İslâm ve İnsan
İslâm bir din. Allah’ın insanlığa sunduğu. Kabul ve tercihi insana bağlı. Dileyen inanır iman eder ve yaşar, dileyen de başka hayat anlayışlarını tercih eder. Din ve inanış tercihe bağlıdır. Kimseye zorla din ve inanışı kabullendirmek söz konusu olamaz. Zoraki yönlendirmeler ve kabuller hem kalıcı hem de gerçekçi olmaz. Dinler ve inanışları yaşayan insandır. İnsandan bakılarak din değerlendirmesinin yapılması doğaldır.
Günümüzde, Müslümanlar üzerinde din tartışma konusu. Bugünün insanı üzerinde yapılan değerlendirmeler insanların zaaf ve yanlışlarıyla ilgilidir. Kur’an’ın tartışma konusu edilmesi söz konusu bile olamaz. İlahi hükümdür. Onun üzerinde düşünülür ve yorumlarda bulunulur. Olması gereken budur. Kur’an’da sürekli olarak insanlar düşünmeye davet edilir ya da önerilir
Günümüzde özellikle “İslâmcılığın sonu”, “İslâmcılık bitti” gibi yaklaşımlarda bulunulur. Kişiler elbette ki temsil durumundadırlar. Kendilerini o konumda da görebilirler. Ancak İslâm bitmeyeceği ve sonu olmayacağı gibi bu düşünüşün ne sonu olabilir, ne de bitişi. Asıl sorun insanların tam anlamıyla İslâmî bir düşünüş içinde olup olmamaları. Görünümleri ve kimi yaşayış biçimleri Müslüman’ca olabilir. İslâm parçalı veya kısmi olarak değerlendirilemez. İslâm’a bütün olarak bakmak gerekiyor. Sahih Müslümanlar ile diğerlerini ayırt etmek gerekiyor. “İslâmcılık bitti”, “Siyasal İslâm’ın sonu”, “İslâmcılığın sonu” gibi karşı tarafın keyifle dile getirişi onları bağlar. Bu, elbette onları mutlu eder. Oysa İslâm olduğu gibi var ve var almaya da devam edecek. Asıl sorun laik, liberal, sekürel, kapitalist ruhlu kimselerin İslâm’ı temsil ediyor görünmeleridir. Bunlar üzerinde böyle bir sonuca varmak sağlıklı bir yaklaşım değildir. Bu tutumla yaşayanlar kendilerine zarar veriyorlar. İslâm asla zarar görmez.
İslâmcılık sosyolojik ve Müslümanlara yakıştırılan bir kavram. Bu gerçekçi olmuyor. İslâm alınıp satılan bir meta değildir. Yaşanan ve yaşanması gereken bir hayat anlayışıdır. Bu hayat anlayışında yasaklar var ve bunlar insanlığın aleyhine ve zararına olan durumlar. İnsanlığa serbest olanlar var yaşanması gerekenler daha kapsamlı ve geniş.
İslâm’ın siyasal hayatı asla bitmez. Adalet, hakkaniyet, insan hakları, yönetme ve birlikte yaşama gibi. Bunlar dinden soyutlanamayan durumlar. Faiz haramdır deniyorsa ki öyledir ona bir Müslüman’ın uyması ya da sakınması gerekir. Faizli bir sistemde İslâm’ı tanımlamak zaten doğru olmuyor. Faizli bir sitemin başında duranlar o sistemi temsil ederler. Onların sistem içindeki tutumları onları bağlar. Onların yaklaşımları da. Kişiler namaz kılabilirler, kimi gereklerini yerine getirebilirler bu bireysel bir yaşayış. Ama hem faiz, banka kartı, kredi kartı taşıyanlar o yaşayışla yönetiminde bulunanlar İslâm’ı değil kendilerini temsil ederler. Hele hele laik ve liberal sistemin tahkimine kendini görevli ve ödevli bilenler asla temsil durumunda olamazlar. Bunlar üzerinden İslâm ile değerlendirmeler yanlış sonuçlara götürür.
İslâm’ı temsil edenler elbette var ve bunun çırpınışı içindedirler. Ellerinden geldiğince sakınırlar. Günümüz koşullarında sakınmak önemli.
Kapitalizmin ağır koşullarını hayata uyarlamak ve öyle yaşamakta olanların tutumu İslâm ve sahih Müslümanları bağlamaz. Üzücü olan şu ki, insanlar kişi ve çevreler yüzünden İslâm’dan uzaklaşıyorlar. İnsanlar onlar yüzünden umutlarını ve heyecanlarını yitiriyorlar. Sahih ve samimi insanların işlerini zorlaştırıyorlar.Söylenecek şey şudur ki, İslâm’ı temsil eden de insandır. Her insan kendini Müslüman görebilir. Kimsenin imanı tartışma konusu edilemez. Yaşayış ve kabullenişler insanların tutumunu belirler. Önemli olan sahih olanları diğerlerinden ayırmak.
Sadece siyasa insanları ve yönetenleri düzleminde bakmamak gerekiyor. Edebiyat ve düşünce bağlamında da bakmada yarar var. Kimler sahih ve hakikidir ya da değildir anlaşılır. Çünkü günümüz edebiyatında da Müslümanları temsil görünümünde olan sekülerler var.
Milli Gazete / Ali Haydar Haksal