temize çıkarmak için çabalamalıdır. Bunun dışındaki her şey haksızlıktır. O daha iyi muamele görme hakkına sahiptir. Hiç çaba sarfetmeden elde edebileceğine dair beklentiye girer. Yalnızken birini aramak yerine birinin onu araması gerekir. Kendini en üst değer olarak görür. Her şeyin ilahıymış gibi hareket eder. Onun söylediği mutlak doğrudur.
Her zaman haklı olma ihtiyacı duyan insanlar asla eleştirilmemek, sorgulanılmamak ve kuşkulanılmamak hakkına sahiptir. Kendi içinde oldukça tutarlı olan bir arzu ya da ihtiyacı hak iddiasına dönüştürür.
Kızgınlık ne kadar yersizse, kendine yapılanı da o kadar abartmak zorundadır. Kibirli olduğumuz ölçüde kırılmaya, yaralanmaya o ölçüde yatkın oluruz. Kendimizi sevmediğimiz sürece, başkalarının da bizi sevmediğine inanırız.
Hak talepleri kültürel temellerde haklı çıkarılır; ben anneyim, kadınım, beyazım, kocayım, patronum, hocayım, amirim vs. Bu hak talepleri ve haklı olma ihtiyacı yüzünden, hayatımızda değişiklik yapma imkanını kaçırırız. Yaşamın zorluklarla başa çıkma yönündeki yeteneğimizi de kaybederiz. Nevrotik insan aynı anda hem bütün insanlara hükmetmeye çalışır diğer yandan da herkes tarafından sevilmeye çabalar. Hem insanlardan uzaklaşır hem de onların ilgisi için kıvranır. Nevrotikler evlilik ya da meslek seçimi gibi yaşamsal önemi olan konularda bile, ne istediklerini açıkça ortaya koymaktansa kendilerini akıntıya bırakırlar.
3- İç Buyruklar
İç buyruklar, içten gelen aklileştirilmiş arzu ve duygulardır. Kendini temize çıkarma ameliyesidir. Bireyi kendi kusurunu görme konusunda aciz hale getirir. Kendi gözündeki merteği görmez ama kardeşinin gözündeki saman çöpüyle aşırı ilgilenir. Gerçekte ne kadar aptal, ahmak biri olduğunu unut “senin olman gereken bu” der ideal benlik sahibi. Bunu başarmak için maskeler kullanmaktan çekinmez. Hayatı ve iç sesi -meli -malı ile doludur. Kusursuz ve en iyi o olmalıdır. İç sesi hep bunu dayatır. Kendi benliğinin ve gücünün üstünde talepleri vardır. Fakat gerçek ideallerin ahlaki ciddiliğinden yoksun taleplerdir bunlar. İç buyruklar duygularımıza zarar verir. Duygular baskılanırsa belirsizlik oluşur bünyede. Mükemmelliyetçi bir yapıya sahiptir. İdeal ben oluşturacağım diye garip bir yaratık çıkar ortaya.
4- Gurur
Kendini, bütünüyle kendine kaptırmış insanlar ben merkezcildir. Boş benlik şişmesi yaşar. Kendine gurur sistemi kurmuş olan insan en çok ihtiyaç duyduğu özgüven ve öz saygıyı asla elde edemez. Zengin de olsa bilgili de olsa içsel bir güvenliğe ulaşamaz. O yine kendisini en dipte hisseder. Kolayca kırılır ve kendi değerinin kesintisiz onayına ihtiyaç duyar. Kendisiyle övünür, süfli ihtiyaçlarını bile erdeme çevirir. Değerleri ters yüz eder. Gururla, kendinden nefret birlikte bulunur. Buna gurur sitemi denir. Kendini yüceltebilmek için gurura, gerçekte kim olduğunu bastırabilmek için kendinden nefrete ihtiyaç vardır.
Yaşamsal çıkarlara yönelen tehditlere gösterilen tepkilerin aynısı kişisel insan benliğine yönelen tehditlere verilen tepkilere benzer karşılıklar görür. Bir kişi bir miktar “gurur”u kurtaracak bir çıkış yoluna hala sahip olduğu zaman görülen çoğu kez kaçış tepkisidir ama kişi köşeye sıkıştırılmışsa ve hiçbir kaçma olanağı kalmamışsa saldırgan tepkinin ortaya çıkması daha olasıdır.
Modern insanın putları da vardır. İşte o putlardan bazılarını şu şekilde ifadelendirebiliriz:
1- Soy putları
Asabiyet putu da diyebiliriz. Akraba üstünlüğüne dayanan oradan hareketle millilik putuna ram olan bir anlayışı temsil eder. Takva üzere kurulmuş bir kardeşlik, akrabalık duygusu yerini kan bağı ile kurulan aile ve ırka dayalı bir bütünleşmeye götürür. Bizim kötümüz elin iyisinden daha iyidir sözü bu putun eseridir. Kabile, klan, aile putu daha çok modern öncesi döneme ait putlar olsa da artık şimdinin putları; partiler, sendikalar, millilik, sivil toplum kuruluşları, vakıflar, dernekler, cemaatler ve tarikatlardır. Benim partim yapmışsa mutlaka haklı bir sebebi vardır, benim şeyhim söylemişse bir hikmeti vardır vs. gibi takıntılar modern insanın putları arasında yerini almışlardır. Modern soy putu, aidiyetini meşru, makul, maruf kılma mücadelesi vermektedir.
