Konferansın açılış konuşmasını İbrahim Sarmış hoca yaptı. Konuşmasında İbrahim hoca kısaca şunları belirtti: Peygamberin vefatından kısa bir süre sonra kültürün vahyin önüne geçtiğini ve din diye kabul edilen eklektik anlayışın bu yüzyılda artık iflas ettiğini söyledi. Müslümanları, büyük bir enkazın altında kalan insanların durumuna benzeten İbrahim hoca, günümüzde ki müslümanların bu enkaz yığını içinde artık gözlerini açmaya başladıklarını, toz dumanın yavaş yavaş dağılmaya etraflarını yavaş yavaş seçmeye başladıklarını söyledi. İşte bu süreçte müslümanların önüne iki çıkış yolu açıldığını, bunlardan birincisinin batının düşünsel, siyasal, bilimsel, kültürel vs. alanlardaki bütün üstünlüklerini kabul ederek onun sistemine eklemlenmek, böylece tarih sahnesinde bir nesne olarak varlığını sürdürmek ve bu anlamda her türlü sömürüye açık olmak; yahut ikinci çıkış yolunu benimsemek. Yani ilk neslin yaptığı gibi sahih bir Kur’ân algısına sahip olarak yeniden tarih sahnesine kendi dinamiklerimiz üzerinden bir özne olarak çıkmak ve bu uğurda her türlü fedakarlığa razı olabilmek.
İbrahim Sarmış hocanın bu kısa açılış konuşmasının ardından söz alan Mehmet Okuyan Kur’ân’ın bizim için önemine değindi. Bu kitabın medeniyet inşa eden bir kitap olduğunu şimdiyse ölü postalamakta kullanıldığını, Kur’ân kavramlarının içinin boşaltıldığını ve bu kavramları herkesin kendi keyfince içini doldurduğunu anlatan Okuyan kısaca şunlardan bahsetti:
Müslümanların kaybetmeye Kur’ân’la aralarına mesafe koyarak başladığını söyleyen Okuyan, bu süreçte en büyük tahribatın kavramlara yapıldığını, içinin boşaltılarak mesajın anlaşılamaz hale getirildiğini söyledi. Kavramların tanımının yine Kur’ân üzerinden yapılması gerektiğini söyleyen hoca, şayet böyle yapmasak Kur’ân’la aramıza aşılmaz mesafeler koyacağımızı belirtti.
Konuşmasında kıraat, tilavet ve tertil kavramları üzerinde duran Mehmet Okuyan, bu kavramlara doğru anlamlar vermediğimiz için yanlış sonuçlar çıkardığımızı, yanlış okuma biçimleri geliştirdiğimizi ve bunun neticesinde bir medeniyet inşa etmek üzere gelmiş bir kitabın şu an ancak ölü postalamakta kullanıldığını söyledi.
Kıraat kavramının aklı kullanarak yapılan bir okuma biçimi olduğunu, gelen ilk ayetlerdeki “İkra” yani ‘Oku’ emrinin yüzeysel bir okuma olmayıp yaratılandan hareketle yaratıcıyı bulma eylemi olduğunu söyledi.
Yine Tilavet kavramının da bu yanlış anlamaya kurban gittiğini, tilavetin salt bir okuma biçimi olmadığını, Şems suresinde ki ayın güneşi tilavet etmesi (1- 2) ayetlerinden hareketle, nasıl ki ay ışığını güneşten almak için onu takip ediyorsa müslümanların da Kur’ân’ı tilavet etmeleri, kitabın gösterdiği yolda yürümek onun ışığını takip etmek şeklinde anlamak gerektiğini söyledi.
Tertil kavramının ise müslümanların gündemlerinde dahi olmadığını söyleyen Mehmet Okuyan, tertilin Kur’ân’ı tecvid kaidelerin uygun bir okuma biçimi olmadığını, aksine tertilin vahiyle bütünleşen bir okuma biçim olduğunu söyledi.
Vahiyle bütünleşmenin onun kavramlarıyla yüzleşmekten geçtiğini, Kur’ân’ı anlamak için tedebbürle yani olayların arka planına vakıf olacak biçimde okumak gerektiğini, cahiliye arabında Kur’ân okumanın onu anlamaya karşılık geldiğin söyleyen Okuyan son olarak
“Hayat arayan Kur’ân’a sarılsın!” diyerek sözlerine son verdi.
Venhar Haber/Özel