2- Mağara putları
Soyunun genel özelliklerine ek olarak her insanın kendi mizaç özelliklerinin, aldığı eğitimin ve toplumsal etkilerin sonucu olarak belli bir zihinsel tutum ve alışkanlığı oluşur ve dünyaya, olgulara bu zihinsel tutum ve alışkanlıklar bağlamında bakar. Platon’un benzetmesinden yola çıkarsak her insan kendi mağarasını oluşturur. Modern insan kendi mağarasında yaşamaktan mutlu olan bir insandır. Bu öyle bir mutluluktur ki Allah’ı kendine ırgat, inançlarını da kendine koltuk değneği yapar. Böylelikle zihninde yarattığı puta tapar. Rahmetli Şeriati’nin belirtmiş olduğu “Ben” zindanında yaşar.
3- Alış Veriş Putları
Modern insan tüketim hastasıdır. Sürekli olarak tüketerek kendini mutlu etmeye çalışır. Kendini tükettikçe değerli sayar. İhtiyaç kavramı arzu kavramı ile yer değiştirmiştir. Arzularını tatmin eden haz duygusunun esiridir. Ve bu duygu asla tatmin olacak bir duygu değildir. Yeni elbiseler, yeni ayakkabılar, yeni eşyalar, yeni arabalar ve sürekli modaya göre yenilenen tüm metalar onun tüketim duygusunu tetikler. Artık ona tüketim duygusu hükmetmektedir. Çünkü tüketim putu ona değerli olma hissini ancak bu şekilde vermektedir. “Ben sahip olduğum ve tükettiğim şeyler dışında bir hiçim.” Böyle yapar çünkü sahip olduklarını kendi değeri üzerine ekleyerek “ederini/fiyatını” yükselttiğini zanneder.
Fast-food, lüks tüketim yer yer tutku nesnesi olurlar. Küçük büyük birçok kentte açılan AVM’ler, giyimden gıdaya, beyaz eşyadan eloktronik ve dijital aletlere dek tüm ihtiyaçlara cevap verebilecek niteliktedirler ve her kesimden insanın uğrak yeridirler. AVM’ler, adeta küresel ekonominin, çok uluslu şirketlerin estetik, hijyen, müşteriyi kutsama gibi çekici yaklaşımlarla paketlenmiş; cezbedici reklam kampanyalarıyla ekranlara taşınmış dev vitrini olma işlevini üstlenmişlerdir. Bu mekanlar, mağazalarıyla, atraksiyon merkezleriyle, dinlenme mekanlarıyla yeni bir kültür oluşturmuştur ve bu kültür daha çok tüketime yöneliktir. AVM’ler modern insanın yeni mabetleri olmuştur.
Bu kültür içinde bireyin konumu ilginçtir. Bir taraftan seçimini ekonomik olanakları elverdiğince özgürce yapabilecektir, diğer taraftan da her tür iletişim araçlarıyla ikna bombardımanı altında tutulacaktır. Reklamlarda sunulan “kolay ve mutlu hayat imajı” en yaygın ikna yöntemlerindendir.
Oysa Kur’an, hadid suresi 20. ayette dünya hayatını aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir diyerek salt dünyayı merkeze alanları tenkit etmiştir. Yine İncil’de Matta, bab 6’da, 19-21. ayetlerde “Yeryüzünde kendinize hazineler biriktirmeyin ki, orada güve ve pas yiyip bozar; ve orada hırsızlar delip girerler ve çalarlar. Fakat kendinize gökte hazineler biriktirin ki, orada ne güve, ne pas yiyip bozar. Ve hırsızlar orada ne delerler, ne de çalarlar. Çünkü hazinen nerede ise yüreğin orada olacaktır.” Diyerek insanı uğrunda çaba harcaması gereken esas şeye yönlendirmek istemiştir.
4- Tv. Ve sosyal Medya Putları
Ayrıntılı bir inceleme yapılacak olursa, uyuşturucu madde alışkanlığının toplumdaki yıkımların ancak küçük bir bölümünü oluşturduğu görülecektir. Asıl tehlikeyi, bilinçaltını etkileyen sürekli yinelemelerle yaratılan hipnotik etkiler ile subliminal mesajlarla cinsel dürtüleri azdırıp akılcı düşünceyi engellemeye dek her türlü aracı kullanan reklam ve propaganda yöntemleri yaratmaktadırlar. Reklamlarda, hele tv. spotlarında karşımıza çıkan telkin yöntemleri, algı mühendisliği, insanları aptallaştırmaktan öte bir işe yaramamaktadır. Aklın ve gerçek duygusunun ortadan kalkmasına yol açmakta ve onları yarı uyanık yarı uykuda bir durum içine sokmaktadır. Kitle telkin araçlarının ortadan kaldırılması, uyuşturucu madde tutkunlarında, uyuşturucunun kesilmesinden sonra ortaya çıkan şoklara benzer bir şaşkınlık doğuracaktır. Onun içindir ki Cemil Meriç: “Televizyonlu bir odadan televizyonsuz odaya geçmeye “hicret” denir.” diye söyler.
Baudrillard’a göre günümüz toplumlarında medyanın gerçekliğin bir aynası olmaktan çıktığını ve gerçekliğin bizzat “gerçeklik” haline geldiği bir hiper gerçeklik içinde yaşadığımızı ifade eder. Modern dünyanın hiç bir gerçekliğinin olmadığı, hiç bir geçmişinin olmadığı, medyanın tarihi yeniden yarattığını, hiçbir geleceğin ve hiçbir anlamın bulunmadığı yeni bir dünya, sanal bir dünya varettiğini ifadelendirmektedir.
Gazeteler, televizyonlar, radyolar, sosyal medya “olay” adlı hammaddeden, kendilerine özgü olan malları yani haberleri üretmektedirler. Haberler, satılan bir meta haline gelince, onları üreten haber organları bunlardan hangilerinin yayılıp hangilerinin yayılmayacağına karar vermekte yetkili olmaktadırlar. Vatandaşlara ulaşan haberlerin çoğu yüzeysel ve ölçülüp biçildiğinden kişilerin olayın derinine inip, gerçek nedenleri görmesini engelleyici bir nitelik taşımaktadır. Sosyal medya ve görsel medyayı yeni bir toplumsal kimlik oluşturmada ideolojik bir aygıt gibi kullanan efendiler bu kanallardan insanın tüm arzu ve isteklerini doyurarak network toplumu inşa etmektedirler. Alışverişini internetten yapan, evleneceği kızı/erkeği internetten bulan, arkadaşlığını sanal alemden seçen, ideolojisini dahi oradan savunan ve tebliğ eden yeni bir nesil inşa olmaktadır. Artık Tv. ve İnternet yeni neslin putları arasında yerini almıştır.
Gündelik hayat kültürü, eğlenceyi içeren bir kültür olduğu için aynı zamanda kullanım ve tüketim kültürüdür. Kültür endüstrisinin yaygınlaşmasıyla, kitle iletişim araçlarının güçlenmesi ve televizyon kanallarının çoğalmasıyla kitle kültürü önemli bir seyir izler. Buna parelel olarak da büyük prodüksiyonlar, büyük çaplı sanatsal etkinlikler, sanat eserlerinin seri üretimi ve röprodüksiyon hızla gelişir. Doğal olarak kentlerin kültürel hayatı da değişir; modern yaşam tarzlarının, ekollerin, modanın, yeni stillerin merkezi metropol kentler doğar. Piyasanın aktörleri, yapıcıları vardır. Sanat eserlerinin sunum ve satışında teknolojik araçlar kullanılır, hedef kitleler belirlenir. Sanat ürünlerini pazarlayan uzman kurumlar güçlenir, hatta uluslararası güç olurlar.
Sanat piyasasının mekanı tek ve biricik değildir. Görsel ve yazılı iletişim araçları bizzat piyasanın kendisidir sanki. Endüstri tasarımının gelişmesiyle sanayi ürünü nesneler (beyaz eşya, müzik seti, cam eşyalar) estetik bir metadır artık. Satışa sunulan meta, tasarımıyla yani görünüşüyle, biçimiyle ve işlevsel yapısıyla estetik hoşlanma ve haz nesnesi olur. Metanın bu estetik görünüşü tüketim kültürünün hızını artıracaktır. Talep yoğunluğu, kaçınılmaz biçimde ekonomik amaca hizmet eder ve yeni trendleri ve çeşitliliği beraberinde getirir. “Markalı”, “kaşeli” sanat eserleri ve sanatçı imajları oluşur. Teşhircilik ve magazincilik öne çıkar. Ünlü bir müzik yapıtı hiç ilgisiz bir çorba reklamında fon müziği olabilmektedir. Bu görsel ve işitsel bombardıman sonuçta sanata ilişkin bayağı bir kültür oluşturur.
Batı’da bir dakikalık zamanda üretilen toplam bilgi 24 ciltlik Britannica hacmine ulaşıyor. Bu kadar bilgi ve bunca söz yığını… İnternetin icadından sonra herhangi bir konuda anında binlerce sahifelik doküman bulabilirsiniz, ama asla bulamayacağınız şey bilgelik ve bilinçtir. Çünkü internetin aklı ve akleden bir kalbi yoktur.